- 675 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
NASIL NESİLLER YETİŞTİRİYORUZ Kİ…
Hayatın anlamından habersiz ve hayattan kopmuş, karamsar, nemelazım, ilgisiz, duygusuz ve bencil nesiller endişelendiriyor insanı. Ne oldu da gençlik bu hale geldi, gelecek endişesi yaşıyoruz. Milletimizin geleceği açısından endişelenmemek elde değil. Bu konuda gençlerden ziyade eğitimi, aileyi, devletin işleyişini ve kendimizi sorgulamalıyız.
Toplum olarak, gençlik olarak, insan olarak neden düşünmüyoruz, akletmiyoruz, aklı kullanmıyor, ibret almıyoruz ki? “Genç adam, düşün! Evvelâ, insanoğlunun düşünmekten büyük haysiyeti olmadığını düşün!” Çocuklarımız hayatın önemini, güzelliklerini, zorluklarını hissetmiyor, açlığı-yokluğu bilmediği için açlara yoksullara acımıyor ülke, millet, devlet, vatan, bayrak, din, dil gibi değerlerin önemini bilmiyor. Hayatın her anında ölümle burun buruna yaşadığı aklına hiç gelmiyor bile... “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olan yüce sözü” duyulmamış sanki... Birçok ciddi meseleyi, olayı haber kalabalığı olarak görüyor, gülüp geçiyorlar. İnsanlara verdikleri değer, onların isteklerini yerine getirebildikleri ve ne kadar eğlendirdikleriyle orantılı. Zamanlarında tek eğlence kaynağına dönmüş telefon ve tabletlerini ellerinden aldığınızda dünyanın sonunun geldiğini zannediyorlar.
Artık gençler sanal takılıyor, gerçeklerden habersiz. Sıcak odalarında, dört duvar arasında, toz pembe bakışlarla anne babasızlık, evsizlik nedir, kıtlık, sürgün nedir, savaş nedir, ölen insanları umursamıyorlar, acımıyorlar… Yokluk nedir bilmiyorlar, daha istemeden her şeyi önlerine sunuyor olduğumuzdan varlığın kıymetini bilmiyorlar. Şehitler için gözyaşı döken anne babalarını bile anlamıyorlar. Ölen insanlara, ölen insanlığa ilgisiz kalıyorlar. Tüm acı gerçekleri bir film tadında izliyorlar neden, neden? Kıymetini bilmiyorlar tarihlerinin, kültürlerinin, ekmeğinin, varlığın, vatanın, barışın ve huzurun, ana babanın…
Büyüklerin “Ne ekersen onu biçersin” ve “Ağaç yaş iken eğilir.” demişler. Devlet olarak, eğitim olarak, basın yayın kuruluşları olarak, kurumlar olarak ne yapıyoruz, televizyon dizilerinde neler veriyoruz da neler bekliyoruz? Gençleri suçlamak işin basiti olup topu taca atmaktır. “Sahipsiz vatanın batması haktır, sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.” Diyor Akif. Biz geleceğin fertleri olan çocuklarımıza ne kadar önem verdiğimizi iyi irdelememiz gerekir. Bu konuda birey ve toplum olarak enine boyuna kendimizi sorgularsak sanırım bir sonuca varırız.
Neslimizin devamı olan evlatlarımızı ne kadar güzel yetiştirirsek, geleceğimizi o kadar teminat altına almış oluruz…
Çocuk yetiştirmek öyle basit iş değildir. Çocuklarımızı nadide bahçelerde açmakta olan çiçekler, kasnakta göz nuruyla ilmik, ilmik işlenen nakışlar gibi eğitmek, yetiştirmek emek ister zaman ister fedakârlık ister... Bu dünyadaki en zor işlerden biridir çocuğun yetiştirilmesi. Onları her anlamda geleceğe hazırlamak, hata affetmeyecek kadar zordur. Verecek olduğunuz yanlış bir eğitim, onların gelecekte problemli, telafisi zor ruh ve kişilik yapısına sahip bir birey olmalarına neden olabilecektir.
Geleceği şekillendirmek devletin temeli olan aileden başlar. Aileyi, bireyi eğitmek devletin sorumluluk alanındadır. Her çocuğun geleceğini şekillendiren ruh ve beden eğitimi sağlıklı, sağlam zemine oturtulmalıdır. Bunu öncelikli olarak sağlayacak, onu iyi veya kötü günlere hazırlayacak olan ailedir. Eğitim öncelikle aileden başladığı için anne babaların bu konuda çok bilinçli olmaları gerekir. Anne babanın birbirlerine olan davranışları, hayata bakışları, hitap şekilleri ve hallerinin çocuk üzerinde olumlu-olumsuz etkilere neden olacaktır. Onun için anne-baba kendini yetiştirmeli, iyi eğitimli olmalı, devlet de aileye sahip çıkmalıdır.
Değerli varlıklarımız olan evlatlarımızın eğitiminde en önemli unsur; inançtır, sevgidir. Çocuklar anne ve babalarının desteğini, ilgisini ve sevgisini sürekli hissetmek isterler Yetişkin olarak bizler, çocuklarımızın yanlış söz ve davranışlarını eleştirmek yerine onları geleceğe hazırlamak için milli ve manevi değerlerle; ruhla bezemek, eğitmek zorundayız. Yoksa batı bize imrenirken biz batının İslam’dan yararlandığı kuralları özlemek zorunda kalacağız. “İşleri dinimiz gibi, işlerimiz dinleri gibi” olacak.
Çocuklarımız yanlış eğitilmekten ve ruhsuz bilgilerden korunmalıdır. Çocuklarımıza nasıl bir eğitim veriyoruz ki hazır, nemelazımcı, kısa yoldan köşeyi dönme, zahmetsiz rahmet bekler havasında. Çalışmak, emek, üretmek, kazanmak, yorgunluk nedir bilmiyor çocuklarımız. Müdahale edilmezse gelecek iyi şeyler getirmeyecek güzel ülkemize. Bu sorunu devlet derinden hissetmeli. Bu sorunun çözümü için ciddi çalıştaylar düzenlenmeli. Öğretim programları ve ders materyalleri revize edilmeli. Medya denetlenmeli, medya ve diziler olumsuzluklardan arındırılmalı. Okulların duygu eğitimi konusunda rolleri artırılmalı. Geç kalınmadan bu sorun mutlaka çözülmeli, yoksa millet ve ülke çözülecek…
Hakka inanan, kalbinde umudu ve davası olan bir gençlik yetiştirmeliyiz. "Benim olmadığım yerde kimse yoktur!" fikrini besleyici bir dâva ahlakına kaynak bir gençlik...” diyor Necip Fazıl. Bir millet kültürüne sahip çıkan, iyi eğitilmiş milli, manevi değerleri bilen çocuklar yetiştirmeli ki, geleceğine umutla, güvenle bakabilsin...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.