ORHAN PAMUK ve ARDINDAKİLER
Birisi, bir yerden verdiği lütufkar sözleriyle kendisini
"Aydın" ilan etti ve ekledi; "yeterince zirveye çıkamadım"
Oda iyi biliyor ki Türkiye de görevini tamamladı ve kendisince yeni ufuklara
yelken açmak adına, sözde birilerinin cesaret edemediği söz veya
lakırtıları kendisi gibi ecnebi basına demeç vererek, yerini sağlamlaştırmış oldu.
Arkadaş hem aydın hem de cesur.
Sözüm ona bu üslubuyla kendisinin Türkiye de kitabını alan, okuyan
belirli bir zümreye hakaret ve ihanet ettiğinin farkında bile değil.
Fakat bu zatın attığı "ok" Türkiye de tam yerini bulmadığı için, farkedilebilmek
adına içindeki o iğrenç kinini bir şekilde kusmaya çalışıyor
Ve ekliyor ( Benim kitaplarım satılıyor ) 1,5 Milyon Ermeni 30 bin Kürt
öldürdük sözünün altında ise, tam anlamıyla zirveye çıkma ve ikinci
bir Nazım Hikmet olma sevdası yatıyor.
Kaldı ki birilerinin savunuculuğuna soyunacak kadar, ne dolu bir
bilgisi nede cesareti var. Adamın niyeti belli, belli ki bu şahsın
ard niyet kokan bu çıkışı, tek tabanca değil.
Masa başında hesaplanmış, bilinçli ve kararlı bir çıkış.
( Hepimiz Orhan Pamuğuz)
diye çıkışan medyanın bir takım cambazlarının demeci de bunun bir ispatı.
Bu ihanet şebekesi zaman zaman okunmaz ve prim yapmaz bir hale
düşünce,yıllarca Türkiye de gruplarını kurmuş
olduklarından olsa gerek, böylesi adiyane ve ucuz bir oyun oynamaktan geri kalmıyorlar.
Bunlar akıl küpü, bunlar hocaların hocası, bunlar fikrin enbabası. Bunlar, herşeyin en ala’sı.
Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, seçimini yapmış olan Türkiye yönünü hep
Batı’ya yönelttiğinden, Türk medyası da, içinde Batı adına nağme
okuyan, zaman zaman ılımlı, zaman zaman yumuşak, zaman
zaman alçak, yazarını çizerini yetiştirmiş ve kendisi gibi düşünmeyen
fikir adamlarınıda dışlayarak küçük görmüştür.
Küçük görerek, küçük düşürmeye de çalışmıştır.
( Onlar okunmuyor, kitaplarım yok satıyor )
Niyetinin içinde bir çok ard niyet var. Bu şüphesiz.
Ama adam kafaya takmış bir kere, dünya da tanınmak istiyor.
Yazdığı saçmasapan kitaplar ve olmayan fikirleriyle değil, Türk’ün
sırtına basarak,Türk’e hakaret ederek prim yapacağının farkında.
Böyle bir söz ile çıkış yaparsa, asırlarca Türk’e hakaret etmiş ve her
zaman pusuda yatan içte hain dışta asırların kompleksini içinden bir
türlü söküp atamayan düşman, bu arkadaşı taçlandıracaktır.
Nitekim taçlandırdı da.
Uyanık seni... ama ne uyanık. Anadolu da kıyıma
uğramış, binlerce masum insanın kim olduğunu, bile araştırmaktan
uzak: belli ki ard niyettir.
( Başbakanlık Osmanlı arşiv bürosuna ) gitse, ki arşiv kapısı herkese açıktır; bütün çıplaklığı
ile gerçekleri orada görecektir. Zerrece araştırdığını zannetmiyorum.
Bırak araştırmasını kapısından bile geçtiğini sanmıyorum.
Birileri tarafından itina ile seçilmiş, yetiştirilmiş,hazırlanmış, belli bir yere getirildikten
sonra kıvama ermiş, safra kesesini agzında taşıyan, kabız sorunu olan
bir eğreti adam bu. Bana öyle geliyor.
Ve şahsım adına o kadar da abartılacak, tartışmaya açılacak bir
şahsiyet olmadığı için, "yel kayadan ne götürür" demek geliyor
içimden. En azından ben ve benim gibileri dönem dönem palazlanan
böyle alçaklıklara alışkınız.
Fakat hazırlıklı değiliz. Değiliz çünkü, aklıselim sağduyuya sahip
aydın kesimimizi bir araya getirmekten ve onlara hakettiği değeri
vermekten bile uzağız. Bana göre felaketlerin en büyüğü de odur.
şayet bir Millet kendi değerlerini okumuyor, sahip çıkmıyor ise, böyle
cambazların Türkiye’yi bir sirk meydanına çevirmeleride bundandır.
Ne demişler di? ( Hepimiz Orhan Pamuğuz. )
Her sabah kalktığımda, işten arta kalan boş zamanlarda, gazete
ve internet yoluyla, değer vererek okuduğum ve bir noktada hayatımı
şekillendirdiklerine inandığım bir çok yazar ve çizerlerin beklediğimiz yazıları kaleme almamalarıda çok acı.
Elbetde değerlerimizi burada saymakla bitmez. Yazmaya kalksak iki boğaz köprüsü uzunluğunda bir uzunluk
arzeder ki, birilerinin diline doladığı "Milliyetçi kesim okunmaz"
sözünü hem onların yemesi anlamına gelir, hem de az önce bahsettiğim o
uzunluğu ölçüp biçerek bir yerlerine koymaları gerekir ki oda zor görünüyor.
Bunu onlar da iyi biliyor.
.......................
K. Kurultay