- 707 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
"ZULÜM MAKİNESİ"
"Ben zor büyümüş bir köylü çocuğum. Bahar akşamlarında şimşekler çakarken, ‘öldü ölecek’ diye başucumda günlerce bekleyenleri bugün gibi anımsarım. Kabakulak, sıtma, zatürre ve başka hastalıklardı beni komaya sokup yatıran. Paslı usturanın delik deşik ettiği bıngıldağımdaki ağrılı bir çıkıntı, kulağımdaki hasar hep o günlerin armağanıdır bana. Bu koşullar altında o küçücük köyü özleye özleye kuzu, koyun çobanlığı yapardım dağlarda. Bütün gün yediğim, boynumda asılı dağarcıktaki yarı kurumuş yufka ekmekti. İçtiğim de arklarda ısınmış su…”
Düşünün; bunları söyleyen çocuk 17 yaşına geldiğinde bir kitap yazacak, yer yerinden oynayacak! Günlerce aylarca gazeteler onu yazacak, dev gibi yazarlar ondan söz edecek, radyolar onu anlatacak, ünü ta Avrupa’ya uzanacak! Sonra koca iktidar bu çocuğun peşine düşecek; “Vay, sen misin bu kitabı yazan!” önce cezaevi, sonra görevden almalar, sürgünler, soruşturmalar. Çocuğun bütün suçu, yüzümüzün ayıbını yüzümüze vurmak… Ne idi bu ayıp? köyün ve köylünün ilkel, yoksul, sefil yaşamını yazıp cümle aleme duyurmak… O güne dek köyü büllur ırmakları, gümüş dereleri, soğuk pınarları ve meleyen kuzularıyla cennetten bir köşe sananlar, hiç de öyle olmadığını, Mahmut Makal’ın bu sakıncalı(!) "Bizim Köy" kitabını okuyunca anladılar ve ilk kez köy gerçeğiyle yüzleştiler. Ağaların, beylerin düşlediği köy/köylü ile Mahmut Makal’ın anlattığı köy/köylü aynı değildi. Mahmut Makal, köylerde insanlarla hayvanların bir arada yaşadığını, tezek yakıp tandırda ısındığını, evlerde tuvalet ve yıkanacak yer olmadığını, baharda otla, kışın bulgurla beslendiğini, bakımsızlıktan ve pislikten dolayı hastalığın kol gezdiğini, çocukların daha bir yaşamadan öldüğünü yazıyordu. Köyün/köylünün bu sefaletini gören Makal bir yandan gözlemlerini yazarken bir yandan da umarsızca, “Yüreğimin bir köşesini de bu bozuk düzen yakıyor,” diyerek köylünün derdiyle dertleniyordu. Heyhat! Aradan 68 koca yıl geçmiş!..
Eğitmen kurslarını, Köy Enstitülerini ve oralardan yetişen eğitim emekçilerini her zaman kutsamışımdır. Onlar ki, Türkiye’nin en karanlık günlerinde köylere ışık götüren, bozkırları şenlendiren, köyleri canlandıran; insanların varsıl, mutlu, sağlıklı yaşaması için çaba harcayanlardır. İşte, Mahmut Makal da “Köy Enstitüsü” denildiğinde akla ilk gelen eğitimci ve yazarlardan biridir. 1930’da Aksaray’ın Demirci köyünde dünyaya geldi. 1947’de İvriz Köy Enstitüsü’nü bitirdi. 6 yıl kadar köy öğretmenliği yaptıktan sonra 1955’te Gazi Eğitim Enstitüsünden mezun oldu, ilköğretim müfettişliği yaptı. 1971’de İstanbul Sağır ve Dilsizler Okulunda Türkçe öğretmeniyken görevi bıraktı.
1947-1949 arasında öğretmenlik yaptığı köylerdeki gözlemlerini gerçekçi ve yalın bir dille anlattığı "Bizim Köy" adlı kitap 1950’de yayınlanınca büyük yankı uyandırdı. Bu kitap, Köy edebiyatı akımının da çıkış noktası oldu ve yabancı dillere çevrildi. Mahmut Makal bu kitap nedeniyle tutuklanıp bir süre cezaevinde kaldı. Kitapları ve düşünceleri yüzünden mahkemelerde yargılandı. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından müfettişliği elinden alındı. Eserlerinden bazıları Almanca, Rusca, Fransızca, İngilizce, Macarca, İtalyanca, Bulgarca, Lehçe, Romence ve İbranice gibi çeşitli dillere çevrildi. Makal 1967’de Unesco tarafından dünya gençliğine örnek insan olarak seçildi.
***
1990 yılında adresini bulup, “Delikli Kuruş” öykü kitabımı göndermiştim. Bir süre sonra Makal’ın iki sayfalık mektubunu aldığımda çok heyecanlanmış ve sevinmiştim; yıllardan beri adını duyduğum, gözümde, gönlümde büyüttüğüm ünlü bir yazardan mektup almak! Mektubunda özetle: “Yaşayıp yazdığın için hepsi de güzel olmuş. Eline sağlık. Zoraki yazar ve zorlanarak yazılan kitap o kadar çoğaldı ki, senin kitabını okurken rahat bir soluk aldım, dinlendim,” diyordu. Bu mektup beni, yazmakla yazmamak arasındaki ikilemden kurtardı; "Delikli kuruş," ilk ve son kitabım olabilirdi.
1993 olmalı... Arifiye Köy Enstitüsü çıkışlı Bursalı yazar Nadir Gezer, birgün, “Mahmut Makal yarın Bandırma’ya geliyormuş,” dedi. Bandırma Belediyesi, “Köy enstitülü yazarlar, ozanlar,” etkinliği düzenlemiş. Nadir Gezer’le birlikte gittik. Manyas kuş cenneti’ni gezmeye çıkmışlar; orada buluştuk. Yanında Talip Apaydın ile Mehmet Başaran da vardı. Sıcak bir kucaklaşmadan sonra, “Yüzcek görüştüğümüze sevindim,” dedi. Oysa asıl sevinen bendim; Yoz Davar, Köylüler, Ortakçılar romanlarını daha önce okuduğum Talip Apaydın’la, aynı damardan gelen Şair-Yazar Mehmet Başaran’la tanışmak bana ayrı bir heyecan vermişti.
2004’te Bursa’dan Ankara’ya taşındığımda ilk işim Mahmut Makal’ı aramak oldu. Öykülerimi beğenen, yazma konusunda beni yüreklendiren insan; aranmaz mı? Sonra, her hafta Çarşamba günü Kızılay’daki bir salonda toplanan “Ankara Dostları” grubunun arasında buldum kendimi. Bazen 20-25, bazen 30 kişi oluyorlardı. Hepsi Köy Enstitülü, hepsi yazar ve hepsi bozkırlara ışık götürmüş, köyleri canlandırmış, görenlerde kendiliğinden saygı uyandıran şerefli şahsiyetler. Her yıl bir de kitap çıkarıyorlardı; “Ankara Dostları Yıllığı…” Son yıllığın editörlüğünü yapmak bana nasip oldu. Bir iki sayfa da bana yer ayrıldı, onurlandım. (2007).
“Ankara Dostları,” bir okul gibiydi. Güncel, siyasal, yazınsal konular tartışılır, en çok da eğitimle ilgili sorunlar konuşulurdu. Kitaplar paylaşılıyor, okunuyor, eleştiriliyor, anlatılıyordu. Sonra her yıl birkaçı teker teker ayrıldı aramızdan(!) 2016 sonlarına değin, dört-beş dost kalıncaya kadar her hafta toplandılar, kucaklaştılar, söyleştiler; elli altmış yıl birbirini hiç üzmeden, kırmadan, küsmeden, dostça… Mahmut Makal, Ali Dündar, Osman Bolulu, Murat Özmen, Cemal Gürlek, Osman Osman Nuri Poyrazoğlu sağlık nedeniyle, “Ankara Dostları”na en son veda edenler oldu. Dün öğrendim, Makal Yoğun bakımdaymış! üzüldüm.
Olsun, "Ölmek kaderde var, yaşayıp köhnemek hazin." Sen hiç köhne yaşamadın Mahmut Makal. Halen nefes alıp veriyorsun ya! Halen aramızdasın ya! Köyler halen sizin ışığınızla aydınlanıyor ya! Sen her zaman yaşayacaksın. Dünya, "Buradan bir Mahmut Makal geldi geçti!" diyecek. Bak, emek emek yazdığın “Bizim Köy, Deli Memedin Türküsü, Ağlatı, Faust’un Dediği, Zulüm Makinesi vd. kitapların evimizde, elimizde. Okuyacağız, Okutacağız, zulme inat…
Doğan Soydan /29 Mart 2018 -Ankara.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.