- 1136 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
Koku
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Asansördeki kokunun ne olduğunu düşündüm. Tanıdık bir kokuydu. Havayı koklayarak, kokuları ayrıştırmaya çalıştım bir süre. Ağır basan kokuyu bulursam o çocukluk anısını hatırlayabilirdim. Çünkü tek bir şeyin kokusu değildi bu. Birden fazla kokunun karışımından oluşan ve yalnız o anıya ait olan özel bir kokuydu. Kafamı yukarı doğru uzatarak derin derin içime çektim asansördeki havayı. Sanki yukarıda, aradığım kokunun daha yoğun olanını bulabilecekmişim gibi. Sonra aniden, gözlerimi kapadığımda, o karışık koku diğer kokulardan ayrışarak süzüldü havanın içinde. Ayakkabı tabanlarının halıflekse sürtünürken çıkardığı toza, karanlığın ve gülüşmelerin karıştığı, geçmişin, asla unutamadığım bir parçasına ait olan bir kokuydu bu. (Karanlığın ve gülüşmelerin kokusunu iyi bilirim.)
Sol elimde bir tabanca tuttuğumu fark ettim. Beretta 7.65 mm. Galiba birini vuracaktım. Asansör durana kadar hatırlar mıyım? Artık sadece o kokuyu duyuyorum. Boğuk ve görünmeyen. Karanlıkla ve onun gülüşüyle karışık. Çocukken gittiğimiz sinemanın salonu muydu orası? En arkadan, makinistin odasındaki küçük pencereden gelen ışığı seyrederdim. Filmden daha ilginç gelirdi bu ışık bana. Karanlığı delen bir mucize gibi. Ya da onun yüzünü aydınlatan en güzel şey. Derin bir nefesle tekrar içime çektim o kokuyu. Uzun süre içimde dolaştı. Mide bulantımı, pislikleri, kırgınlıkları, hataları, kelimelerle asla ifade edilemeyecek olan içimdeki o büyük yenilgiyi. Ve nefesimi daha fazla tutamadım. Geçmişimden kopup gelen bu koku parçasını yaralı bir kuş gibi asansöre bıraktım. (Allah’ım! Acılarımızı öldürmek varken, neden kokularda sakladın?)
Asansör hızla inmeye devam ediyor (ya da çıkmaya). O kadar hızlı ki asansör, bunu anlayamıyorum. Dönüyorum ve arkamdaki büyük aynaya bakıyorum başım dönmesin diye. Bu sahneyi de hatırladım bir yerden. Asansörde dönerek aynaya bakma sahnesini... Bir gece rüyamda görmüştüm bunu. Halı sahadan eve dönerken asansörde dönüp aynaya bakmıştım ve yüzümü incelemiştim bir süre. Tabii bu eve dönme olayı rüyanın son perdesiydi. Öncesinde, halı sahada maç yaparken bir sahne daha vardı. Hayatımda en net hatırladığım rüyaydı bu. Sağdan takım arkadaşım iki kişiyi peş peşe çalımlamış hızla ilerliyordu, benim ısrarla el kaldırarak pas istediğimi görmüştü. Sağ ayağıyla aniden müthiş bir orta yapmıştı bana doğru. Rakip kalenin ön direğine çok yakın bir yerindeydim ve topun hızla bana doğru süzülüşünü izlerken, kafamı topla buluşturacağım yeri hesaplamaya çalışıyordum. Durduğum yere göre, topu kalenin sol üst köşesine (doksan diye tabir edilen yere) göndermem için, sol şakağımın alnımla kesiştiği noktayla sert bir vuruş yapmam gerektiğine karar vermiştim. Top süzülürken, halı sahayı aydınlatan güçlü ışık gözlerimi alıyordu. (Makinistin odasından gelen ışık mıydı o?) Ve top ile kafam sert bir çarpışmayla buluşmuştu sonunda. Tam da hesapladığım gibi sol şakağımla alnımın birleştiği noktayla sert bir vuruş yapmıştım. Gooolll! diye bağıran takım arkadaşlarımın sevinci arasında, acıdan sol şakağımı tutarken bir yandan da topun ağlarla buluştuğu kalenin sol üst köşesini seyrediyordum. Müthiş bir goldü bu!
Asansör daha da hızlandı. Sol şakağımdaki acı devam ederken, tam oradan sızan kanı da görüyorum şimdi. Ve elimdeki 7.65’likle birlikte yere yığılıyorum. Asansör duruyor sonunda. Titreyen kirpiklerimin arasından tavanın güçlü ışığını seyrediyorum. (Makinistin odasından gelen ışık mıydı bu, yoksa halı sahadaki mi?)
Bir gün durup dururken bir şey olmuştu ve kendi kendime şöyle demiştim: "Otuz dokuz senedir, doğduğum ilk günü yaşıyorumdur belki de." Ya da buna benzer bir şey. Sonra aniden bu his geçmişti ve ben otuz dokuz yaşında bir adam gibi yaşamaya devam etmiştim. Asansörde karanlığın tozlu kokusuna gömülmeden hemen önce, bu saçma sapan an geldi aklıma. Bir de onun için yazdığım -bana göre hayatımda yazdığım en anlamlı (ya da en anlamsız)- şiir. Film bittiğinde, salonu terk eden ayakkabıların halıflekse sürtünerek çıkardığı toz bulutunun ortasında, ona bakarken yazmıştım bu şiiri:
(makinistin odasından karanlığı delerek geldiğinde o ışık / toz zerreciklerini görüyorum aramızdaki / ve sonra toz zerrecikleri daha da netleşiyor / sen onların gerisinde / bulanık bir leke gibi kaldığında.)
Ö.K
YORUMLAR
Çok güzel. O kadar güzel ki ve o kadar yavas okudum ki...bir yandan da düşündüm. Bu öykü güzel bir müziğe çok güzel bir klip olabilir. Gerçekten sizi okumayı çok seviyorum. Keşke daha çok yazsanız e bir kitabınızı okuyabilsem.
Teşekkürler!