- 673 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
UMURSAMAZLIĞIN TOPLUMA YANSIMASI
Adı batasıca sosyal medya denen illet salgınlığın içine düşmeyen kalmadı. Elimiz kolumuz bağlandı. Onsuz olamaz olduk. Paylaşımları anlatmaya yüreğim dayanmıyor. Herkesin yediği, içtiği kendine. Benim derdim başka. Bir baktım ki karşıma bir ilan çıktı. Adamın biri silah satıyor. Fotoğraf eşliğindeki paylaşımda aynen şunlar yazıyor: “Magnum, 1000 TL, Şarjörlü sıfır magnum konya üzümlü yapımı 11 ve 5li iki şarjör ayarlı dipçik…” Şuna bakar mısınız? Adam resmen açıktan açığa silah satıyor. Bu nasıl bir iş ya hu? Bunlara dur diyen biri çıkmayacak mı? “Elin gavuru” dediğiniz ülkede sıkıysan birine -bırakın silah çekmeyi- bir tokat atın da göreyim. Adamın, resmen kazığa oturturcasına dünyasını karartırlar. Hele bir de yara, bere varsa... Of ki, of. Bizim memlekette kafası kızan bırakın tokadı levyeyle saldırıyor. Kafa, göz demeden parça parça. Önüne ne çıkarsa. Kesinlikle eminin ki trafikteki 10 araçtan 9’unun koltuk altında, zulasında bir sopa, levye, hortum vb. bir şeyler vardır. "Niye?" diye sorarsanız, "Ne olur ne olmaz abi." diyecektir, en masum haliyle. Ya hu sen bu zihniyette olursan, ben bu zihniyette olursam bunun sonu nereye varır? Bu karamsarlık, bu kin, bu öfke niye? Karşında –eskilerin deyimiyle- gavurun dölleri mi var? O da senin, benim gibi ana kuzusu. Onu da bir ana dünyaya getirmedi mi? Doğduğunda dünyanın en mutlu kişisi olmadı mı? Onun da yolunu gözleyen sevdikleri yok mu? Tıpkı senin sevenlerinin olduğu gibi. Öyleyse bu saldırganlık, bu hazımsızlık, bu "Ben haklıyım!" diyerek ortalığı ateşe vermek niye? Adam gibi konuşmak varken katırlar gibi tepişmek niye? Siz tepişiyorsunuz ama iş orada bitmiyor. Arkada sevdiklerinizin çektiği, yaşadığı acıyı, hüznü düşünün. Buna hakkınız var mı? Bir anlık sinirle fincancı katırlarını ürkütüp her şeyi kırmak niye? Kırmak çok kolay ama yerine koymak ne mümkün... Oysa gönül kazanabilmeyi bir deneseniz. Onun hazzını yaşasanız. Neden daha önce bunu denemedim diye bin pişman olursunuz. Üstelik ne de kolaymış dersiniz ve geçmişinizden utanırsınız. Bir kez gönül kazandığınızda yüreğinizdeki huzur sizi dünyanın en mutlu kişisi eyleyecektir. Gün boyu o huzur sizinle olacaktır. Trafik mi sıkıştı? Bağırıp çağıracağına, zart zart korna çalıp küfür fışkıran ağzından salyalar saçacağına sakin olmayı denesen ne çıkar? En fazla 3-5 saniye. Bileden 3-5 dakika olsun. Sana yol mu vermedi? Bir tebessümle "Buyur geç!" desen, üstelik bu nezaketinle ona örnek olsan ve dahi onu utandırsan ne kaybedersin? Belki o kişi senden bu dersi alacak ve o da bir başkasına aynı şekilde davranacaktır. Hiç işin bu yönü aklına geldi mi? İşte size trafikte saygı zincirinin yaygınlaşmasına, trafik çilesinin hoşnutluğa dönmesine bir mum ışığı. Ama olmaaaz. "O beni nasıl geçer, o kim oluyor, ben ona şimdi gösteririm..." Hay Allah belanı versin emi kültür yoksunu, medeniyetsiz, görgüsüz, bencilliğin doruklarında yaşayan echelin dik alası. Al eline levyeyi vur kafa-göz nere rastlarsa. Al eline silahı bas tetiğe. Bacaklardan, bacaklardan. Bu işin en güzel, en ucuz yanı. En azından buna maruz kalan "Oh be! Ucuz atlattım." der, sevinir. Darısı başına.
Saygı, sevgi bu kadar mı ucuzladı, bu kadar mı yüreklerden silinip dumura uğradı? Bu nasıl bir insanlık? Bu nasıl bir kafa yapısı? Biz böyle değildik. Artık resmen halkımın azınlığı olduğunu sandığım -ümit ettiğim- bu insanlarla aynı kefeye konulacağımı düşündükçe çıldırıyorum. Dahası utanıyorum ya hu. He mi vallahi he mi de billahi bunları gördükçe aynı ulusun bir ferdi olmak kanıma dokunuyor. Geçmişimi, kimliğimi, kültürümü bilmesem “Türk olmaktan nefret ediyorum.” diyesim gelir. Ama ben biliyorum ki bu gördüklerimiz bizim genel anlamda yansıyan yanımız, kimliğimiz değil. Bunlar cehaletin içinde çırpınan, kültür yozlaşmasının postalları altında ezilen zavallı kişiliksizler. Öylesine azınlıktalar ki aslında "pöh" deseniz sinerler bir köşeye. Ama işte onu söyleyecek yürekli kişiler gerek. Maalesef "Aman başıma iş açılmasın, aman benden uzak dursun, aman şimdi ite dalaşmanın ne yeri ne yurdu..." dedikçe zalimin zulmü arşa yükseliyor. Bu umursamazlıklar böylesine sürdükçe gün gelecek sizin umursamadıklarınız da sizi umursamayacak. Bugün "İte dalaşmaktansa çalıyı dolaşmak yeğdir." diye sessiz kalanın gün gelecek o çalı dibinde bile yatmaya yeri olmayacaktır.
Bu toplum bizim, bu ülke bizim. Kardeşlik, dostluk, gönül güzelliklerini yüreklerde, beyinlerde yeşertmek, yaşatmak varken; kin, nefret, düşmanlık, hasım olmak, karamsarlıklara gark olmak niye? Gelin bunları bir kenara bırakalım. “Ne mutlu Türk’üm!” demenin gururuyla birbirimize kucak açalım.
Gönül yapalım ki gönüllerde yerimiz olsun.
Tahsin Melan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.