Yazma savaşı
Liseye yeni adımlarını atmış öğrenciler, roman türüyle tanışır haftalarca bu türü öğrendikten sonra sıra onlara gelir. Öğretmen 15 dakikada ilâhî bakış açısını ve iç diyalogların da içinde olduğu kendilerine ait bir roman’nın bir sayfasını yazmalarını ister. Çocuklar çok heyecanlıydır. Defalarca öğretmenlerinin yanına gelip konu ile ilgili soru sorarlar. <
Tüm sınıf bir edebi mutfakta çalışan aşçılar gibi yazmaya koyulur. Kalemler dikkatle tutulur ve temkinli bir halde yazma işlemini gerçekleştirir. Bu arada saat almış gitmiştir başını ve verilen süre dolmuştur. Bu defa farklı bir heyecan alır sınıfı herkes ilk kendi eserini okumak ister. O kadar çok ister ki sadece parmak kalkmaz, el kalkar bununla da yetinmeyenler iki elini kaldırır. Arkada boyları daha kısa olanlar ayağa bile kalkar, öğretmen bu durum karşısında mutluluk duyar ve hayrete düşer. İlk olarak daha sesisizlerden başlar ödevlerini okutmaya. Bir hatip gibi tahtaya gelen Talhanın bedeni dik bir duruşta, hatta sağ ayağı bir adım öndedir. Önce elindeki deftere sonra sınıfa ve en son öğretmene bakar, ardından okuma eylemi başlar, Sesi yüksektir ama titrek, elleride sesine uyum sağlar. Bu titremeler yazısıyla ahenkli olarak devam eder. Yazısında Cesikayı, Tomu ve Spetheni anlatır. Cesika savaştadır ve Tomun yiğidini taşır karnında Bu savaşı kendi gözüyle anlatır ve yaşar. 13 yaşındaki çocuğun savaşıdır bu. Romanın sayfası biter ama Talha içinde bitmediğini gösterircesine sınıf panosuna bakar, sınıf panosunda çok şey vardır. Kudüs posteri, sınav tarihleri, okuma listesi, yarışmalar ve daha bir çok sistematik şeyli. Bir başkası için aynı heyecan yaşanır. Bu defa tahtaya Davut çıkar o da Devid, Salvador ve Emmanın savaşını anlatır, Salvador komutan oğlu Davidin başarısından dolayı çok mahir olmuştur en sonunda. Davut metnini okuduktan sonra derin bir nefes alır, Salvador değil de kendisi mutlu olmuş gibi gülümser. Mücahit davidin başarısını sahiplenir gibi yorumları bile dinlemeden sırasına geçer ve kitap okumaya başlar.
Daha böyle bir kaç savaş sahnesi daha anlatılır. Tüm anlatılanlar yabancı insanların şavaşıdır...
Bu onüçlüklerin savaşan zihinlerini beni çok düşündürdü.
Ve düşünelim hangi nedenin sonuçu bu romanlar...
YORUMLAR
Ve düşünelim hangi nedenin sonuçu bu romanlar? bu soruya cevabım: gelirleri savaş üzerine olanların bilinçli olarak bu tür savaş temalı romanların, gelişmemiş ülke okuyucularını bir bakıma zehirlemektir. Eğer bir çocuk veya genç araba, bebek oyuncak yerine silah oyuncağı tercih etmesi sanırım tamamen bu ortama bağlıyorum. Amerika, özelikle film ve oyun yapımcılarına devletten bütçe ayırmaktadır! ne kadar çok savaş bir o kadar para demektir ve her amaçları ticaridir.
“Tüm anlatılanlar yabancı insanların savaşıdır...”
Ve yabancı yazarların, yabancı edebiyatın üzerimizdeki hegemonyasıdır bir bakıma. Çünkü Türkiye’de yazarlarımız yeteri kadar okunmuyor ve yazarlarımız, edebiyatı çoğu zaman ikinci bir iş olarak yapmaktadır. Çünkü ürün yazacağı müsait ortamları bulmakta zorlanır ve en önemlisi ekonomik sıkıntıları vardır.
Yazar eserini yayımlar fakat bu kez her medya farklı şekilde kendi ideolojik çizgisine uygun yorumlar yaparlar. Ülkemizde eleştiri bilim insanı yok denecek kadar azdır. Olanlar da kitabı sonuna kadar okumadan kahve sohbeti yapar gibi eleştiriler yaparlar ve çoğu zaman polemikler yaratırlar.
Ve teknolojik üstünlüğü vardır yabancıların, güçlü dağıtım, güçlü yayınevleri, ve en iyi tanıtımları yaparak yazarlarının, filmlerinin ve aktörlerinin yanında güçlü devletleri vardır. Sansür, hakaret yoktur ve emeğin hakkına da alırlar. Biz millet olarak edebiyatı, kitap okumayı önemsemiyoruz ve yazarların hakkını vermiyoruz. Biz üretimden çok tüketmeyi seven bir milletiz! Sanatsal ve kültürel anlayış bitmiştir.
Ve sonuç olarak Edebiyatımız, sinemalarımız, tiyatrolarımız ve sanatımız yok olmak üzeredir ki zaten can çekişmektedir.
Teşekkürler hocam