- 709 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
JOSE SARAMAGO / KÖRLÜK
İnsanların,şehirlerin ve yaşanılan ülkenin isimlerinin bilinmediği ve insanların karanlık yüzlerinin anlatıldığı roman :Körlük.
Körlük 1922 Portekiz doğumlu Jose Saramago tarafından kaleme alınmış.Roman,adı bilinmeyen bir kentte kırmızı ışıkta bekleyen adamın, aracının direksiyonu başında ’’Kör oldum’’ cümlesiyle başlar .Bulaşıcı bir körlüktür bu,konuştukça,temas edildikçe bulaşan, çoğalan bir körlük.İnsanlar zifiri bir karanlığa değil beyaz bir karanlığa gömülürler.Adı belli olmayan yedi karakterin kör olmasıyla ilerler roman. Sonra şehir,sonra ülkedeki tüm insanlar körleşir.Bir korku,kargaşa,pislik,açlık ve zorbalık hüküm sürmektedir artık kentte ,tüm ülkede.
Cahit Zarifoğlunun stad şiirindeki;
‘’Hıncahınç bir stadda
Duvarlar merdiverler kapı oyukları
Demir rampalar
Ve beton çölü toprak.
Dünyanın döne devrile geldiği noktada
Hıncahınç bir statta
Bitiverdi eşya
Ve dünya dostluğu
Geldikleri olmayan insan kalabalığı şimdi
Ortadaydı
O babanın elinden tutup getirdiği on yaşlarındaki çocuk
Çağırdığını işitti ve gitti
Ve bütün buluğa ermemişler çağrıldılar
Onların gidişinden müthiş bir kaygı doğdu
Kalanlar için
Kurt dalan hayvan kalabalığı gibi kabardı insan kalabalığı
Ve ileri gidemediler yoktu
Geri gidemediler yoktu
Çoğu alabildiğine koşuyordu yönlere
Ve doğu yoktu ve batı yoktu
Ve güney ve kuzey yoktu
Belki varırız diyorlardı oysa
’nereden’ ’nereye’de yoktu’’
Dizeleri ve oluşan kaotik durum bir film şeridi gibi romana yansır adeta.Sonra körlük tüm şehre ve ülkeye yayılır. Ülke yönetimi sıkı tedbirler alır ,bütün körler karantinaya alınır .Ancak şaşırtıcı bir olay vardır .Aralarında kocaman kentte gözleri gören tek bir kadın vardır. Ve bu kadın karanlık yüzlü yığınlar içerisinde insanlığın aydınlık yüzüdür. Saramago’nun gözlem gücüyle adı belli olmayan bu kadın ; doğruluğu, dürüstlüğü, insanların karanlık yüzlerini görebileni ifade eder.
Körlük, bir taraftan kaotik ve bunaltıcı sahnelerle işlenen bir roman olmasına rağmen aynı zamanda bir beyaz körlük felaketi yaşayan toplumun nasıl çöktüğünün,nasıl bencilleştiğinin ve insanların değişik maskeler takarak nasıl göründüklerinin 360 sayfalık hikayesi.
Gördüğü halde görmeyen körlerin işlendiği romanda;
‘’Saramago bu romanda neyi anlatıyor.?
Neden hiçbir karakterin, insanların ,şehirlerin ve ülkenin adı yoktur?
Adı olmayan bir karakter neyi ifade eder ?
Beyaz körlük nedir ?
Bakmak, görmek için yeterli midir?
Görme yeteneğimizi gözlerimize mi yoksa gözlerimizin ileti aktardığı düşüncelerimizin insan ve durumları doğru bir okumasına mı borçluyuz?
Fiziksel olarak gören gözlerimizin bazı görüntüleri ve insanlara ait özellikleri kendisine göre yorumlaması ve yok sayması da bir çeşit körlük olabilir mi?
Kendi bakış açısını diğer insanlarda görmeye zorlayan zorbacı bir bakış açısı yalnızca beyaz körlükle tanımlanabilir mi ? ‘’
Sorularının açık uçlu düşüncelere aktarımını kuyumcu zerafetiyle işlenmiş Saramago. Toplumun yığın psikolojisini ve değişen şartlara göre ,bencilliklerinin karanlık yüzlere ve saldırgan yapılara nasıl dönüşebileceğini derin tahlil ve usta bir anlatıyla oldukça başarılı bir şekilde işlediği görülmekte.
Teknik anlamda ; nokta ve virgül dışında noktalama işaretlerinin kullanılmadığı , okuyucunun noktalama işaretlerine boğulmadığı. şiirsel bir üslupla yazılan ve hiçbir karakterinin adının belirtilmediği bu romanda okuyucunun beyninde dönüp dolaşan yukardaki sorular çerçevesinde beyaz körlük ve insanların karanlık yüzleri üç farklı grupta toplandığı görülmektedir.
1-Nobel Edebiyat ödüllü Portekiz’li yazar Jose Saramago’nun “Bakabiliyorsan gör. Görebiliyorsan, gözle.” sloganıyla romanın hemen başına yerleştirdiği ve yetersizliğinde oluşan beyaz körlük. Beyaz körlük yani kendi gibi görme, farksız,renksiz,şekilsiz, sıfatsız görme, her insanı veya nesneyi diğeriyle eşdeğer görme körlüğü.Şair İsmet Özel’in Bakanlar ve Görenler’indeki bakma ama görememe durumu.
2-Yönetim Körlüğü:Kendi bakış açısını doğru olan bakış açısı olarak dayatan ,akıl veren, baskıcı ve kişisel istendik davranışlara yöneltme çabası güden körlük.
3-Değer ,karakter ve onur körlüğü:Temel dürtülerle harekete geçen açlık, ego, bencillik körlüğü . Romanın son bölümlerine doğru sıklıkla işlenen ve erkeklerin kadınlar üzerindeki daha çok cinsel temel dürtülerine dayalı, zorbacı ,kaba ve onursuz güç gösterilerini içeren körlük.
Psikolojik yaklaşımının yanı sıra daha çok sosyolojik temelli ilerleyen ve bu yönde mesajlar veren romanda ,özellikle 15 yıla kadar olan Türkiye’nin yönetim anlayışının izlerini ,sosyal ve toplumsal çöküşün bireylerin kişisel çıkarlarına hizmet eden/hizmet ettirme kaygısı güden düşünce sistematiğinden kaynaklandığı,tüm olumsuzluklar içerisinde yalnızca bir bireyin (romanda doktorun karısı olarak geçiyor) kocaman bir toplumu bile yönlendirebileceğini görmek , Saramago’nun başarılı anlatısıyla mükemmel bir şekilde ifade diliyor.
Kitapla ilgili son cümlem Saramago’nun cümlesi olacak:
‘’Ne düşündüğümü merak ediyorsanız,bu kitapla anlatmak istediğim hepimizin körleşmeye başladığı değildi.Bence körleşmiyoruz,hepimiz körüz,körüz ama bakıyoruz.Bakabilen ama görmeyen kör insanlar..’’
Süleyman TOPRAK
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.