- 1063 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
BEYAZ ÇOCUK, SİYAH KUZU MESELESİ
Evvel zaman içinde bir Hristiyan misyonerinin görev yaptığı bir yamyam köyü varmış. Ancak bu köyde yamyamlar koyun, kuzu yetiştirdiklerinden olsa gerek artık pek insan yemiyorlarmış. Ama yine de ’ Yahu eski gelenekler tümden kaybolmasın, özümüzü yitirmeyelim’ diyen bazı yaşlıların tesiriyle çok az da olsa zaman zaman yedikleri oluyormuş.
Her neyse...
İşte bu köyün bir de reisi varmış doğal olarak.
Reisin hanımı hamile kalmış. Zavallı reis on adet kız çocuktan sonra büyük bir umut ve heyecanla yerine bırakacağı veliahtı yani erkek çocuk bekliyor bu sefer.
Derken hanımın sancıları başlamış ve köyün ebe yamyamları toplaşıp reisin hanımına ’ Ikın yavrum’ diye diye on birinci doğumu gerçekleştirmişler.
Ortaya çıkan yavru erkekmiş bu sefer.
Ebe yamyamlar müjde bahşişi kapmak için reise koşmuşlar.
- Müjde reis bir erkek evladın oldu.
Reis sevinçle havalara fırladıktan sonra doğru toteme koşmuş.
-Anam avradım olsun bu sefer de kız olsaydı yakacaktım seni. Çok şükür bu sefer erkek oldu. Sana çok şükürler olsun
Totem tabii ki bön bön bakmış reise. ’ Ulan Gavat ! Benle ne alakası var? Allaha şükretsene hırbo’ Bile diyememiş.
Derken ebe yamyamlar yeni doğan bebeği reisin kucağına koymuşlar. Reis kundağı açmış. O da ne? Bebek bembeyaz.
Otamatikman kıllanmış reis. Öyle ya köyde herkes simsiyah ama bebek beyaz. ’ Bu işte bir b.kluk’ var demiş ve gözleri doğal olarak o sırada çocuklara ’ dım dım dım da dım dım yar ’ şarkısını öğretmeye çalışan misynere takılmış. Köydeki tek beyaz adam o çünkü.
’ Vay namussuz papaz vay. ’Benim karıyla bana boynuz takarsın ha ?’ Diye bağırmış. Bunu duyan yardımcısı. ’ Asaletmeap ! Siz o boynuzları reis olduğunuzda takmamış mıydınız? Papaz ne alaka?’ Diyerek reis olduğu gün kafasına taktığı geyik boynuzlu şapkayı göstermiş.
Reis şiddetle gürlemiş: ’ Aseletmeap da ne ulan? Ben size yamyamca konuşun demiyor muyum? Dilimizi dejenere ettiniz bu Avrupa merakınız yüzünden ’ Diye çıkıştıktan sonra adamlarına emretmiş:
’ Bu namussuz papazı atın kazana. Akşama papazbeğendi yapın bundan ’
Misyoner bu emri duyunca ’ Ulan ne oldu? ne yaptım da bu herif böyle dellendi? ’ Diye düşünmüş. Sonra reisin önünde diz çökmüş. ’ Yahu reis ne oldu. Tavuğuna mı kış dedik? ne kusurumuzu gördün de beni kazana attırıyorsun?’
Reisi burnundan soluyarak cevap vermiş: ’ Sen benim karıyı ı nı nın, ı nı nın ’ yapmışsın. Bak karım beyaz çocuk doğurdu. Bu köyde senden başka beyaz olmadığına göre?
Misyoner korku ile cevap vermiş ’ Vallahi, billahi benim bu olayda bir dahlim yok. Ekmek musaf çarpsın ki karına elimi bile sürmedim’
Reis onca sıkıntısına rağmen gülmüş: ’ Lan pezevenk ! Suçlu olduğun şuradan belli ki Müslümanca yemin ediyorsun. ’
Misyoner bildiği tüm genetik bilgileriyle böyle bir şeyin milyonda bir de olsa olabileceğini, kendisinin hiç bir suçu olmadığını anlatmaya çalışsa da reisi ikna edememiş. Reis onu kana attırmış ve kazanın altında ateşi de yaktırmış.
Misyonerin suyu yavaş yavaş ısınırken birden gözleri parlamış. Hemen reise bağırmış. ’ Reis Bak ! İlerideki koyun sürüsüne bak !’
Reis gayrı ihtiyari koyun sürüsüne bakmış.
Misyoner devam etmiş: ’ Ne görüyorsun ?’
Reis kızgın kızgın cevap vermiş ’ Ne göreceğim? Senin yetiştirdiğin yüzlerce bembeyaz koyun ve kuzu ’
Misyoner atılmış: ’ Peki aralarındaki bir tane simsiyah kuzuyu da görüyor musun?’
Reis telaşla kazanın başına gelmiş ve misyonerin kulağına eğilmiş:
’ Bana bak rahip efendi ! Sen siyah kuzu konusunu unutursan ben de beyaz çocuk konusunu unutmaya hazırım. Bağırıp durma. ’
Bu fıkrayı niçin mi yazdım?
Vardır elbet bir sebebi. Onu da siz okuyuculara bırakıyorum.