Muhteşem Beşli'nin Serüvenleri 4. Kitap (final bölümü)
(“Muhteşem Beşli’nin Serüvenleri 4. Kitap 2016” adlı masal kitabımdan son bölüm: Muhteşem Beşli, esrarengiz bir uzay yolculuğunun ardından Jüpiter’in uydusu Europa’ya varır. Serüvenleri, okyanusta heyecan dorukta devam eder)
Peri’yle Dora, Batu’yla Maya ve Logan Evrim, benzersiz bir geçişle girdikleri dev odanın önünde kalakaldılar! Nutku tutulmuş Beşli, bir müddet ne konuşabildi ne hareket edebildi. Kendilerine refakat eden anlayışlı yunuslar da onları, bir müddet kendi hallerine bırakmayı tercih etti.
Muazzam görünüşüyle dillere destan olacak bu dev oda, sayılamayacak kadar çok ve kocaman bilgisayarlarla doluydu. Her bilgisayarın önünde, akıllı köpek balıkları bulunmaktaydı. Her biri, Dünya okyanuslarında yaşayan dev köpek balıkları ölçüsünde, yani yedi metre boyunda ve iki ton ağırlığındaydı. Odada görevli yunuslar ve türlü balıklar, işlerinin peşinde etrafta fırdönüyordu.
Dünya gezegeninde sürdürülen araştırmalarda, köpek balıklarının beyinlerinin, insan beynine benzediği saptanmıştı. Görme yetenekleri de ziyadesiyle gelişkin olarak değerlendirilmişti. Demek ki EUROPA’da köpek balıkları, insanoğlu gibi daha ileri giderek zeki varlıklar haline gelebilmişlerdi. Köpek balıkları Muhteşem Beşli’nin geçitten girdiklerini görünce sevinmişler, ana bilgisayara, yaldızlı harflerle:
‘HOŞ GELDİNİZ!’
diye, yazmışlardı.
Demek bunlar konuşamıyordu ki yazıyla iletişim kuruyorlardı. Muhteşem Beşli’nin ilk aklından geçen bu oldu. Aynı anda bilgisayardan yayılan ipek gibi bir ses, onları karşılayan tatlı sözleri tekrarlamaktaydı. Şaşkın Beşli’nin heyecanını yatıştıran da bu şefkatli sözler oldu. Çocuklar en yakın bilgisayarın önüne, bu müşfik ses tarafından davet edildi. O yöne doğru yunuslarla birlikte çekinerek yaklaştıklarında Mükemmel Beşli’nin merakı doruğa tırmanmıştı. Yunusların yanlarında olmaları çocuklara sevgi, güven ve huzur aşılıyordu. Böylece dev köpek balıklarından ürkmeden, onların dostluklarını üzerlerinde hissederek yanlarında yerlerini aldılar.
Meraklı Beşli’nin karşılarında güneş sisteminin kocaman bir haritası duruyordu. Renkli, hareketli, üç boyutlu bir görseldi bu. Nasıl bir bilgisayardı bu böyle? Anlaması pek güçtü. Önlerinde durdukları bilgisayardan sorumlu köpek balığı, çocukların halini sezinleyerek açıklamada bulunma ihtiyacını hissetti. Beklenmedik ses tonuyla aniden konuşmaya başlamaz mı? Bu esrarengiz ses, alabildiğince kalın, ürkütücü, ama kararlı ve kucaklayıcıydı. Çocuklar odaya girdiklerinde, köpek balıklarının niçin hemen konuşmadıklarını ancak şimdi anlayabilmişlerdi. Daha önce hiç duymadıkları böylesine kalın perdeden gür bir sese hazırlıksız yakalanmak, korkutucu olabilirdi. Ama şimdi, yunusların da işbirliğiyle hepsi de ortama ısınıvermişlerdi.
Gezegenleri kapsayan ilginç konuya, merakla odaklanmanın sırası gelmiş çatmıştı. Sözü yeniden ele alan köpek balığı:
“Evrenin birçok yerini, uydularımız ve dev teleskoplarımız sayesinde sürekli izlemekteyiz.”
“Haydi, ilk görmek istediğiniz gezegeni seçin bakalım çocuklar,” dedi, istekle.
Sevimli Beşli aynı anda atıldı:
“Dünyamızı çok özledik!”
“Mümkünse en önce onu gösterebilir misiniz bize?”
Köpek balığı, duygulanarak gülümsedi.
“Sizi çok iyi anlıyorum.”
“Biz de yuvamız EUROPA’dan ayrılınca onu çok özlüyoruz,” dedi ve Dünya gezegeninin üzerine dokunarak onu, dev bilgisayarın tüm ekranını kaplayacak şekilde büyüttü. Çocuklar, elleriyle ağızlarını çığlık atmamak için kapayarak ve bir yandan da gururlanarak özlemle, büyülü yuvalarının seyrine daldılar. Bir süre suskun kalarak gözlerini, bu muhteşem görüntüden, efsunlanmış gibi ayıramadılar…
Dilleri çözüldüğünde beşi birden:
“Mavi gezegenimiz, buradan ne güzel görünüyormuş!” diye, haykırarak taşkınlıklarına gem vuramadılar.
“Dağları, ovaları ve okyanusları, hep bir arada görmek Dünya’nın kusursuz güzelliği ve nimetlerini, gözler önüne seriyor,” dedi Peri.
“Meğer biz içindeyken bunu aynı derecede fark edemiyormuşuz,” diye yakındı Batu.
“Bunu geç anlamamıza ne kadar yazık!” diye, hayıflandılar Dora’yla Maya ve Logan Evrim.
“Evet!” diye, tasdik etti köpek balığı ve yunuslarla birlikte Dünya’ya övgüler yağdırmaya başladı:
“Egzotik bir güzelliği var.”
“Her yerinden hayat fışkırıyor!”
“Hem üstünde hem altındaki okyanuslarında!”
“Ayrıcalıklı ve emsalsiz bir yer!”
“Bu yere sahip olmak, ne gururlu ve ölçümsüz bir mutluluk!” diye, iç geçirdi köpek balığı ve yunuslar. Küçük balıklar da hayranlıklarını dile dökmek için “EVET!” diye, hep bir ağızdan bağırırken yüzgeçleriyle güçlü bir alkış kopardılar. Peri ve Batu meraklanarak:
“Hiç ziyaret ettiniz mi bizi ki hakkımızda bu kadar çok şey biliyorsunuz?” diye, zihinlerini kurcalayan bazı sorular yönelttiler. Hem de hararetle, peş peşe. Köpek balığı ciddileşerek:
“Dünyadan sürdürülen araştırmalar, bize parmak ısırtacak kadar üstün.”
EUROPA’ya kadar ulaşan Voyager1, Voyager2 uzay araçları ile bilinmezlerin üzerindeki sır perdelerini, bir nebzecik olsun araladınız.
"JÜPİTER ve EUROPA’dan geçerek güneş sistemi dışına çıkan Pioneer10 uydusuyla araştırmalarınıza, ulaşılması zor boyutlar kattınız”
“On dört sene müddetle, uzayda göreve gönderdiğiniz Galileo uydusuyla JÜPİTER’e inişi gerçekleştirip, bizi hayrete düşürdünüz.”
“JUNO uydusu, 2011’den beri güneş sistemini inceleyerek yoluna devam ediyor. Bu uydu, JÜPİTER’e 2016 yılında ulaşacak ve onun yörüngesine girerek incelemelere başlayacak.
Siz nasıl ki uzayı, bu denli merak ediyor ve yıllarca bıkmadan, bezmeden bu araştırmalarınızın peşinde çaba gösterebiliyorsanız, uzaylı akıllı varlıklar da Dünya’ya, hem kendi gelebilir hem de uydu gönderebilir, öyle değil mi?” diye, çocukların merakını körükledi, akıllı köpek balığı.
Aynı kışkırtıcı tavırla devam ederek:
“Aşağıda sıralayacaklarım gibi düşünmenin, söylemenin, hayal etmenin önünde bir engel var mı?”
“Yok, yok!” diye bağrıştı hep bir ağızdan çocuklar. O halde devam edeyim:
“Uzaylıların araçları, görünmez oldukları ve radara yakalanmama özelliklerine sahip olabileceklerinden –belki- sadece anlık görünür, sonra süratle gözden kaybolabilir.”
“Hele de bu araçlar, sizinkilerle kıyaslanamayacak kadar hızlı, kıvrak ve ileri teknolojik yapıdaysalar...”
“Bir dizi olay yaşar, ama ne olup bittiğine bir türlü anlam veremezsiniz.”
“Yüzyıllar boyunca bu böyle sürüp gider…”
Akıllı köpek balığı, daha da ileri giderek:
“Size bir bilmece vereyim de çözün…” Bu sözlerin ardından köpek balığı susunca ortamda derin bir sessizlik oldu… Çocuklar bilmecenin altından ne çıkabileceğini düşündü. Onları daha fazla merakta bırakmadan tekrar sözü ele aldı, köpek balığı:
“Düşünceleriniz ve hayallerinizin sınırlarını zorlamanın zamanı geldi!” dedi.
“Dünyada, inip gizlenebildiğimiz bazı yüksek, ayak değmemiş dağlar veya mağaralar olamaz mı?”
“Bizim gibi okyanuslular için, okyanus tabanında kullanabileceğimiz üsler kurabilmek, sadece hayal mi?” Bunları duyan çocukların ağzı bir karış açık kaldı… Ne demeye çalıştığını, az çok kestirir gibiydiler... Köpek balığı çok hoşlandığı bir konuyu, zevk içinde anlatmaya devam ediyor, ama nedense çocukların zekâlarını tetiklemek istercesine yorumu, her seferinde çocuklara bırakıyordu.
“Bermuda Şeytan Üçkeni’ni belki duymuşsunuzdur.”
“Hayır duymadık,” dedi Peri.
Batu:
“İçimizde bilen olduğunu sanmıyorum ben,”
“değil mi çocuklar?” diye söze atıldı. Köpek balığı, süzgeciyle başını sıvazladı. Nelerin ne kadarını söylemem doğru olur, gibilerinden biraz düşündü.
“Bu bölgeden geçen bazı taşıtlar, sebepsiz yere kaybolmakta.”
“Dev gemiler, uçaklar,... sırra kadem basar gibi yok oluvermekte.”
“Dünyalılar, hâlâ bu bölgenin sırrını tam olarak çözebilmiş değil.”
“Ya Hint Okyanusu’nda, Japon Adaları’nın güneyindeki Ejderha Üçgeni?”
“Orayı duymadığınıza eminim ama.” Gene en büyükleri Peri sözü ele aldı:
“Biz ejderhayı sadece masallardan biliriz.”
“Öyle değil mi çocuklar?”
“Evet, evet!” diye baş salladı, onayladı çocuklar.
“Denizci kâşif Kristof Kolomb, tam da orada, seyir kayıt defterine, okyanustan çıktığını gördükleri ve izah edemedikleri ışıklı bir meçhul aracın bilgilerini, kayıtlara düşmüştü.”
“Düşünün bir kere, ne eksantrik olay değil mi?”
“Peki, eğer geliyorsanız, neden ısrarla insanlara görünmemek için bu kadar kararlısınız?” diye, heyecanla akıllı sorusunu yöneltti Batu.
Peri: “Tam ben de bu soruyu sormak üzereydim.” diye Batu’ya teşekkür etti. Köpek balığı, bu soruyu bekliyormuş gibi hiş düşünmeden cevapladı:
“Bunu istesek bile bizi görmeye hazır değilsiniz.”
“A, neden!” diye boş bulunarak bağırdı Dora. Peri, Batu, Maya, Logan Evrim de
“neden, neden, neden ama?” diye taşkınlık gösterdi bir anda.
“Çünkü hâlâ, savaşmaktan usanmadınız.”
“Tamamen sevginin, hoş görünün ve barışın egemen olduğu günler geldiğinde, Dünya ile dost gezegen olmak, en büyük hayalimiz olacak.”
“Zira sevgi başta olmak üzere, karşılıklı paylaşacaklarımız, sıralanmakla bitmez.”
“Meraklanmayın o günler çok uzakta değil!” diyen köpek balığı, çocukları rahatlatmayı da ihmal etmedi.
“Eh, şimdilik bu kadar hayal ve beyin jimnastiği yeter.”
“Yunuslar, sizi, görkemli akşam yemeği ziyafetine yetiştireceğini akıllarından geçiriyor. Onları daha fazla bekletmeye razı gelemem.” Dora ile Maya:
“Bunu nasıl bildiniz?” diye sözleşmiş gibi aynı anda sordular.
“Yoksa zihinden geçenleri okuyabiliyor musunuz?” diye, Logan Evrim de meraklanarak cevap bekledi. Akıllı köpek balığının tepkisine Peri’yle Batu da kilitlendiler. O da bu sorunun cevabını anlamlı bir gülümsemeyle ele alıp:
“Gözler, iç dünyanızın aynasıdır.”
“Biz gözlerinize derin derin baktığımızda telepati yoluyla içinizden, zihninizden geçirdiklerinizi algılayabiliyoruz,” diye izah ettikten ve çocukları her zamanki gibi şaşırttıktan sonra, açıklamak istediği programına geri döndü:
“En fazla gelip bilgi almak, hayallere dalmak isteyeceğiniz yerin Düşler Sarayı’nın beyni olduğunu biliyorum.”
“Daha Dünya gezegeni üzerinde konuşulacak, anlatacak o kadar çok şey var ki!”
“Şu an zamanımız buna yetmez.”
“Güneş sistemindeki diğer gezegenleri, tek tek size açıklamak için de can atıyorum!”
“Sizinle daha nice fantastik serüvenlere, hep beraber açılacağız!”
“Hatta güneş sisteminden çıkıp Samanyolu’nda esrarengiz yolculuklara girişeceğiz!”
“Bilgi ufuklarını, evrenin en uç noktalarına kadar ötelemenin kazandıracaklarını, yaşatacaklarını gözlerinizi kapatıp hayal edin bir!”
“Unutmayın ki enerji geçitlerimiz size her zaman açık!” Muhteşem Beşli duyduklarının heyecanına kapılarak titremeye başladı. Çocukları daha fazla zorlamaktan kaçınan akıllı köpek balığı, sözlerini burada noktalamayı tercih etti.
Zeki varlık, sedef çanakları ışıltılar yayan gösterişli midye kabukları içinde, havyardan yapılmış çikolataları, leziz, siyah, parlak şekerlemeleri çocuklara nazikçe ikram etti.
Muhteşem Beşli’yi, getirdiği fantastik yollardan geri döndürerek Yunus, Kral ve Kraliçe’nin göz kamaştırıcı şaheser ziyafet odasına bıraktı. Kral ve Kraliçe’yi ince ve zarif bir reveransla selamladıktan sonra çocukları ayrı ayrı sevgi ve şefkatli bakışlarıyla süzüp onlara buruk duygularla veda etti.
“Kısa zamanda tekrar gelin!” derken sesi hüzünlü bir titreyiş içindeydi. Gözlerindeki sevecen bakış, mahzun masumiyet, Muhteşem Beşli’nin hafızalarında yer edecekti.
Ayşe Yarman Öztekin
"Muhteşem Beşli’nin Serüvenleri 2016" 4. Kitap
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.