- 695 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KAYIP KURDELA
Yurtdışından Türkiye’ye ilk geldiğimiz yıllarda ilkokula gidiyordum. Oturduğumuz köyün mahallesinde hatta iki ev kadar yakınımızda olan çocukluk arkadaşım Emine ile aynı sınıftaydık. O zamanda mavi önlükler vardı. Annelerimiz güzelce ütüler, yakalarımıza da bazımız dantel bazımız kuğu gibi bembeyaz yakalıklar takardık. Kız çocuğuyuz tabi, yaratılış olarak süse-püse meyilliyiz...
Aramızda tatlı bir rekabet olurdu. Birgun bir arkadaşımız yeni bir toka ya da saç modeli ile gelmiş olsa daha sınıfa girmeden andımız töreninde sunumunu yapardı ; "-baak, saçlarım ne guzeell..." Çocukluk işte, masum bir nisbet aslında, art niyetsiz... Unutamadığım anımın yaşandığı o gün, Emine ile okula gitmek üzere evin önünde buluştuk. Annesi , saçını üstten bir tutam ayırarak bağlamış ve etrafı mavi çizgili, beyaz kurdelalı bir toka takmıştı. Sarı ipek gibi saçları vardı. Canım arkadaşımı o gün çok güzel ve mutlu görmüştüm. Beraber okulumuza gidip dersimize girdik ve öğlen tatilinde çocukluğun tadını çıkararak, hoplaya zıplaya oynadık. Ders zilinin çalmasıyla tam sınıfa girecekken Emine tokasının kaybolduğunu farketti. Heryeri aradık fakat bulamadık. Öğretmenimiz sınıfa girdiğinde arkadaşım ağlıyordu. Kendince teselli etse de arkadaşım ağlamaya devam etti. Sonunda öğretmenimiz biraz kızarak; "-Emine gören de baban öldü zannedecek!" dedi ve Emine sustu, bıraktı ağlamayı. Öyle ya altı-üstü bir tokaydı, ne olacaktı sanki? Uzaktan izliyordum onu,gözüm üzerindeydi. Mahsunlaşmıstı ve onu öyle görmek beni üzüyordu... Okuldan eve gelip evlerimizin önünde oynamaya başladık. Birkaç saat sonra Emine ve kuzeni evlerinin önünden korkulu bir halde dışarı çıktılar. Ne oldu diye sorduk ama sanki bizden saklamak ister gibiydiler, anlayamadık ne olduğunu. Fakat kısa zaman sonra bütün köy halkı zaten öğrenmişti , bizim gibi... Evet, kurdelalı tokasının kaybolduğu ve öğretmenimizin "-gören de baban öldü zannedecek!" dediği gün, Emine’nin kanser hastası olan babası ölmüştü. Artık istediği kadar ağlayabilirdi, haklı bir sebebi vardı... Yetim kalan canım arkadaşım birkaç gün okula gelmedi. Boş sırasına her baktığımda zihnim o güne takılıp duruyordu. Bir sabah yine okula gitmek üzere evden çıktığımda Emine’yi yolda gördüm. Demek ki artık okula gelmeye başlamıştı. Hiçbirşey demeden sessizce yanyana yürüdük. Göz ucuyla ona baktığımda gözlerinin aglamaktan şiş olduğunu ve kendini zor tutan çenesinin titredigini görüyordum, gördükçe de içim acıyordu. Sınıfa girmemizle öğretmenimiz de geldi. Ve Emine daha fazla kendini tutamayıp ağlamaya başladı. Korkmadan , sarsıla sarsıla okulun bahçesinde kaybolan tokasına değil, evinin bahçesinden, avuçlarının arasından kaybolup giden babasına ağlıyordu... Öğretmenimiz bu sefer hiçbirşey demedi, diyemedi aslında... O gün, böyle bir tevafuk olacağını bilseydi öyle bir söz kullanmazdı muhakkak....
Evet... Bu olay benim çocukluğumda yaşadığım hüzünlü bir anımdır... Nerden mi geldi aklıma? Bugun kızıma tokalar aldım ve orda gördüğüm mavi-beyazlı kurdelalı toka anılarımı canlandırdı zihnimde, sizinle de paylaşmak istedim...
Varsın tokanız, eşyanız, falan-filanınız kaybolsun, yeter ki sevdiklerinize birşey olmasın. Çünkü onlar kaybolunca geri gelmeyecek yerlere gidiyorlar....
Kurşunî
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.