- 695 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Budur Ahvalimiz
BUDUR AHVALİMİZ
.
Şu akıllı telefonlar aklımızı başımızdan aldı. Evde, sokakta, çarşıda, pazarda herkesin elinde bir telefon. Akıllıcasından. Gözler, gönüller onda…Dost, ahbap meclislerinde eller dokunuyor telefonun ekranına. Aman Feys’te arayan olmuş mu? Vatsap’ta neler var? İnstıgram’da bakalım neler paylaşılmış? Daha benim bilmediğim türlü türlü gruplar, oluşumlar, siteler miteler…
Hilafsız söylüyorum. Direksiyon başında telefonuyla oynayan sürücüler gördüm. Yalanım yok. Hem vallahi, hem billahi…İki gözüm önüme aksın ki. İnanmadınız mı? Siz de haklısınız. İnanılır gibi değil çünkü. Gözlerimle görmesem ben de inanmazdım.
.
Zaman zaman gençleri eleştiririm. Her şey biz insanlar için. Günlük yaşantımızı, kolaylaştırıp güzelleştiren ve de renklendiren teknoloji harikası cihazları kullanalım. Ama yerinde ve zamanında. Kararınca. Ölçüsünü, tadını tuzunu kaçırmadan.
Bunlar bizi bir esir aldı mı yakamızı kurtaramayız. Bağımlılık kötü. İnsanı sersefil eder. Yer ile yeksan olmacasına. O güzel zamanları ziyan ederiz bağlanırsak bu sihirli oyuncaklara. Oyuncak sözcüğü yerini beğenmedi galiba. “Sihirli kutu” desem uyar mı?
.
Torunum Seymen çok sever telefonla oynamayı. Bilmediği telefon oyunu yok. Savaşçılar, spor adamları, sihirbazlar, hayvanlar alemi… Onları izlerken çevreyle ilgisini keser. Bazen oyunculardan birileirin tarafı olur. Kendi kendine konuşur:
-Benim adamlarım var, diye.
Olur ya, Seymen oyundayken telefon çalacak olsa o âlemden çıkışı pek öfkelidir. Konuşur arayanla. Ama yüzünden düşen bin parça. Hemen kısa cevaplarla geçiştirir. Telefonu kapatır ve telefondaki oyununa döner.
Bazen kızdığım olur:
-Oğlum fazla oynama şu telefonla. Çık arkadaşlarınla oyna. Gez…Dolaş…
Seymen’in yüzü asılır:
-Ama dede!.. Of ya, of…
Telefon yüzünden Seymen’le aramız hep limonîdir. Şeker renktir.
Dün akşam Seymengil’e gittik Fatma’yla. Bengican Halk Müziği Korosu’ndan sonra bir çay içimi oturacağız. Hem de Sencer’e hoş geliş edeceğiz. Hatice çayı koymuş ocağa. Oturduk, şundan bundan konuşacağız. Ben telefonu aldım. Bir yoklamak niyetiyle. Öyle ya. Üç saate yakın bakmamışım. O sırada Fatma da telefonu almış eline. Bizi bu halde gören Hatice’yle, Seymen hemen telefona sarılmışlar. O anı kaydetmişler.
.
Sizin anlayacağınız fena yakalandık. Ben bu görüntüyü Vatsap’ta paylaştım. Bakın neler dedi Kaan’la Yağmur?
.
Kaan Yarol (Büyük torunumuz):” Vay be! Yeni jenerasyon da telefonla ne kadar meşgul oluyor.”
Bak bak… Taş atıyor Kaan bize. Al sana bir kaya, nerene dayarsan daya!
Yağmur Öner (Küçük kızımız)“Devir değişti. Seymen telefonu bıraktı. Annemle babam sarıldı.”
Eee, şimdi ben ne deyim yahu? .Sükut geçeyim en iyisi…
.
Bizimkiler bizi böyle taşlayadursun arkadaşlar ne demiş? Bir de o cepheden temaşa edelim:
.
Sedat Pehlivan : “Muhabbetinize doyulmuyor. Ha, gürültünüzden de durulmuyor yani Hocam. Amma yüzünüzden gülücükler fışkırıyor maşallah.”
M.Akif Toprak: “Süpersiniz ağabeyciğim. Sağlıklı, nice yıllarınız olsun inşallah.”
Alev Temel: “Çok güzel görünüyorsunuz Mustafa Hocam. Sevgiyle kalın, selamlar.”
Zahide Metin: “İyi akşamlar Mustafa Bey. Harikasınız. Eşinize selamlar.”
Meral Apaydın: “Nice sağlıklı, uzun beraberliğiniz olsun.”
Mustafa Doğan: “Keyfiniz bol olsun.”
Fatma Arıkan: “Mustafa Hocam, aynı Çınar Bey’le ben gibisiniz.”
Teşekkür ederim arkadaşlar.
.
İşte böyle... Hatice kızım bizi tongaya bastırdı. O anı yakaladı. Yakalandık. Seymen’le ana oğul bizi böyle bir açmaza düşürdüler. Zaten Seymen’in kıs kıs gülüşü "Oh olsun!" un beden diliyle anlatımı.Eline koz geçti Seymen’in, bunu kullanır artık.
.
Yine de siz siz olun, bu akıllı telefonla aranızdaki mesafeyi koruyun. Fazla yağlı ballı olmayın. Benden söylemesi. Taktir sizin…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.