- 1232 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
ATATÜRKSÜZ BİR ÇANAKKALE ZAFERİ HUTBESİ
16.03.2018 Cuma günü, yani tam olarak Çanakkale zaferimizin 103. Yıl dönümünde ülkemizin tüm camilerinde bir hutbe okundu. Hutbenin konusu Çanakkale Savaşlarıydı. Ancak savaşın tarihi seyri değil şehitlik kavramı üzerinde durulmuştu bu hutbede.
Hutbe ’MİLLETİMİZİN VAROLUŞ MÜCADELESİ: ÇANAKKALE ZAFERİ’ Başlığını taşıyordu.
Şimdi bu hutbeyi buraya kopyalamayacağım ama yine de hutbede tam olarak neler söylenmiş, merak edenler aşağıdaki linkten okuyabilirler.
www.dinihaberler.com.tr/hutbe/diyanet-16032018-tarihli-cuma-hutbesi/56184
İşte bu hutbeye ülkemizde bazı kesimlerce oldukça büyük bir tepki geldi. ’Atatürksüz Çanakkale Savaşı olmaz’ diye.
Diyanet İşleri Başkanlığını ’ Bizlere Atatürk’ümüzü unutturmaya çalışıyorlar’ Diye suçlayanlar oldu.
İşin doğrusu gerçekten de hutbede Atatürk’ün ismi zikredilmiyordu. Çanakkale’de kazanılan o büyük zaferin hiş şüphesiz ve tartışmasız en büyük mimarı olan Atatürk’ün adı hutbede yoktu. Oysa Atatürk sadece Çanakkale Savaşının değil aynı zamanda Kurtuluş Savaşının da en büyük mimarı ve bu ülkenin kurucusuydu ve en azından vefa ve minnet borcu denen mefhum hutbede onun adının da zikredilmesini gerektirirdi.
Ancak unutulan çok önemli bir şey daha vardı ki sanırım ’ Hutbede Atatürk’ün adı bile geçmedi’ Diyenler bu noktayı ya bilmiyorlardı ya da hatırlamak işlerine gelmedi: Hutbelerden başta padişahlar ve Osmanlı halifeleri olmak üzere devlet yöneticilerinin adlarını -1924 yılında Halifeliğin kaldırılışıyla birlikte- kaldırtan bizzat Atatürk’ün kendisiydi. Bu bağlamda kendi adını da hutbelerde hiç zikrettirmemişti.
Peki Diyanet İşleri Başkanlığı 18.03.2018 Tarihli hutbede Atatürk’ün adını hiç zikretmemek suretiyle sistematik bir şekilde bizlere Atatürk’ü unutturmak mı istiyor?
Konusu şehitlik ve şehitler olan bir Çanakkale Zaferi hutbesine eğer böyle bir endişe ile yaklaşırsak ve böyle bir endişeyi haklı görürsek o zaman ortaya çok vahim bir durum çıkar: Diyanet İşleri Başkanlığı bizlere sistematik olarak Çanakkale şehitlerimizi unutturmaya çalışıyor’ da diyebiliriz. Öyle ya bu savaşta Milli Savunma bakanlığımızın arşivinde adları, baba adları, memleketleri, doğum tarihleri vs. ile yer alan 50.687 askerin ( er, onbaşı, çavuş asteğmen, teğmen, yüzbaşı ) hiç birinden bahsedilmemiştir bu hutbede.
Çanakkale savaşlarında şehit olan Alay Komutanlarının hiç birisinin adından da bahsedilmemiştir. Mesela
45.Alay Komutanı Yb.Refik Bey
17.Alay Komutanı Yb.Hasan Bey
17.Alay Komutanı Bnb.Hüseyin bey
33.Alay Komutanı Yb.Ahmet Şevki Bey
57.Alay Komutanı Yb.Hüseyin avni Bey
18.Alay Komutanı Bnb.Mustafa Bey
47 Alay Komutanı Bnb. Tevfik Bey
14.Alay Komutanı Bnb. İ.Hakkı Oktürk Bey
15.Alay Komutanı Yb.İ.Şürü Bey
23.Alay Komutanı Yb.Recai Bey
21.Alay Komutanı Yb.Yusuf Ziya Bey
20.Alay Komutanı Yb.Halit Bey
41.Alay Komutanı Yb.Fuat Bey
16.Alay Komutanı Yb.Hakkı Bey
Bunların hiç birinin adı 16.03.2018 Tarihli Cuma hutbesinde zikredilmemiştir.
Bir tabur askerle bir tümen düşman askerini durduran ve onlarla savaşırken şehit olan Yahya Çavuştan da bahsedilmemiştir.
Demek ki Diyanet İşleri Başkanlığı bize -çoktaaan unutmuş olduğumuz- tüm bu kahramanları unutturmak istiyor (!)
Mesela o günkü hutbede çok önemli bir şehidin de adı hiç geçmedi. Bu öylesine bir şehitti ki İngiliz General İan Hamilton’a ’ Yanlış kapı çaldık beyler ! Çanakkale Geçilmez’ Dedirtmişti.
Acaba kim? Diye düşünüyor mutlaka bazı okurlar.
Az ipucu vereyim:
Bugün 18 Mart...Aslında Çanakkale Savaşlarının bittiği ve zaferin geldiği tarih değildir bu tarih. Ancak düşmana ’ Çanakkale geçilmez’ dedirttiğimiz tarihtir 18 Mart 1915. İşte o 18 Mart 1915 in kahramanı da Nusrat Mayın Gemisi ve onun komutanı Şehit Yüzbaşı Hakkı Bey’dir. ( Tophaneli İsmail Hakkı Bey )
Hakkı Bey, Mustafa Kemal Atatürk henüz Çanakkale Savaşlarında tarih sahnesine çıkmadan önce Çanakkale’de bir destan yazmış ve destan yazdığı tarihte yani 18 Mart 1915 de şehit olmuştur.
Pek çoğumuz Nusrat mayın Gemisini ve onun Çanakkale Boğazına döşediği yirmi altı mayını biliriz de o gemi sanki hayalet bir gemiymişçesine komutanı Yüzbaşı Hakkı’yı bilmeyiz. Yüzbaşı Hakkı Bey’i bilenler de onun bu görevi tamamladıktan sonra aynı gün şehit düştüğünü bilmez.
Şimdi bunun suçu günahı Diyanet İşleri Başkanlığının mı? Sen vatandaş olarak öğrenmeye, unutmamaya çalıştın da Diyanet İşleri Başkanlığı elini kolunu mu bağladı. Kütüphanelere, internet sitelerine girmene engel mi koydu?
Neyse...
1914 Yının Şubat ayından beri Çanakkale Boğazı önlerinde olan sayısız İngiliz ve Fransız savaş gemisi 1915 yılının Şubat ve Mart ayında Çanakkale Boğazını yoğun bir bombardımana tutmuş, pek çok tabyamızı susturmuştu. Artık topluca hücuma geçip, Boğaz engelini aşarak İstanbul’a, oradan da müttefikleri Rusya’ya ulaşmaları önünde hiç bir engel kalmamış gibi görülüyordu.
Türkler, Boğaza 377 adet Alman yapımı mayın döşemişlerdi ama düşman tarafı bu mayınların hepsinin yerini tespit ettiğinden aralarından rahatça geçebiliyordu. Yeni bir hamle yapılmalıydı.
7 Mart 1915
Mayın Grup Komutanı Binbaşı Nazmi Bey, bir toplantı yaparak Çanakkale Boğazına yeniden ama bu sefer Türk yapımı mayın döşenmesi gerektiğini dile getirdi. ’Ne kadar mayınımız var?’ Sorusuna aldığı cevap 26 idi. Evet bu 26 mayın Çanakkale Boğazına döşenecekti. Ama bu elbette sayısız düşman gemisi ile dolu olan bir boğazda neredeyse imkansızdı. Dahası bu görevi ancak ve ancak çok hafif, küçük ama hızlı bir gemi olan Nusrat gerçekleştirebilirdi. ( Nusret değil, Nusrat...Manası ’Yardım, Allah’ın yardımı’dır.) Lakin onun da komutanı daha iki gün önce kalp krizi geçirmiş Yüzbaşı Hakkı Efendiydi. Dolayısıyla ona ’ Sen gitme, başka bir komutan görevlendirebilirim’ dedi Nazmi Bey. Ama Hakkı Bey çoktan üniformasını giymiş ve ’ Göreve hazırım komutanım’ demişti.
İlk iş olarak Nusrat Mayın Gemisi tamamen siyaha boyandı. Düşman gemilerinin arasına daldığında farkedilmemeliydi.
Sonra 26 adet mayın ve bahriyeli askerleri ile diğer personel gemiye yerleştirildi.
8 Mart sabahı saat 5.30 gibi Nusrat Mayın gemisi denizdeydi. Tüm nefesler tutulmuştu. Gemide tek bir ışık yanmıyordu. Derken bir düşman gemisi projektörü denizi taramaya başladı. Nusrat eğer farkedilirse görev daha başlamadan bitecekti. Hakkı Bey usulca ’ Tüm makinalar stop’ emrini verdi. Ama bu heyecana dayanamamıştı kalbi. Kalp krizi hafiften yokladı yüzbaşıyı.
Çok şükür...Düşman farketmemişti Nusrat’ı...Yüzbaşı Hakkı Bey yine usulca ilk emrini verdi: ’ Birinci mayın bando ’
İlk mayın suya indirildi. Arkasından ’ İkinci mayın bando ’ ’ Üçüncü mayın bando’ ve nihayet ’Yirmi altıncı mayın bando’
Yirmi altı mayın bando edilmişti. Mucize denen şeye inanmayanlara inat bir mucize gerçekleşmiş ve yirmi altı mayın düşmana hiç farkettirilmeden Boğazın serin sularına bırakılmıştı. Lakin bu öylesine büyük bir heyecandı ki Yüzbaşı Hakkı Bey’in zaten sık sık krizlerle harap olmuş kalbi bu büyük heyecana, daha doğrusu sorumluluk yüküne daha fazla dayanamadı ve Nusrat’ın güvertesinde durdu o vatan aşkıyla dolu imanlı kalp.
Düşman, son ve kesin neticeye ulaşacağı saldırıyı on gün sonra başlattı. Yani bugün zafer olarak kutladığımız 18 Martta...18 Mart 1915 de...
Sabah 11.15 de Düşman gemilerinden Triupmp’un top atışıyla başladı bu bu saldırı. Düşman zaferden o kadar emindi ki ilk atışı özellikle adı ’Zafer’ anlamına gelen bir gemi ile başlatmıştı.
Gaulois, Charlemagne, Souffren ve Bouvet ilk yaraları alan gemiler oldu. Daha sonra Inflexible ve Queen Elizabeth mayınlara çarpıp yara almıştı.
Bu gemilerden Bouvet, Seyit onbaşının sırtladığı 215 okkalık top mermisiyle su altı hattından bir darbe aldı. ( Sahi Diyanet İşleri Başkanlığı o hutbede Seyit Onbaşıdan da bahsetmedi. ) Sürüklenen bu gemi Erenköy açıklarında bir darbe daha aldı Nusrat’ın döşediği mayınlardan. Savaş dışı kalmıştı.
Bir yandan Türk topçusu, bir yandan boğaza döşenmiş olan yirmi altı mayın, görevlerini hakkıyla yerine getiriyordu. Gaulois da Türk topçusunun hedefine girdi ve aldığı yara ile burnu suya gömüldü. Charlemagne ve Souffren de aldığı yaralar nedeniyle savaş dışıydı artık.
Saat 16.00’da önce Irresistable ardından da Ocean Nusret’in Boğaza döktüğü mayınların tadına baktı. Düşman Çanakkale boğazından nasıl kaçacağının hesaplarını yapmaya başlamıştı.
Evet, tüm bunlar 18 Mart 1915 de gerçekleşmişti ve bu zaferin en büyük mimarı Şehit Yüzbaşı Hakkı Bey’di. O maalesef bu millete kazandırdığı zaferi göremeden şehit olmuştu on gün önce.
Peki Yüzbaşı Hakkı ve Nusrat Mayın gemisinin Çanakkale Boğazına döşediği yirmi altı mayın çok mu önemliydi?
Aslında o kadar önemliydi ki... Çünkü Yüzbaşı Hakkı ve ekibi eğer o görevi layıkıyla başaramamış olsalardı Düşman gemileri Çanakkale Boğazını rahatlıkla geçecekler, Çarlık Rusyasına gerekli yardımları yapıp Rusya’da çarlığın yıkılmasını önleyeceklerdi.
Bazı arkadaşların ’ Eeeee ?’ Dediklerini duyar gibiyim.
Yahu eğer Çarlık Rusyası devrilmeseydi. Yani Rusya’da Çanakkale Savaşından hemen üç yıl sonra bir Bolşevik ihtilali olmasaydı Kurtuluş Savaşımızda Rusya da İngiltere ve Fransa’nın yanında olurdu.İşte o zaman da Ne Kurtuluş Savaşı olurdu, ne Sakarya zaferi, Ne de Dumlupınar Zaferi...Bugün ne Anafartalar, ne Conkbayırı, ne Seddülbahir’deki Mustafa Kemal’in kahramanlıklarından bahsedebilirdik. Sakarya zaferi olmazdı. Büyük Taarruz ve Başkomutanlık savaşı ve zaferi olmazdı. Yunan’ı İzmir’den denize dökemezdik.
Evet, Diyanet İşleri Başkanlığı Atatürk’ten bahsetmediği gibi tüm bunlardan da bahsetmemiştir hutbesinde. Onun yerine
’Tarihimizi, kültürümüzü, değerlerimizi, bizi biz yapan ve bugünlere getiren zaferlerimizi unutmayalım, unutturmayalım. Çanakkale’yi geçilmez kılan ruhu, şühedâ fışkıran toprağımızın izzetini evlatlarımıza öğretelim. Ecdadımızın emanetine sahip çıkalım. Bu emaneti aynı bilinç ve idealle yarınlara taşıyalım.’ Demiştir. Yani başta Atatürk olmak üzere tüm ecdadımızı unutturmaya çalışmıştır bizlere(!) Gelin el birliği ile kınayalım. Nasılsa kınayan kınayana...
YORUMLAR
Bu güzel yazı ve açıklayıcı bilgiler için çok teşekkürler öncelik olarak...
Dün Bremen şehrinde sanatçı, yazar Utku Erişik beyin yazıp sahneye koyduğu “kan ağlıyor Anadolu” adlı bu gösterimi inanın tüylerimiz diken diken olaraktan ve salonda çıt çıkmadan hüzünlenerek izledik. En ince detayların verildiği çok güzel bir performans ile sahneye konulmuştu. Kendisini yürekten kutladık, böylesine bir çalışmayla izleyiciyle buluştuğu için. Gösterim sonrası güzel bir mekanda buluşarak bilmediğimiz nice şeyler anlattı bize çok güzel bir sohbet akşamıydı. Sanatçıya ait bir linki izninizle burada paylaşmak istiyorum, selam ve sevgilerimle.
http://www.tiyatrobirileri.com/oyunlarimiz/kan-agliyor-anadolu/
Eğer,teyzemin sakalı bıyığı olsaydı,dayım olurdu gibi bir şey olmuş bu kadar çok eğer.Bu eğerler olmadığına göre,tarih de bu minval üzerine oluşmadığına göre...
İtici bir gücün olmadığı yerde, kuvvet durağan olur.Trene vagonlar değil,makine yol aldırır.Burada zikredilen veya zikredilmeyen her Türk askeri veya sivili hiçbir zaman görmezden gelemeyiz.
Fakat..Mustafa Kemal'i bu kadar hafife almaya,eğerlerle nitelemeye çalışmak da,onu iyice sadeleştirmeye(!) eşdeğer gibi geliyor bana...
KURTULUŞ SAVAŞI=ATATÜRK=ORDUSU VE TÜRK MİLLETİ
Etkileyici bir kaleminiz var,tebrikler...
İnci Demirel Tunçişler tarafından 3/19/2018 10:21:32 AM zamanında düzenlenmiştir.
kutluyorum emeğinizi duyarlı duruşunuzu. Benim için Çanakkale= Mustafa Kemal. Başta Mustafa Kemal ve Silah arkadaşları olmak üzere tüm şehitlerimizi, gazilerimizi saygı ile anıyorum. Mekanları cennet olsun. Onların vitrine ihtiyacı yok. Onlar Türk milletinin gönlünde ebediyete kadar. siyasetçi değiller.
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
Sanırım gündemin takibiyle ilgili bir yanlışınız var.. O slogan Kültür Bakanlığının 18 Mart için hazırlamış olduğu afişe tepki olarak çıktı, hutbeye tepki olarak değil.
sami biberoğulları
https://www.youtube.com/watch?v=61DlgZidwsc
Nigâr Baran
sami biberoğulları
Haa söylediğiniz konuda siz haklısınız. Ancak benim dile getirdiğim hutbe konusuydu.
Sami Hocam,
Bu güzel makale için kalbî teşekkürlerimi iletiyor, muhabbetle selâmlıyorum.