- 366 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Başımız Göğe mi Erecek?
Yıllardır toplumsal rahatsızlıklarımızda teşhis konusunda pek problemimiz yoktur. Hastayı tanırız, hastalığı da tanırız genellikle.
Problem, genellikle tedavidedir. Evet, hastalık ortada ama bu hastalığı nasıl iyi edeceğiz? Başlarız bol keseden atmaya, bilen de konuşur, bilmeyen de. Hatta bilmeyen daha fazla konuşur. Hele bir de ortalığı karıştırmak isteyenler çıkarsa, bakın siz gürültüye.
Ülkemizin bir kesimindeki bir sıkıntı ülkenin tamamını rahatsız ediyor yıllardır. Hastalık belli, belki her gelen bir başka şekilde ifada etti ama yine de hastalık belli…
Yıllardır hepsinin samimi olduğuna inandığım onlarca yönetici geldi geçti, onlarca paket açıldı, onlarca reçete yazıldı. Kimi reçeteler bölgede alerji oluşturdu, kimi reçeteler hastalığı daha da azdırdı. Kim zaman da güçlü uyuşturucularla hastalık uyutuldu bir müddet.
Aslına bakarsanız hastalığın tedavisi pek de zor değildi. Biz bu hastalığı benzer nicelerini yüzyıllardır tedavi etmiştik, biliyorduk tedavisini. Ne yazık ki biz onardıkça dışarıdan mikrop sokuldu, bizim yaptıklarımızı boşa çıkarmak için iş birliği, el birliği yapıldı.
Şimdi bir hamle daha başlıyor. Elbet de birileri de bu hamleyi boşa çıkarma peşinde. Siz ne kadar olumlu yanaşırsanız yanaşın, köşe başını tutan virüsler doğrudan karşı çıkıyor ya da olumlu karşılıyormuş gibi görünüp işi yokuşa sürüyor.
Yokuşlardan biri de dil konusu. Herkes bilir ki bir ülkenin en önemli bağı dildir. Bayrak ne kadar önemliyse dil de o kadar önemlidir. Milleti millet yapan, bir arada tutan da dildir. Her insanın anadilini kullanma hakkı elbette vardır. Bu hakkı ülkenin birliğini bozmak için kullanamazsınız. Bir resmi dil olacaktır ve her insan bu resmi dile bilmek zorundadır. Bakın Amerika’ya, herkes resmi dili bilir ve kullanır, eğitim bu dille yapılır. Bunun dışında o koca ülkede çok farklı etnik yapılar da vardır. Hepsi ortak dili öğrendikten sonra kendi ana dilini de öğrenir.
Şimdi birileri diretiyor da diretiyor. Anlaşma olsun diye yetkililer de taviz veriyor ya da verecek. Peki bu tavizleri alınca başımız göğe mi değecek? Dil konusundaki sizin istediğiniz serbestiyet hangi sorunumuzu çözecek? Mesela bölgedeki kan davaları sona mı erecek, işsizliğe bir çare mi bulunacak, ya töre cinayetleri bu tavizlerle bıçakla kesilir gibi kesilecek mi? Ekonomik sorunlar, ağalık yapısı, cahillik, bağnazlık… hangisin aldığınız bu tavizle çözeceksiniz?
Daha da önemlisi anadil konusunu ne kadar ileri götüreceksiniz? Sağduyulu insanların makul olduklarını biliyorum, ya fanatikler ? Bu iyileştirmeleri terör örgütünün başarısına bağlayan fanatiklerin tavırları, sınır tanımazlığı nereye kadar?
Özgürlükler kabul, insan hakları kabil, hoşgörü kabul… Unutulmamalı ki hiçbir özgürlük benim ülkemi parçalamaya mazeret olamaz. Birçok insanın niyetinin bu olmadığını da biliyorum. Ama ne yazık ki niyet yetmiyor. Her hareket satranç oyunda hamle gibi düşünülmeli. hareketler tek hamlelik olmamalı, üç, beş, hatta on hamle sonrası görülmeli. On hamle sonrasını göremiyorsanız, o zaman oyunun başına oturmayın ne olur. Milletimizin beceriksizliklere tahammülü yok.
YORUMLAR
Aytekin hocam merhaba,
Bence konu burada yazılıp konuşulacak gibi değil.Şimdi popülist yorumlar,karşı yorumlar..
Tarihi iyi analiz edelim,konuşalım ama edebiyat defterinde değil.Bu topraklarda her zaman yani 1071 den beri canını vermiş bir halka ana dili konuşturulmadı.Eziyet ve işkence edildi.Edenleri toplum alkışladı.Daha yazmak istemiyorum.Şimdi herkes çıkıp bir anısını anlatacak yalan yanlış.
İyi niyetinize inanıyorum.Ve benim de iyi niyetli olduğumu bilin lütfen.
Saygılarımla,
Unutulmamalı ki hiçbir özgürlük benim ülkemi parçalamaya mazeret olamaz.
Sizi can-ı yürekten kutlarım. Çok nefis ve anlamlı bir yazıydı. Dilimiz Türkçe'dir, resmi dilimiz de Türkçe'dir. Devlet işlerinde başka diller konuşulursa kaos olur. Çıkılmaz işin içinden. Askerde dahi Türkçe konuşulmalıdır. Ki ben, yıllar önce
( 1996-1998) askerlik yaparken yatakhanede kendi aralarında benim anlamadığım dilde konuşanlar vardı. Uyardım onları, dedim ki, '' Siz Türk askerisiniz, üniformanız da TÜRKİYE CUMHURİYETİ'ni temsil ediyor. Başka dil konuşmayın asker ocağında.'' dedim. Sonra ne mi oldu?
İftira attılar bana. Murat Çavuş bölücülük yapıyor dediler. Gerçekler anlaşıldı tabi. Suçlu insan korkar. Bölücülük yapılmaması açısından savunmuştum halbuki. ''Öldün sen, bittin, seni öldüreceğiz '' dediler. Çok şükür hala yaşıyorum.
Ülkemizin adı TÜRKİYE CUMHURİYETİ'dir.
Resmi dili Türkçe'dir.
Kısa ve öz.