3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1180
Okunma
Bu sabah işe gelirken çorba içmek için oturduğum lokantada, televizyon kanalı açık...
ardı- ardına saydığı bütün melânet haberler ile sabahın bu temiz vaktinde,
rûhumu öyle bunalttı ki sorma. öyle ki; memlekette, dünden kalmış ne kadar üzücü haber varsa,
damperli kamyondan dökercesine orada seyredenleri bunalttı.
Kalktım çorbanın ücretini öderken; - Usta, çorba iyi idi de şu televizyon yayını iştahımı kesti.
Bu saatte, "Yurttan Sesler" dinlememiz gerekmez mi idi? diye, söyledim.
-"Abi, ne yapalım... nereyi çevirsem, aynı haberler." deyiverdi arkadaşımın oğlu mahcupça.
Hayırlı işler dileyerek yola koyuldum.
İkiyüz metre yürüdüm de hâlâ etkisinden kurtulamadım, duyduklarımın...
İnsanımızı işte böyle zehirliyorlar...
Pekçoğu, sözbirliği etmişçesine...
Allah, böyle yayınları yok etsin İnşallah...
Çekeceğimiz çile varmış...
Bedelini ödüyoruz.
Televizyonsuz geçen o günleri özler oldum… Aile fertleri ile iç-içe, gönül- gönüle.
Bir gün gelecek ki; pikap-plâk gibi televizyon da unutulacak… Televizyonsuz; Yazlıkçı oteller olacak.
Bu sözümü; Aklında tut.
Saygılar.
Kadir Yeter. 09.3.2018.TRABZON.
Önceki yayın, târih ve sayfası: 08.01.2008 Sâlı.
www.edebiyatdefteri.com/9137-iskenceci-televizyonlar/