- 2184 Okunma
- 4 Yorum
- 2 Beğeni
MERNUŞ
Alemleri Gezdi Hiç’in Peşinde
Zor dostlar zor hem de çok zor…
Nedir ? derseniz bu zor olan…
Gözlerimizi ağlayarak açtığımız bu dünyada insana biçilen ömür sürecinde nasıl bir hayat süreceği
ne gibi evrelerden geçeceği şöyle ya da böyle ardında bir isim bırakıp bırakmayacağı ve de göçme vakti geldiğinde bu vedanın nasıl nerede ve ne şekilde gerçekleşeceğini bilmemenin ve hatta tahmin bile edememenin zorluğudur bence.
İlgi duyduğunuz insanların hayatlarına baktığınızda öyle portrelerle karşılaşırsınız ki insanın nutku tutulur.
Doğadaki renkler kadar renklidir bazı insanların yaşam serüvenindeki renkler . Ve bu renkler ki yine insanların fırça darbeleriyle renklendirilmiştir birbirinden farklı olarak.
İşte size bir isim.
Ve bir soru:
Neyzen Tevfik Kolaylı’yı nasıl bilirsiniz ey cemaat?
Ne hayatı, ne dünyayı, ne de kendisini "hiç" kavramıyla ifade etmek değildi onun yaptığı. O, karşıtlıkların birbirini var ettiği algılayışımızda, var oluş derinliğinin sarhoşluğu içinde arayışını sürdürürken “Hiç” olanı fark etmişti. Para-pul, mal-mülk, şan-şöhret elinin tersiyle ittiği şeylerdendi. Adaletsizliğe, çıkarcılığa, kör inançlara, baskıya, otoriteye, din istismarına sert ve etkili bir üslupla hicivlerinde ve hayatında baş kaldırdı. Boynunda eski yazıyla “Hiç” yazardı.
28 Ocak 1953’de son buldu. Cenaze namazı Beşiktaş’ta Sinan Paşa Camii’nde kılındı. Caminin avlusundan taşan kalabalık; ana caddeleri, kahveleri, yolun karşısında ki Barbaros Bulvarını doldurdu. Memurların, profesörlerin, ileri gelenlerin yanı sıra kılıklarına çeki düzen vermeye çalışmış sarhoşlar, sokak serserileri ve bin bir çeşit insan bir arada uğurladılar Neyzen’i bilinmeyene. Kim bilir belki de hiçlikten hepliğe…
Neyzen Tevfik Abdülhamid istibdatından Mısır’a kaçınca Kahire’de beş parasız sokakta kalmış, bir Bektaşi tekkesine sığınmış.
Neyzen’in “niyetsiz oruç tutuyordum” şeklinde tarif ettiği bu günlerde ağzında ekmek olan bir köpek gelir yanına.
Ve Neyzen açlığın tesiriyle köpeğin ağzından ekmeği kapıverir.
Fakat sonra dayanamaz ve ekmeğin yarısını köpeğe iade eder.
“Köpek” diyor Neyzen, “Herhalde aramızda bir fark olmadığını düşünmüş olacak ki korkuyu atlattı ve ekmeği yemeye başladı.”
İşte yarı kavga yarı lokma paylaşmak suretinde başlayan bu ilişki çok sadık ve sağlam bir dostluğun temeli olmuş.
Neyzen köpeğin adını Ashab-ı kehf’ten yani yedi uyuyanlardan birinin adı olan Mernuş koymuş ve yanından hiç ayırmamış.
Neyzen Mısır’da iken paraya sıkıştığında Mernuş adını verdiği bu köpeği satar, köpek kısa bir süre sonra kaçarak Neyzen’e geri döner Neyzen tekrar satar köpek tekrar kaçar gelirmiş.
Böylelikle hem yiyecek hem de içki ve esrar parasını temin edermiş bizimkisi.
Neyzen Mernuş’u son olarak Mısır’dan İstanbul’a dönecekken, vapur bileti alabilmek için satmış.
Vapurda köpeği bekliyor, gecikmiş tam ümidini kesmek ve vapur da kalkmak üzereyken bir havlama sesi…
“Biliyordum geleceğini” diyor Neyzen.
Aşağıda okuyacağınız şiiri köpeği Mernuş’un ölümü üzerine yazmıştır Neyzen…
Bu engin ayrılık canıma yetti,
Başımdan aşıyor kederim Mernuş,
Bu yolda yazılmış fermanı kaza,
Bunu da gösterdi kaderim Mernuş.
Bağlanmıştım bütün kalbimle sana,
Şu fani cihanı okuttun bana.
Sen göçtükten sonra ben yana yana
Hicranla gözyaşı dökerim Mernuş.
Bu yolda cahilim, bildiğim kısa,
Sen girdin toprağa ben düştüm yasa.
Haklı haksız hatırını kırdımsa
Affet günahımı beşerim Mernuş.
YORUMLAR
Yazınız hem çok anlamlı hem de ilginç…
Bir şeyi daha fark ettim. Ya da biliyorum da bu yazıda üzerinde bir kez daha düşündüm… “Doğruluk Görecelidir”
Şu günlerde meşhur bir Çiftlik Bank dolandırıcılığı gündemde malum. Uyanığın biri din eksenli söylemlerle yaklaşık 80 bin kişiyi dolandırdı gitti. Bütün gazetelerde, bütün dillerde bunun adı dolandırıcılık. Yeryüzündeki bütün hukuk literatüründe bunun karşılığı budur. Burada soluklanalım !
Neyzen’i öyle güzel anlatmışsınız ki, yaptığı şeyin karşılığı hukuk literatüründe yine dolandırıcılık, sahtekarlık olduğu halde okuyucuya sempatik geldi. İşte kalemin gücü ! Affınıza sığınarak kopiliyorum; meşhur bir fıkradır…
Uzun süredir görüşememiş iki hanım bir misafirlikte karşılaşınca sohbete başlamışlar.
“Eee, sizin kızdan ne haber?”
“Valla ne olsun, işte biliyorsunuz işe girdi geçen sene. Başını kaşıyacak vakti yok. İlk başlarda geceleri fazla mesai yapıyordu, sonra hafta sonları da çalışmaya başladı. Patronu onu çok sevmiş, her işi ona veriyormuş. Derken Ankara seyahatleri başladı. Patron nereye, bizim kız yanında oraya. Paris seyahatleri filan derken baktılar bu iş böyle olmayacak, patronu bir ev tuttu. Deli gibi çalışıyor evladım. Eee, peki sizinki ne âlemde?”
“Valla bizimki de o…pu oldu ama ben senin kadar güzel anlatamıyorum.”
Yani ifade gücü çok çok önemli. İlk olarak kızını anlatan kadın, kızının yaptığını başarıyla ifade etmesi, diğerinin ise gerçeği tek cümlede özetlemesi aslında bu anlayış çatışmasının trajikomik bir örneği.
Ben de biraz renk katayım dedim :)
Güzel ve anlamlı yazınızı tebrik ediyorum…
DEVRİM DENİZERİ
Neyzen Tevfik le ilgili paragraflar ne yazık ki bana ait değil. Çok kısa alıntılar. Yoksa Onu anlatmak hakkında yazılanları ve inanılmaz hayatını sayfalara aktarmak bir ömre sığmaz. Atatürk’ün masasında karşılıklı diyalogları bile bir kitapçık olur neredeyse. Ülkenin en büyük Neyzeni hiciv ustası şairi ve idealist kahramanlarından birisi. Ve bana göre yaşadığı zamanların bozuk çarpık adil olmayan rezil düzenine her şeyi göze alıp baş kaldıran cesur özgür düşünce ve ruha sahip müstesna bir isim. Adının bu günlere kadar dillerden düşmemesi ve cenazesindeki müthiş renkli kalabalık Onun sevilen saygı gören kişiliğinin tartışılmaz bir göstergesi değil de nedir sizce…Çok değil ülkenin yüzde 25 i bir Neyzen olsaydı her şey çok farklı olurdu kuşkusuz. Ben de iflah olmaz bir Komünistim bu arada.
Sevgiler selamlar ve esenlik dileklerimi yolluyorum Moda sahillerinden
Rakı şarap içiyorsam sana ne.
Yoksa sana bir zararım,içerim.
İkimiz de gelsek kıldan köprüye,
Ben dürüstsem sarhoşkende geçerim.
DEVRİM DENİZERİ
Sevgi ve Esenlikler...
Yazıya yaptığın yorum ise ayakta alkışlanacak nitelikteydi.Altının değerini sarraflar bilir çünkü. Tek bir cümlede bile yazarın taa içini niyetini kalitesini karakterini görebilen. İinsani ahlaki gerçek değerleri derinlemesine anlayan akıl duygu bilgi sezgi ve gözlem yeteneğine sahip dürüst cesur nadide bir insanla dost olmak ne büyük bir kazanç benim için. Böyle bir hayata 2. bir yorumun gelmemesi insan çöküntüsünün açık göstergesi değil de nedir. Su akar yatağını bulur örneğinde olduğu gibi insanüstü insanlar da bir gün birbirini mutlaka bulur tıpkı birbirimizi bulduğumuz gibi.
Nazlı'nın Günlüğü. Hakkını Helal et Çıtır'ım. Onlara Neden Aşığım . İki Dilber Gördüm Fenerbahçede. Toby me. Suna adlı yazı anı şiir ve kitapçıklarım sevdalısı olduğum çeşitli türde can dostlarıma adadıklarımdan bir kaçı yalnızca.
İyi ki varız ne mutlu bize.
Dilek USTA
Sen kalem ve beyin emekçisisin.
Onun için üzülme .. Okuyan okur, okumayanda kendisi bilir.Sen yazmaya devam et.. Kocaman sevgilerimle
"Doğadaki renkler kadar renklidir bazı insanların yaşam serüvenindeki renkler . Ve bu renkler ki yine insanların fırça darbeleriyle renklendirilmiştir birbirinden farklı olarak."
Hep sevmişimdir farklı ve aykırı kişilikleri. Çünkü özgün ve özgür yaşamlarında asla toplumun baskı ve kurallarına ayak uydurmaz kendi istekleri doğrultusunda eyvallahsız yaşamayı seçerler.. Bu yaşam şekli çoğu insan için hem gıpta sebebidir,hemde kolayca eleştirel bakış açısının kıskacı altındadır. Hee bu Neyzen gibi sorgulayan ve kendi doğrusunu aleni yaşayan kişiliklerin umrundamıdır ,elbetteki değildir...
Ne mutlu, ne istediğini bilerek rengarenk yaşayanlara.
"Haklı haksız hatırını kırdımsa
Affet günahımı beşerim Mernuş."
Bu arada kaç kişi beslediği hayvanına şiir yazmıştır ki. Neyzenin Mernuştan af dilemesi de ona olan bağlılığının ve sevgisinin bir işaretidir..
Canım Devrimcim çok güzel bir yazı..Vefalı yüreğine sağlık birtanem..
Bu arada görüştüğümüzde sohbetine doyamadım. İnşallah en kısa zamanda tekrarlamak dileğiyle sevgilerimi gönderiyorum birtanem..