SERVİLER DİLE GELSE
Bu sessizliğe kulak ver! Dile gelse ne söylerdi serviler? Bir çok ruhun anısıyla karşılaşacaksın- Madde ve ruhtan ibaret olan insanın, değirmenin derinliklerinde öğütüldüğünü göreceksiniz-Bedeniniz özenle porselen vazoya konulmuş bir çiçekken madde aleminde bir iskelet iskeletten kalmış birkaç kemikten ibaret.
Tezatlarla ekilmiş dünya… hasat zamanı ne topladın? Şimdi ne toplamaya,
Ne de görmeye mecâlin kalmış; Dil tutulmuş, taş kesilmiş- Bu sessizliğe kulak ver! Serviler dile gelse ne söyler?
Bedenin ruhuna mı hâkim olmuş? Yoksa ruhun bedenine mi hükmetmiş? Şimdi derinden bak:Depremler, kasırgalar benliğimizin en temiz değerlerini enkâza çevirmişken nede hızlı dönüyor değirmenler. Torbanda” ne var “diyor melekler, ışık evrenine yükselecek,aydınlık bir ruhmu sun? Yoksa, yerlerde sürünen sefil bir yaratık mısın? Hasat zamanı ne topladın torbana? Değirmenin derinliklerinde biçimlenmiş ruhlara bak! Işık evrenine yükselen ruh neden sen olmayasın? Ruhun bedeninle arkadaş: iyi arkadaş seni yüceltir. kötü arkadaş, bütün değerlerini yitirdir- Kanıtını mı görmek istiyorsun? Olgunlaşan meyveler in tadını duymak istiyorsak nasıl ki, güneş ve su gerekiyorsa, ruhumuzu da ışık evrenine yükseltecek bedendir yaptıklarıyla…
Ruhun bir gün çeşitli şekillerle sonsuzluğun ötesinde, servilerin sessizliğinde bedeni ile olan arkadaşlığına ya teşekkür, ya da lânet edecektir- Ruh seslendi bedenine: İçimde hem Cehennem, hem cennet gibisin- Gerçeğe teslim ol hiç bozulmadan! İnancı kaynağından içki,
Işık evrenine yükseleyim. Gözlerim yine servilere takıldı;
Değirmenin derinliklerinde sıraya girenler, torbalarındakileri nasıl şeytanın uydusu olmadan, kar kadar saf, temiz, değirmende nasıl öğütüleceğini sordular birbirlerine- Bir gün sıranın kendilerine geleceğini düşünerek…
Şükran Beşışık