- 944 Okunma
- 6 Yorum
- 3 Beğeni
ŞOFÖR BEY MÜSAİT BİR YERDE İNDİRİR MİSİNİZ?
Allah biz yazarların başından eksik etmesin - bizim vatandaşlarımızın her birisi ayrı bir mizah konusudur... Yaz yaz bitecek gibi değil.
..............................................................................................................
Efendim şu metrobüs denen şey olmasaymış İstanbul’da bunca vatandaş ne halt edecekmiş çok merak ediyorum. Düşünün ki aşağı yukarı her iki dakikada bir koskoca bir otobüs yanaşıyor durağa ama yine de tüm otobüsler tıklım tıklım dolu. İster tatil günü olsun ister iş günü... Günün hangi saati olursa olsun eğer başlangıç noktasından değil de ara duraklardan birinden biniyorsanız oturarak yolculuk etmeniz neredeyse imkansızdır.
Başlangıç noktası dedim de,bu noktalar şuralarıdır:
1- Beylikdüzü 2- Avcılar 3- Cevizlibağ 4- Zincirlikuyu ve en son/ya da ilk durak olan Söğütlüçeşme.
Amaaan yahu. Bu ayrıntılara girip de ana konuyu kaçırmayalım değil mi?
Bendeniz dün işte bu ara duraklardan biri olan Haramide’den Metrobüse bindim. Konserve kutusundaki sebze misali ıkış tıkış Avcılar’a kadar gelip orada indim. Çünkü Avcılar ikinci başlangıç noktası. Oradan bindiğinizde hiç aktarma yapmadan Söğütlüçeşmeye ( Kadıköy ) kadar gitmeniz mümkün.
Avcılar her ne kadar başlangıç noktası olup metrobüs o durağa bomboş gelse de öyle hoop diye boş yer bulmak pek mümkün değil. Sanırsınız İstanbul nüfusu topyekun orada. O bakımdan atik olmanız lazım. Dalma, itekleme, yarma, enseden tutup geri atma, dirseği böğüre indirme, hatta çok zaruri hallerde önünüzdeki vatandaşı ısırma vesair türlü tekniklerle mücehhez olmanız gerekiyor.
Veyahut?
Veyahut da metrobüse bindikten sonra eğer yaşlı iseniz çok acındırma politikası uygulamanız gerekiyor özellikle de bir yere oturur oturmaz kafalarını cep telefonlarına eğip dünyayla irtibatlarını koparan gençlere karşı.
Tabii bu arada bir yere oturur oturmaz hemen uyumaya başlayan gençlere karşı da bir takım taktikleriniz olmalı. İstanbul’da yaşıyorsanız mutlaka bu konularda donanımlı olmanız gerekiyor. Ve bu arada unutulmaması gereken bir husus da gençlerin sürekli yeni taktikler bulmalarıdır ki işte bu taktiklere karşı da taktikler üretmeniz gerekiyor.
Evet...Avcılar’da ’’ Allah Allah İllallah. Baş üryan, sine püryan, kılıç al kan. Bu meydanda nice başlar kesilir, hiç olmaz soran ’’ deyu bir yeniçeri gülbankı ile hücum ederekten Metrobüse dalış yapmak istedim. Lakin küffar taifesi de dişli. Özellikle de beleşçi küffar taifesi.
Efendim, her ne kadar ben de seneye o beleşçi küffar taifesinden biri olacak isem de şu 65 yaş üstü vatandaşa İ.E.T.T ye ait tüm araçların beleş olması sebebiyle duraklarda en fazla bekleşen vatandaş taifesi onlardır. Sabahın beşinden başlıyorlar, akşamın, ne akşamı gecenin en geç saatlerine kadar metrobüsleri dolduruyorlar. Nereye giderler, ne iş yaparlar bilen eden yok. Nasılsa beleş ya gez babam gez.
Avcılar’da öncelikle bu küffar taifesi doluştu metrobüse. Ben de naçizane ite kaka, kimini ezerek, kimini tekmeleyerek, kimine elense çekerek daldım ve bir popoluk yer bulup oturdum.
Ha unuttum...Özellikle metrobüste gözleriniz deniz feneri gibi devamlı içeriyi taramak zorunda olduğu gibi muaazam bir altıncı hisse de sahip olmanız gerekiyor. Çünkü yakında bir durakta inecek olan vatandaşı göz bebeklerinden, en ufak bir hareketinden anlamanız şart eğer ayakta yolculuk ediyorsanız. Bunu anladığınız anda bir yarma harekatıyla derhal o vatandaşın yanıbaşına konuşlanmanız gerekir.
Benim oturduğum koltuğun karşısında 30 yaşlarında sarışın bir kız ayakta yolculuk ediyor. Ancak tüm hal ve hareketlerinden İstanbul’un yabancısı olduğu belli. Çünkü yanımda oturan vatandaş belli ki iki durak sonra inecek. ( Bunu nereden biliyorsun diye sormayın. İstanbul burası...İnsan burada müneccimlerin kucağına otura otura münneccim olup çıkıverir. ) Lakin kızda en ufak bir hareket yok. Oysa yanaşması lazım bizim koltuğa doğru.
Derken iki durak sonra gerçekten de yanımdaki vatandaş kalktı. Onun kalmasıyla birlikte de kartal bakışlarıyla etrafı taramakta olan 18 yaşlarında bir genç hemen yanıma konuşlandı. Lakin tam karşısındaki fıstık gibi sarışını görünce dayanamadı ’’ Buyur abla sen otur’’ Diyerek yerini ona ikram etti.
Sarışın yanıma oturur oturmaz sordu ’’ Mecidiyeköy’e daha çok var mı?’’
Otobüste yediden yetmişe, en öndekinden en arkadakine tüm erkekler adeta koro halinde cevap verdiler: ’’ Ohooooo. Daha çok var.’’
Kız elindeki cep telefonunu ile arkadaşına rapor verdi: ’’ Daha çok varmış Aylacığım. ’’
Sonra tekrar sordu ’’ Şimdi neredeyiz?’’
İçimden ’’ Ulan kör müsün? Kafanı kaldırıp yukarıdaki ekrana baksana angut ’’ demek geçse de bu tür hitapları genelde yaşlı moruklara karşı kullanıp bayanlara, hele de böylesine tatlı ve güzel hamfendilere karşı asla kullanmam. O sebeple nazikçe cevap verdim : ’’ Cihangir’deyiz güzel kızım’’
Benimle birlikte yine yediden yetmişe tüm erkek milleti koro halinde cevap verdi kıza: ’’Cihangir’deyiz’’
Ah bu Türk erkeklerinin yardımseverliği ahhhh.
Güzel kızım arkadaşına rapor verdi yine ’’ Cihangir denen bir yerdeymişiz Aylacığım’’
Ayla artık ne dediyse sarışın şuh bir kahkaha attı: ’’ Seni hınzır seni. Benim Cihangir’de değiliz şekerim. Bu semtin adı Cihangir miş’’
Aha da muhabbet için bir fırsat doğmuştu. Hemen atıldım:
-Benim büyük oğlumun adı da Cihangir’dir.
Kız merakla sordu:
-Burada mı oturuyor oğlunuz?
Allah Allah...Ne alaka? Adı Cihangir diye Cihangir’de oturması mı gerekiyordu yani?
-Yok güzel kızım. Haramidere’de oturuyor.
Kız şaşırdı
-Adı Cihangirse neden haramilerle oturuyor. Gelsin burada otursun.
Eyvah ki eyvah. Sarışınlar hakkındaki o iddia acaba doğru muydu? Eğer doğru ise Mecidiyeköy’e kadar hapı yutmuştum.
-Haklısın kızım. O kadar söyledim gelip burada oturmasını ama zamane gençleri işte. Baba sözü dinlemiyorlar ki. Eh bir de bu semtte ev kiraları 2.000 Tl den başladığından mecburen gidip haramilerle oturuyor. Peki siz nerede oturuyorsunuz?
Aynen dediğim gibi. İstanbul’un yabancısıydı:
-Tekirdağ’da oturuyorum.
Muhabbeti daha fazla ilerletemedim. Çünkü güzel kızımın telefonu susmak bilmiyordu. Bir taraftan Ayla, öbür taraftan Cihangir, zavallı kızcağızımı rahat bırakmıyorlardı ki yakışıklı abisiyle ( kesinlikle amca değil ) iki kelam eylesin. ( O yakışıklı abinin ben olduğumu söylemeye gerek yok sanırım ) Arada Samet diye birine de yarın için randevu verdi ama ’’Samet kim?’’ Diye sormadım tabii ki her ne kadar Samet’e ’’ Tamam hayatım. Mutlaka ara beni buluşalım’’ Demesine rağmen.
Derken efendim bizim metrobüs nihayet Mecidiyeköy’e geldi ve ben güzel kızımı hafifçe dürttüm her ne kadar metrobüs içi anons ’’ Mecidiyeköy ’’ dese de...
-Mecidiyeköy’e geldik.
İşte o anda güzel kızım tüm metrobüs yolcularını gülme krizine sokan bir kelam eyledi.
-Şoför bey. Lütfen müsait bir yerde indirebilir misiniz?
Neden bu kadar güldük peki?
Metrobüs yolculuğu yapmadıysanız asla anlayamazsınız
Ben hâla gülüyorum. ))))))
NOT: Bir şeyler yazmak istiyorsunuz ama konu sıkıntısı mı çekiyorsunuz? Belediye otobüsü, minibüs ve özellikle metrobüsü şiddetle tavsiye ederim. Mutlaka yazacak bir konu çıkıyor.
YORUMLAR
Değerli hocam, birkaç ay önce tv'de "İmkanı olanlardan yurt dışında yaşamaya gidenlerin sayısında artış var" şeklinde bir haber vardı...
Yine bugünlerde de Afganistan'dan gelen kaçak göçmenlerle ilgili haberler çıkıyor karşımıza...
Nedense, bu tür 'hareketlilikler' bana 'Medeniyetlerin çöküşü' gerçeğini hatırlatır...
Belki de, diyorum, biz içinde olduğumuz için farkında değiliz bu gerçeğin...
Denizdeki balığın denizi bilmemesi gibi...
Ne ilginç değil mi; bu çöküşü(?) bu yazıda olduğu gibi somutlayabiliyoruz ama çözümü noktasında o kadar 'yüksek bir konsensüs'e varamıyoruz...
Oysa ki, Anadolu'yu bir çöküş içinde bulan Türklerin bu toprakları kıymetlendiren, yani söz konusu çöküşü bir yükselişe dönüştüren kültürlerinin omurgası Müslümanlık idi...
Bilmem, lafı uzatmaya gerek var mı...
Selam ve saygılarımla.
''Ah bu Türk erkeklerinin yardımseverliği'' :)))
Bol bol gülümsetti yazınız Sami bey. Geçmiş yıllarda İstanbul'da altı ay kadar ikamet etmiştim. Çok sevmiştim İstanbul'u ama orada yaşamak gerçekten bir sanat .
Hiç unutmuyorum bir gün taksiye binmiştim orada ışıklarda şoför derin bir iç çekip şöyle demişti;
-İntihar etmek isteyenin hiçbir şey yapmasına gerek yok, İstanbul'a gelsin yeter.
Yaşadığım yerde ulaşım sorunu yok çok sakin ve küçük bir ilçe. Bu açıdan şanslıyım.İstanbul'da yaşayan herkese Allah kolaylık versin diyorum.
Yazınızı keyifle okudum, emeğinize sağlık
Saygılar
:)
Yine keyifle okudum. Ama sarışınlarla alakalı bölümlere hiç yorum yapmıyorum. Sarışınlar candır. Sadece dün bir yazarın "soför" kelimesi için söylediklerini okudum, paylaşmak geldi içimden.
"Her devrin ve yaşayışın kendisine göre bir insan tasarrufu vardır ki, bütün bir zihniyeti ve inkarı güç realiteleri ifade eder.Şoför kelimesi bunların şüphesiz en medenisi, en latifi, en iyisi ve en cemiyetlisidir. İki dudağın arasında bir öpüş taklidine benzeyen ve ilk hecede geride bıraktığını ikinci hecede adeta geriye alan bu kelimenin Türkçe'nin en mühim kazançlarından biri olduğuna bilmem dikkat ettiniz mi? Hangi şivede söylenirse söylensin o daima manalıdır." Diyor :D
Belki kasti olarak demiştir sayın hocam :)
Selamlar, saygılar.
O qué tarafından 4/3/2018 10:38:10 AM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Selam ve saygılar.