- 1244 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YAZ KÖŞESİ & KIŞ KÖŞESİ
İlk eşimden ayrılalı Ondört yıl geçti. Onlar Ankara’ya taşındı, ben de babamın evine, çatıdaki dubleksin üst katına yerleştim.
Aradan iki yıl geçti, Mürüvet ile karşılaştım, hani o çocukluğundan beri tanıdığım, yatılı okul arkadaşım Metin’in kızkardeşi...
...
Masmavi boncuk boncuk gözleri vardı, çocukluk çağında, evin içinde dışında güpür güpür koşar güler oynardı.Kardeşi Merih, ağabeyleri Mutlu, M. Tevfik, Metin, ablası Meziyet, kayınpederim Ahmet Dündar bey, kayınvalidem Sabriye hanım, hele ninesi çok muhterem insanlardı. Ne zaman parasız yatılı okuduğumuz pansiyondan hafta sonu evci çıksak, Metin’le ikimiz, onların evine giderdik...
Dikkat ettiniz mi bilmem, kardeşlerinin adı hep M harfi ile başlar, bu bir şair inceliği, kayınpederim şiir yazardı. Antalya’da yayınlanan Şelale, Hürses, Yeni ileri gazetelerinde gazetelerinde onun çok şiirlerini okudum o yıllarda...
Yıl 1965, Antalya Lisesi’nde, 1- İ şubesinde ortaokula başladık, Arkadaş olarak severdik Metin ile birbirimizi,yatakhanede aynı ranzadaydık, dolaphanede yanyanaydı dolaplarımız, sınıfımız aynı idi,
benim numaram 1044, onunki 1049 du, gün gibi anımsarım.. Mütâlâa arasında birlikte gezerdik genellikle, geceleri yıldızları seyreder, koşar yorulurduk, boş zamanlarımızda top oynar iken...
Ne tesadüftür ki kızkardeşim Birsen ile Metinin kızkardeşi Mürüvet de birlikte aynı yıl Kandilli Kız Lisesi Parasız yatılı sınavını kazandılar ve birlikte yatılı okuyup başarı ile bitirdiler okulu ve sanki bizim ile aynı kaderi paylaştılar.
Metin ile birlikte gezer iken, sevdiğimiz kızlardan kimin güzel olduğundan sözederdik, artık blûğ çağındaydık ortaokul son sınıflarda, hepsi aramızda sır. Metin’ e bir gün, ’Ben senin kızkardeşini çok seviyorum, ne yapsam acaba, onun fikrini öğrenebilir misin?! deyince , ’ Bunu kendisi ile konuş!’ dedi ve ben hiç bir zaman gidip de Mürüvet’e ’ Ben seni seviyorum!’ diyecek cesareti bulamadım kendimde...
Aklım başıma geldiğinde ve gerçekten evlenecek yaşa geldiğime karar verdiğimde ise, yaşım Yirmi Dört olmuştu, mektup yazdım, yanıt gelmedi. Telefon açtım, ( 0242 / 2974 unutmadım) mektubumu alıp almadığını sordum. O zaman Antbirlik Genel Müdürlüğünde memur olarak işe başlamıştı. mektubumu aldığını, fakat kendisine karşı böyle bir duygumun olduğundan habersiz olduğunu ve kendisinin sözlendiğini söyledi ve o sayfa böylece hüsranla kapandı.
Ben başkasıyla evlendim. O da başkasıyla evlendi.
Yıllar geçti...
İki çocuk benim olmuş, iki çocuk onun olmuş, ikimiz de ilk eşlerimizden ayrılmışız. Çocuklar üniversiteleri bitirmiş, kendi yaşamlarını kazanacak hale gelmişlerdi, her ikimizin de torunları vardı.
Kaderde karşılaşmak varmış ki yıllar sonra bizim bir arada mutlu bir yuvamız oldu. Önce babamın oturduğu evin çatısında bir süre oturduk ve daha sonra bugün oturduğumuz aynı apartmanın 4. katındaki evi babamdan satın aldık. Yeni ev alınca yeni eşyalar aldık, ilk evimden bana kalan bazı divan örtüsü, yastık, topan gibi bazı eşyalar da o evde kaldı. Bir de iki kızım için, marangoz İbrahim ustaya yaptırdığım, iki katlı çocuk odasında ahşap ranza da bende kalmıştı. Çünkü ilk eşimden ayrıldığımda bu eşyaları götürmediler...Ben o ranzayı ortasından kesip iki ayrı divan haline getirmiştim ve bir süre daha öylece kullandık o ranzayı...
Aradan zaman geçtikçe habire yenilenir durur evde eşyalar, bazan fazla ise gereksinim duyan birine verilir, bazan atılır bazan satılır. Fakat eşyaların dili vardır, çok şey anlatırlar, insan anılarıyla birlikte yaşar.. Şimdiki evimde bana ait bir çalışma odam var. Bilgisayarım, kitaplarım hep o odada. insan çalışıp yorulunca arada sırada uzanmak ister bazan, başını bir yastığa koyup dinlenmek ister, gece gündüz saat kaç demeksizin çıkar gelir çalışma odasına, düşlere karışır gider.
Bu nedenle o eski divan yaptığım ranzayı aradım, fakat hanım atmıştı onu, yerine başka eşyalar konmuştu. Geriye sadece döşeği kalmıştı. Gel gör ki çalışma odasındaki dinlenme gerksinimi önemliydi ve bunun için o minderi şark köşesi gibi pratik bir dinlenme köşesi yapmak istedim, adına da kış köşesi diyecektim. Kapadokya turlarında satın aldığım bir örtü de çok güzel yakışırdı üstüne o döşeğin. Birden o eski divandaki yastıkları ( topan) anımsadım. Mahallede Yorgancı Yusuf vardı bir zamanlar, o yapmıştı onları da. İçinde pamuk dolu yastıkların ve de kullanılışlıydılar.
Benim o eski oturduğum babamın dubleks dairesinde şimdi kızkardeşim oturuyor. Oranın dolaplarının içinde, hâlâ atılmamış olan yastıkları bu sabah kızkardeşimden alırken, bana bir de yuvarlak sunta masa gösterdi,’ Biz bunu geri dönüşüme vereceğiz, artık alttan kabardı suntası tozu dökülüyor, işine yararsa sen al!’ dedi baktım üstü temiz, altını da ben hallederim düşüncesiyle aldım ve o masa bana bir de şiir yazdırdı.
Masanın üstüne de bir örtü gelir, ayıbı varsa örter masanın, fakat insanlar niye örter kafasını, yoksa yaratılıştan bir kusuru mu var insanın?! Bunu tam anlamış değilim?!
Sonuçta aklımca bugün güzel işler yaptım sevgili dostlar... Odama da kış köşesi, bakona yaz köşesi yaptım kendimce, şatafata gerek yok, bana bu kadarı yeter.. :) Önemli olan da zaten odanın içinden çok, kafanın içi değil mi?!
Sevgiyle kalınız güzel dostlar...
YUVARLAK MASA
’Sakla samanı, gelir zamanı’
Boşuna mıu demiş atalar
Saman kadar çöp bile
Gün gelir işe yarar!
Tozu dökülüyor diye
Atacaktı kızkardeşim
Yuvarlak sunta masayı,
’Atma, dur!’ dedim
Aldım eve getirdim
Baktım neresi kabarmış
Bir yandan spatula
Bir yandan iskarpile
’Alet işler, el öğünür’
Tel fırça ile sürtte sürte
Polyester kaplı
Alttan elyaf gibi kabaran
Yuvarlak sunta masanın
Küfünü pasını kazıdım
Bir güzel temizledim..
On yıldır kullanmadığım
Plastik tutkal vardı rafta
Aldım elime bir sünger
Suntayı tutkalladım
Ayağa kalktı masa
Oldu işte sapasağlam!
’İş bilenin, kılıç kuşananın’
O masayı gör gel şimdi sen!
Ben bu işi yapmasam
Ne elim oynar
Ne kalem yazar
Dur bakalım baharda
Balkonda daha o masa
Ne işlere yarar bir bilsen;
İnsanın elinde hüner
Ruhunda siner
Bilmek yapmanın anası,
İş becerebilirsen?!
Şaban AKTAŞ - 23.03.2018
ANTALYA - TR
Fotoğraflar: Şaban Aktaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.