- 690 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
GECE NÖBETİM...
Küfürlü cümleler kurma istemine haşin doğamın, rest çekip tüm edebimle yaşadığımın kanıtına dair yine usturuplu bir cümle arayışım.
Günü sonlandıramadım bu gün ve neredeyse tüm geceyi ayakta geçirmeliyim. Niye olduğu değil de kendimi mecbur hissetmem yine gece nöbetim.
Gerçek bir gece kuşuna da atıfta bulunabilirim hani ya da çocukluğumun bekçilerine iyi bir rakip olma ihtimalimi şimdilik es geçiyorum. Ah, keşke pek çok şeyi görmezden gelsem halis munis yaşamayı teyit etsem.
Günün ikinci yarısında rast geldiğim bir trafik kazası ile allak bullak olduğum yetmezmiş gibi günün son çeyreğinde hoyrat bir gündeme dâhil oldum.
Sorup soracağım ya da açıklama yapma ihtiyacımla asla başlamayacağım sıralamaya.
Sanırım evrenin merkezinde kül-yutmaz kimliğimle ve tüm alıcılarım da devrede iken gel de sakinliğini koru.
Gece nöbetim az evvel başladı. Ve dümeni kırdım sessizliğe ve bekleyişe.
Kimi ya da neyi beklediğimi asla söyleyemem. Aslında ne gelecek olan var ne de gidecek. Aslında gitmesi gereken benim: evet, itiraf ediyorum ve tüm evren de teyit ediyor bunu kolaysa gel de açıkla sebep-sonuç ilişkisini.
Kupamdaki çay soğumadı çünkü çay içmeyi unuttum. Aslında bir yerlere gidip de dönmeyi unuttum hele ki istilasında bunca yoğun duygunun ve de eşkalini belirlemeye çalıştığım anlamsızlığı da kattık mı…
Uzun bir yürüyüşün öncesi değişmesini istediğim neydi ki? Ve sonrasında değişmedikleri gibi eklendi gündeme yeni maddeler.
Bazen bir savunma avukatı gibi çalışıp delil topluyorum suçsuzluğumu ispatlamak adına sonra da aklı evvel cümleleri kurmaktan vazgeçip kozama geçiş yapıyorum gelin görün ki; ipini koparan ipek böceği familyası ile pek bir içli dışlıyım üstelik kelebek kanatlarındaki yükü de üzerime yığarken bilumum kelebek ve sürüsüne bereket böcek istilası.
Yolda karşılaştığım köpek bile benden sakin ya pes, dedim kendi kendime. Hele ki gözlerini trafik lambalarına dikmiş üstelik arabaların durmasını beklerden gördükten sonra anladım ki; insanlık boyut atladıkça hayvanlar da bu rahmeti sebepleniyorlar. Rahmet olan da insan ırkının bilincini ve merhametini yitirip hayvanların geliştirdikleri savunma mekanizmasına ek olarak inanılmaz gözlem güçleri ile bize bizi sorgulatmaları.
Yolun ortasında yürüyen martının aceleci tavırlarını da gördükten sonra karar verdim de: benden ne martı olur ne de uslu bir kedi yavrusu. Zaten kimsenin de benden bir şey beklediği yok hele ki insanları bir ömür hayal kırıklığına uğratıp şimdi de ek olarak ben hayal kırıklığına uğrarken yazmakla neyi halledeceğimi sanıyorum ki?
Aklımda üç beş hikâye kahramanı var/dı dün gece sanırım gördüğüm rüyalarla yer değiştirip bu sefer ben yerleştim hikâyenin merkezine yine de kendime atıfta bulunmaktan imtina ediyorum ve her hafta en az bir hikâye yazmam koşuluna ek olarak bu hikayeleri ne yapacağıma da karar vermedim henüz.
Zamansız bir tasvir bile olabilir ya da izahı olmayanı zamana peşkeş çektiğim. Anlayacağınız: tam bir kaos belki de yedekleme huyumla kendimi klonlayıp evrene salmalıyım üç beş kopyamı yoksa ayrı bedenler ve aynı ruh kombini ile çift kişilikli bir yaratık mı olurum ya da infilak noktasına gelip ben-merkezli cümlelerim ve hayat görüşüm heba mı olur?
İçimdeki bomba düzeneği ile hayat kaygılarımı eşleştirip de eş güdümlü bir silah da olabilirim belki: en azından tetiği basılı tutup bilfiil kendimi engellediğim. En azından sosyal medyada işe yarar ve engellediğim yine kendim iken bu sefer paylaşımları kimin sayfasında yapabilirim ki?
Dertop olmuş kimliğim mi yoksa hegemonyasında olduğum iradem mi yine irade dışı erdemlere yüklenip kaotik bir sorudan çıkıp da yola frekansımı ayarlamakla tamamen yok olmak arasında gidip geldiğim.
Başı olmayan bir gündüm madem… demenin ötesinde niye hep yarım kalmış cümleleri bana mal etmesine engel olamadıklarım? Çoğul kimliklerin uyum modunda ben hala tekil kimliğim ile evreni tahayyül etmemin ötesinde insanların tasvir yeteneklerine duyduğum hicap zaten adımdan yana derdim hayır, isimlerimden.
Zıt anlamların bir arada süzüldüğü ve kimin kafasına nasıl eserse beni öyle çağırdığı sonra da ben isimlerimi karıştırıp kime ne cevap vereceğimin ayrımında olmazken.
Dedim ya; bu gece nöbetim var bu yüzden ismimi bile lav edebilirim ya da ateşe veririm tüm yazdıklarımı ve ancak bidon bidon su durdurur bu yangını. Zorla değil ya: belki de yanmak en makbulü sonra da sönmek ki pek de olası değil hele ki yangın için için büyüyorsa. Sanırım yazmakla da eşleşen bir mefhum. Yazdığımız kadar yandığımızı haykıran değerli yazarı da anmadan geçemeyeceğim hele ki insan bir ömür yazmadan da yanmayı becermişken kolay olmasa gerek üstüne üstük yazarak bu yangını büyüten etmenlerden de nemalanmak.
Büyümeyi arz edebilirim de an itibariyle. Enine mi boyuna mı yoksa aklı beş karış havada gezinen kimliğimle tepemdeki baloncukların beni göklere mi sürüklemesini isterdim yine büyüklüğü eşleştirirken hacim babında belki de eşleştiğim düşünce ve duygu aktarımları ile tam bir balon olup da sönmeyi de asla istemeyeceğim.
Devrilen cümleler ama kırık ama çapkın ama yarım.
Devrilen benliğim… ama aşık ama yalnız ama çılgın.
Ya da tanımlanan ve beklenti anlamında: hanım hanımcık, sessiz, eğitimli ve de… işçi bulma kurumuna giriş kaydı yapmıyorum madem hele ki alladığımız pulladığım o uzun ve muazzam İngilizce özgeçmişimle de bir zamanlar nasıl da salına salına girerdim insan kaynaklarından. Sonrası malum. Yarım hep yarım hatta çeyrek aklımın çengel attığı hayaller neticesinde ben hala kariyer planlarımı sonlandıramazken.
Dünden bir anekdot, demek gibi bir niyetim yok yine de dünü lav edememenin verdiği mahcubiyet ve elemle artık hangi düşüme geçiş yapacağım da hak getire.
Sonlanmasını dilediğimiz ne ise… dilediğim… evet, ne de olsa birincil tekil şahısla pek bir içli dışlıyım. Zarflar, edatlar ve zamirler ve kayıp öznelerin ikrarı ve de efendiliği ne de olsa söz ağızdan bir kez çıkar/mış deme kaygımı da bertaraf edip yine kendi söylediğim yalana inanıyorum saf saf ha bir de karşımdakini inandırıyorum. Ama arada ufak nüanslar yapmanın pek de bir zararı yok ya da anlam kayması mı deseydim…
Zamanı kıt kanaat kullanıp lüksüme de bir çentik atıp hala nöbetimi sürdürüyorum üstelik ne yedeğim var ne de üstüm hatta assım bile yok. Demek ki kaygılanmam için de bir sebep yok. Ne de olsa hesap vermem gereken tek mercii var. Yeter ki O duysun sesimi de hem geri dönümü bir şekilde tetikliyor mutluluğumu ve olmayan huzurumu. En fazla yazdıklarımı silerim tek kalemde ben de gecemi ve uykumu büyütürüm ve sağaltırım günlük ve ömürlük kaygılarımı sonra da tebeşirle kocaman bir çentik atarım olmayan ve gelmeyenlerin yanına ve elbette gidenlere ve asla dönmeyeceklere. Bir de gitmeyi düşünenler varsa onlara da elbette izin veririm ne de olsa yalnızlığın ve bedbinliğin tok sesi ben her klavyeye basışımda uçuşa geçen ruhumla hasbıhal etmenin tadına varıp kendime neredeyse ermiş gibi hissetmem lakin tek farkla: yazının sonuna ermiş ama hala kendi gizemini ve şifresini çözmeyi becerememiş.
Israrla tuttuğum nöbetin bitimine saatler var ve gözlerim kapanmak üzere. Yazımı tamamlasam bile nöbetim devam edecek sabaha kadar. Sonrası Allah kerim.
Az evvel iri damlalar süzülüyordu gözlerimden ve kimseye göstermeden onları imge başlığına yerleştirdim ne de olsa habersiz ağlamalı ve habersiz yazmalıyım belki de habersiz öleceğim bir gün ya da haber verip tüm imgelere çağırıp da yanıma ben hala neden yaşadığımın hesabını bir bir sorarken…
Umutlar kimin tekelindeyse derhal çözsün zincirlerini ki nöbetim de sona ersin.
YORUMLAR
Gülüm Çamlısoy
Güzel yüreğiniz dert görmesin.
Sevgiler, sevgiler...