KARINCALAR
Memleketin birinde Ömer ağa namıyla bir adam yaşardı.
Kendi halinde, kimseyle bir derdi olmazdı. Elinin emeğiyle, bilek zoruyla kazandığıyla geçinirdi.
Adım adım yürüyüp, kara sabanla çizgi çizgi sürdüğü toprağa alın terini katardı. Yetiştirdiğini evladı ayaliyle yer, dostlarına ikram etmekten de mutluluk duyardı. Kapısına bir hacet için gelip de olumsuz cevapla dönen olmazdı. Elinde olan ikiyse birini, bir ise yarımını verirdi Ekini harman ettiği zaman belli bir miktarını bir fakirin kapısına yıkmadan buğdayı evine götürmezdi.
Ömer ağanın ağalığı, malının mülkünün parasının çokluğundan gelmezdi. Gönül ehli oluşu, iş bitirmesi, cömertliği, vefası onun dostları nazarında ağa olarak çağırılmasına vesile olmuştu. Yıllar böyle muhabbetle akıp geçti. Kıt kanaat geçinerek zor şartlarda yetiştirdiği çocukları etrafından dağılıp gitmişler, her birisi memleketin bir köşesine yerleşmiş, iş güç, geçim sahibi olup yer yurt tutmuşlardı. Yanında ocağı tüttürecek bir oğlu kalmıştı.
Ömer ağa, artık eskisi gibi çalışamaz olmuş, bütün işleri oğlu Cum âli’ye devretmişti. Cum âli de babası gibi iş bitirir, gönül ehli cömert, vefalı birisiydi. Babasından sadece görünür işleri değil adeta gönül dünyasını da devralmıştı.
Bir yaz daha geçmiş, kış için hazırlıklar görülmüş, un, bulgur, tarhana ne lazımsa yapılıp yerleştirilmiş, buğdayın kalanı da her zaman olduğu gibi ambara doldurulmuştu.
Günlerden bir gün Cum ali evin önünde otururken annesi nefese nefese çıka geldi.
-Oğlum gel hele gel, bak neler göreceksin- diyerek ambarın olduğu yere gelmesini işaret etti. Vardılar ki evin her tarafı karınca dolu. Karıncalar ambardaki buğdayı boşaltıyorlar.
-Oğlum bir çaresine bak. Bunda bir iş var. Her zaman buğday meydanda dökülü olduğu halde ellemezlerdi. Bu gün ise ambarı boşaltmaya çalışıyorlar. Cum ali, olanları hayretle seyrederken, bir anda annesine dönüp, “anne çaresini buldum, sen bana iki tane boş çuval getir” dedi. Annesi de merak ve şaşkınlıkla çuvalları getirmeye gitti. Bir yandan da düşünüyordu. Acaba Karıncaların götürdüklerini geri mi alacaktı. Bir keresinde harmanın yakınında bir karınca yuvasından böyle bir geri alma operasyonu yaptıklarını hatırladı. Çuvalları getirdi. Cum âli, ambarın üzerine çıkıp çuvalları buğdayla doldurmaya başladı. Annesinin şaşkınlığı iyice arttı.-Oğlum karıncalara yardım mı ediyorsun! Onlar alttan sen üstten ambarı boşaltmaya çalışıyorsunuz.- -Yok anne yok karıncalar bize yardım ediyorlar. Her sene buğdayı kaldırdığımızda iki çuvalını bir fakire verip sonra harmandan göçerdik. Bu sene aceleye geldi hepsini eve getirdik. Şimdi bu iki çuvalı doldurup her zamanki gibi verip geleceğim. Karıncalar bunu hatırlatıyorlar.
Cum ali, buğdayla doldurduğu çuvalları alıp götürdü bir fakire verdi. Eve geldiğinde hayretle gördü ki evde bir tane bile karınca kalmamıştı.