- 1223 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
HASTANE MACERALARI (1)
Baktım millet sanayiye falan gidiyor, kaportadır, boyadır, ciladır, bakım yaptırıyor. Arabam yok ya, altta kalır mıyım, ben de motora baktırayım diye tuttum hastanenin yolunu. Düz ayak, kolay yerde, yürüdüm gittim.
- Günaydın sekreter hanım.
- Günaydın beyefendi.
- Doktor beye bakmıştım, gelmedi mi acaba?
- Doktor bey yatan hastalarına bakmaya gitti. Siz dokuzu beş geçe gibi burada olun.
- Aaaaa, Atatürk’ün öldüğü saat.
- Anlamadım?
- Yok bir şey, zahmet olacak, ben kapının önündeyim, ilk sıra da benim.
- Tamam beyefendi,siz oturun,bekleyin.
- Ayakta da bekleyebilirim, oturunca yorulurum da, ters bende bazı şeyler.
- Nasıl isterseniz, ben sizi çağırırım.
Doktor bey koridorda göründü, yanında da üç kişi var, tahlil filan soruyorlardır, ben de çok takılmışımdır doktorların peşine. Beni görmezden geldi, olsun. İçeride görecek nasılsa. Sekreter de şimdi çağırır.
- Ding, dong...
Ahacık zile de bastılar, gireyim de ayıp olmasın.
- Günaydın doktor bey.
- Günaydın, hoş geldiniz. Ne için geldiniz?
- Hatırınızı sormak için geldim.
- Anlamadım, tanışıyor muyuz?
- Hayır ama isminizi çok duydum, Tahsin bey ölüyü diriltir diyorlar.
- Öylemi diyorlar, sağ olsunlar, evet nedir sıkıntınız?
- Yok, benim sıkıntım falan yok.
Sekreterle doktor bey göz göze geldiler, bakışlarından yakaladım, kaçmaz benden.
- Muayene için gelmediniz mi?
- Evet, evet, kalbimi kontrol ettirecektim, arada sırada iğne gibi bir şey batıyor.
- Ne zamanlar oluyor bu durum? Şimdi de var mı?
- Yok, ne hikmetse hastane kapısından ne zaman içeri girsem hastalık mastalık kalmıyor bende. Rahatlıyorum burada.
- Şöyle alalım sizi. Göğsünüzü açın, oturun beni bekleyin.
- Göğsümü mü? Perdeyi de çekeyim mi?
- Fark etmez, sadece kalbinizi dinleyeceğim.
Kulağına bi alet taktı,filmlerde görürüm de dilim dönmez adını söylemeye.Periskop desem değil. Adı ona benzer bir şey. Türkçesi kalp atışı dinleme cihazı olsa gerek.
- Hımmm... güzel... gayet güzel...
- Nasıl, beğendiniz mi kalp atışlarımı?
- Evet, emin olmak için aşağıya iniyorsunuz, sağda kalp filminizi çekecekler, sonuçları alıp bana getirin.
Aşağıya indim, hastabakıcı mıdır, temizlik görevlisi midir, anlayamadım ne olduğunu, beni karşıladı, elimdekileri aldı, beklememi söyledi.Beklemeyip de ne yapacağım, düşmüşüz kucaklarına.
- Vecihi Soydan...
Allah, Allah, Soydan’ı bi yerlerden hatırlıyorum da, bu Vecihi de kim ola ki?
Soyadı benimkiyle aynı da, adımı doğru söyleyene kadar oturup bekleyeceğim. Kapının önüne çıktı ve seslendi :
- Vecihi Soydan...
Bende tık yok.
- Beyefendi, sizin adınız Vecihi değil mi?
- Değil hanımefendi. Ama soyadlarımız tuttu. Benim adım Vecdi. Bir de Murat’ı var. İki isim. Bizde iki isim koymak gelenektir.
- Yanlış okumuşum, evet,sizsiniz.. Buyurunuz geliniz böyle.
- Geleyim öyle.
- Şu peçeteyi lütfen elinize alınız, göğsünüzü açınız, sonra da uzanınız.
- Peçete mi? Uzanmak mı? Bir yanlışlık olmasın, nereye geldim ki ben?
- Beyefendi, kalp filminiz çekilecek. Lütfen uzanınız.
Mecburen yattım aşağı, elimde peçeteyle. Görevli arkadaş da maşallah, izbandut gibi birisi. Başıyla beni selamladı, yattığım yerden ben de başımla selam verdim. Herif bir selam vermekten aciz. Hak edene hak ettiği karşılığı vermek gerekir. Eline sıvı sabuna benzer bir şey aldı, göğsüme sürmeye başladı. Ekrandan da izliyor, elindeki aleti göğsümde gezdirdi.
- İyiymiş bu alet ya, bayağı gıdıklandım.
- Konuşmayın lütfen, şimdi nefesinizi alıp bırakın.Ben alın deyince alacaksınız, verin deyince vereceksiniz. Alın.
Depderin bir nefes aldım.
- Verin.
Bir kaç kez aldırdı verdirdi. Nefesim de kuvvetlidir, dağlarda boşuna yürümüyorum.
- Bitti mi acaba?
- Bitince söylerim, aceleniz ne?
- Acelem yok da, bu da ıstırap vallahi. Önce iyiydi, gıdıklandım falan, sonradan çıktı acısı. Al, ver, al, ver, anam ağladı.
-Beyefendi, konuşmayacaktınız, olmadı şimdi. Bir daha alın, tutun nefesinizi, ben bırakın deyince bırakın.
Depderin bir nefes daha aldım, öyle derin aldım ki bu sefer, yüzüm gözüm şekil değiştirdi muhtemelen. Tabi ben ölecekmişim gibi soluksuz kalmaya devam ediyorum.İçimden de ulan diyorum, bıraktır şu nefesi artık.
- Tamam, bırakın nefesinizi, bitti, geçmiş olsun. Alın bu çıktıları, doktorunuza götürün.
Çıktım yukarıya, daldım doktor beyin odasına.
- Doktor bey, ben geldim.
Hastasıyla ilgilenmeyi bıraktı, bana döndü :
- Verin bana, bir bakayım.
Baktı, baktı, baktı, tamam dedim garanti bir arıza çıkacak kalbimde.
- Kalbim nasıl doktor bey? Çalışacak mı?
Güldü ve neşeli neşeli bana şu soruyu sordu :
- Sen Mercedes motorunu bilir misin?
- Mercedes’i bilirim de, motorunu bilmem.
- Korkacak bir şey yok, havalardan olabilir, soğuk algınlığı. Hatta kendinle övünebilirsin, kalbin Mercedes motorundan bile kuvvetli, hadi geçmiş olsun.
- Çok sağ olunuz sayın doktorum. Çok mutlu oldum.
Sırıta sırıta kapıdan çıktım.O gündür bu gündür maşallah bana, mercedesim olmadı ama, ondan daha değerli bir kalbe sahibim.
Vecdi Murat SOYDAN
(Yaşanmamış Aşkların Şairi)
25/03/2018, Isparta
YORUMLAR
Memduh Şevket Esendal ile Aziz Nesin nefaseti verdi yazınız. Gülümsettiniz. Kutlarım üstadım.
Yaşanmamış Aşkların Şairi
Sağlıcakla kalınız.
hastane işi deyince doğrusu şikayetleneceğinizi sanmıştım...
ama akşam akşam yorgunluğumu aldın sağolasın. halende elimdeolmadan gülümsüyorum.
insan eleştirirken bile keşke sizin gibi güzel bir dil kullansa kavgalar olmaz.
biz eski hastane koridorlarını da biliriz. şimdi telefonuna mesaj geliyor sıran geldi diye. bunun ne büyük nimet olduğunu gençler bilmez. ama olumsuz insanlar buna rağmen o sırada bir hır çıkarmanın yolunu bulur..
selam ve saygıyla.
Yaşanmamış Aşkların Şairi
Sırası geldikçe ekleyeceğim buraya. Belki yazılarımın birinde siz de kızarsınız bana. Hani şu, telefon görüşmeleri kayıt altına alınıyor diyorlar ya, en baştan. İşte bunu mizahi bir dille anlatmıştım o yazımda. Eklediğimde inşallah okursunuz.
Sağlıcakla kalınız. Bir kez daha teşekkür ederim.
Yaşanmamış Aşkların Şairi
Çok teşekkür ederim, sağlıcakla kalınız değerli hanımefendi.