- 732 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Başlığı Zülşirin Masalı Hikayesi Çevresince dışlanan bir kız varmış Dışlandığı horlandığı için başının çaresine bakmak zorunda kalmış! kayıplara karışmış!u hayat öğküsünü masallaştırayım böylece masal anlatımnıdenemiş oluyorum!Nokta!
Zül şirin masalı
Bir zamanlar; deli dolu sevimli, sevecen;
On altı, on yedilerinde, dolunay güzelliğinde,gülecen, sevbenili
Ferhat’ın Şirin’i denli şirin… Bir o kadar da
rahat, yüreğindeki sıcaklığı hareketlerine yansıyan; bu haliyle
tabuları yıkmak için yaradılmış gibiydi…
buna karşın; ele avuca gelmez, tüyüne dokundurmaz;
vahşi bir kediden farkı olmayan; utopik bir sevgilim vardı,
bir zamanlar.. Görünce çocuklaşır, mutlu olur;
göremeyince, hüzünlenirdim. Sevildiğini bilir, hep sevilmek isterdi..
Bunca güzel, bunca hoppa akıllı olur da yerinde durur muydu,
durdururlar mıydı…gelenek, alışılmış genç kız davranışlarını
zorladığı için çevresince; mitolojiye göre tüm kötülüklerin anası sayılan
Pandora ve kutsal kitaplara göre de Ademi baştan çıkarıp göksel alemden,
yer yüzüne atılmasına sebep olan Hava anamız gibi; günah keçisi,
uğursuzlardan sayılıp; dışlanmış… dayanamayıp; kayıplara karışmışşş!..
Aramaya çıkıyoruz
Hayalimle, düşündük ki;
“Tüm günahların anası, o, olamazdı.
Prametos’un, Adem’in suç ortaklıkları yok muydu…
Sonuçta günah denen şey ; yere zamana ve kişiye göre değişen
izafi ‘ bir değer yargısı değil midir!..
Aht ettik, yeminler ettik; arayacaktık onu, buluncaya değin…
Tabana kuvvet, dize derman, gönülden fermanla;
“Eğin, dedik, dağlar, aşkın önünde boyun eğin…!”
Çıktık yola…
Rüya alemi:
Yaya yapıldak, rüzgarın önünde dağ dere demeden devam ederken;
davul dümbelekli bir düğün alayına karışmış olduk…
Alı,pullu, püsküllü ufak tefek düğüncülerdi…
Bir dağı aşarken, kayalığın orada bir rüzgar, bir fırtına…
Derken yükselen hortumla, yüzü duvaklı gelin , atıyla birlikte toz duman içinde uçup,
mavi göğün derinliklerinde kayıp olmasın mı…
Düğüncülerden de kimseler kalmamıştı,
Hayalimle ikimiz , dağ başında kalakalmıştık…
Meğer; masallarda anlatılan perilerin düğün alayı imiş…
O dur budur, oraya
‘Perili Kayalar’ denmesi dilek yeri olarak bilinmesi ondanmış…
Geceye kalmıştık, ateş yakıp , ayın doğmasını bekliyoruz.
Ay doğunca dua edip, dilekte bulunması, gelenektenmiş.
Beklerken, uyuya kalmışız …
Masal bu ya…
Peri :
Perili Kayalarda ayın doğmasını beklerken uyumuşuz..
Bir peri kızıyla karşılaşmışız;
“Ben , diyor, Perili Kayalarda, rüzgarın, hortumuyla havalanıp
kayıplara karışan gelin periyim… uyuyakaldınız, ama;
dileğiniz bana ulaştı… Aşkınızın perilerle kayıplara karıştığını,
aramakta olduğunuzu biliyorum… onun yerini söyleyemem…
Sizi, aşkı, uğruna Kaf Dağına sürgün edilenlin yanına götüreyim…
Demesiyle;
Kafdağı:
‘İnadımız, muradımızdır’ deyip hayalim ile, sığınıp aşk perisinin
kanadına , ak bulutlarla, kara bulutlar arasında süzüle,büzüle
varmışız, bir dağa, ki ; ne dağ…
Orada sisler, dumanlar içinde, bir elinde ateşten bir parça olan birine,
kartalların saldırmakta olduğunu; etrafı sarılmış, zor durumda olduğunu gördük…
Derken Olimpos Dağında ne kadar tanrı, tanrıça varsa yardımına geldiler…
onu kurtarıp; ateşi alıp yer yüzüne indiler…
Hayalimle kalakalmıştık…perimiz yine imdadımıza yetişti;
Yitiğimizi tanıyan bilen yokmuş…
Buranın Kaf Dağı, elinde ateş olanın da Prometaos olduğunu;
Kimilerine göre; Pandora’ya olan aşkı için; ateş tanrısından ateşi çalması,;
kimilerine göre de; aşkı Pandora için; Yüce Zeus tarafından Kaf Dağından
ateşi getirmesi şart koştuğu içinmiş, dedi..
Kartallar bizi de ateş almaya gelmiş sanıp saldırıya geçtiler.. başımızda fır dolanıyor,
sorti dalışları yapıyor, kanat çırpıp ,gıcır, gıcır yırtıcı sesler çıkarıyorlardı ki;
perimizin, araya girmesiyle; bizi kartallar kıralı Yüce Mujgur’un dumanlar içinde
yükselen haşin, kocaman bir kayanın doruğundaki makamına tırmandık..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.