İçimde ki döküntüler
Ertelenen bir hayale ne olur?
Güneşte fazla kalmış bir üzüm gibi buruşup çürür mü?
Yahut ağzı açıkta bırakılan yemekler gibi kuruyup bozulur mu?
Hayallerden konuşalım istedim. Boğazımıza düğümlenen kimi zaman, kimi zaman olgunlaşmasına dahi fırsat olmadan kalbimizi yerinden çıkaran.
Evet, bazısı da tamam deyip herşeye hazır ve hevesli olduğumuz an da, birilerinin umarsızlıkları yüzünden burnumuzdan gelen, hatta hüsranla sonuçlanan.
Erteleyerek daha iyisine kavuşacağını zannedenlerden misiniz?
Yoksa hayal kurmaya tövbe edenlerden mi?
Ben mi?
Ben hep burnundan gelenlerdenim ne yalan söyleyeyim.
Yok yok eskiden tabi ki böyle değildim. ..
Bir gün geldi ki herşey ters gitmeye başladı.
Babamla birlikte hayallerimi de kaybettim. ...
Bir, iki, üç, dört, beş ve sonrasında saymayı bıraktıracak kadar bezdirince, hayallere veda edip gerçeğin ellerine bıraktım kendimi.
Evet, gerçeğin elinde fosilleşmiş bir ruha sahiptim artık.
Benden başka bir ben açıyor gözlerini güne her sabah. Akış beni nereye götürürse itirazsız kabul ediyor ve peşinden gidiyorum usulca.
Hz.İbrahim’in İsmail’i misali. ....... Ama beni kurtaracak kimse yok ne yazık ki.
Sonra,
Arada güzellikler de nasip oluyormuş çok şükür. Ruha ilaç olup, dile şerbet olan güzellikler.
Varlıklarına bin şükür.
Verene binlerce. ..
Diliyorum,
Hayalleriniz hep avuçlarınıza konsun.
Allahım çok Amin 🤗
Canım böyle yazmak istedi.
Umarım sıkılmadınız 😊