- 770 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bir-iki-m
Bir-iki-m
“Damlaya damlaya göl olur.”
İnsan, kendini ve evreni merak eder!
Birikim, evrenin ilk hareketinden başlar, ilk bilinç kazanan insan ile “Bilgi” başlar!
İnsanın gelişimi, potansiyel olarak sonsuz ve sınırsız olarak kabul edilir.
Evrenin başlangıcına dair “İlk” söylemi, “Bir” şeklinde; “İlk” gibi düşünülür! “İlk neden, ilk kaynak, ilk patlama, ilk canlı, ilk insan” çoğul görünenler, başlangıca dair “Tekil” olarak düşünülüyor!
Aslında belirsiz olan, “Boyutsuz- Hiç” ancak çoğul olarak “Boyutlar” gibi düşünüldüğünde akla yakınlaşıyor! Asıl kaynak hiçlik, boyutsuz! 1. Boyut, ben- tercih- asıl neden- ilk kaynak-ilk patlama gibi tekil! 2. Boyut, ruh- levha- tasarı gibi tekil olan tercihten türeyen ikincil ürün! 3. Boyut, beden- madde- evren- dünya; tercihten tasarıya, tasarıdan maddeye bakış gibi! Çoğul ortamda tekil olan tercihten tasarlanmış, tasarıdan somutlaşmış üçüncü ürün! Hiçliği anlamak için boyutları düşünüyorum, yoksa boyutlardaki seyir, “An” da “Tekil” düşünülmeli. Akla yaklaştırmak için sıralamak var, seyirde, “Önce- sonra” aslen yok. Her şey, “An” da vücuda gelir! Hiçliğin seyri, “An” olarak mümkün. Çoğaltmak ve adet şeklinde düşünmek akla kolaylık olması için. Hiçlik için “Tek” söylemi de öyle; hiçlikte bilinmezlik vardır teklik bile 1. Boyutun düşüncesi. “Zat” ise tercihin boyutlarda işlemesinin nihai ürünü! Evrenin başlangıçtan “An” itibarıyla tüm işleyişi, zatı gibidir! İnsanın zatı ise şuurlu olarak işlediklerinden ibaret düşünülebilir. Doğum ile başlayan ve ölüm ile biten süre içerisindeki tüm şuurlu faaliyetleri gibi düşünülebilir. Burada şuna dikkat edelim; ben- ruh- beden– zat, hiçliğin seyrindeki akli sınıflandırmalar. Toparlarsam; hiçliğin, ben tercihi ile 1. Boyutta, ruhsal tasarım ile 2. Boyutta, beden ile de 3. Boyutta gözlemi var. Bu gözlemin ürünü ise gözlemci için “Zat”.
Boyutları, mitolojik olarak düşündüğümde; boyutsuz ana kaynak, hiçlik; 1. Boyut, tercih-tanrı; 2. Boyut, tasarı- gök; 3. Boyut; sonuç- yer!
Bilgi birikimi konusunda “Doğru-yanlış, haklı-haksız” şeklinde izafi sınıflamalar yapılır! Bilgi birikimi ve yorumlanması açısından, “Doğru ve yanlış” görecelidir! “Haklı ve haksız” şeklindeki bakış da izafi. “Herkes haklıdır”, bunu söyleyebilirim. Bunu başka kim söyleyebilir? Düşünelim mesela bir ideoloji önderi veya onun sıkı taraftarları, aynen kendileri gibi başkalarının da kendi görüşlerinde “Haklı” olabileceğini veya buna hakkı olduğunu söyler mi? Herkesin kendince “Haklı” olması bilgi birikimi ve yorumlanması konusunda işe yarar gibi görünüyor.
Mitoloji, düşüncenin ürünü! Bu konuda da “Herkes haklıdır” denilebilir! İnsanların sezgileriyle algıladıkları ve ifade ettikleri şeylerin, “Mit” olarak düşünülmesi ve “Herkes haklıdır” şeklinde değerlendirilmesi geçmiştekileri anlamak ve geleceğe dair üretilen düşünceleri anlamak için faydalı olabilir!
Son tahlilde; evren ve insana dair bilgi birikiminin iyi okunması, bireyin kendini bilmesine ve geçmiş- geleceğe dair sezgilerini özgürce bizzat kendisinin yönetmesine yarayabilir! “Bendendir!” aslında kişinin tüm yaşamındaki seyir, “İyi- kötü” görecesinde kendindendir! İnsan kendi eylemlerinden bizzat kendisi sorumludur! Bu geçmişi nasıl algıladığı- yorumladığı ile doğrudan ilişkilidir. Geleceğe dair yapacağı yorumlar ve konumlar da bizzat kendi tercihinin ürünü olacaktır! İnsan başka nedenleri esas aldığında “Bendendir!” hakikatini aşmış olmaz. Bu tür bir yaklaşımı da bizzat kendindendir. Kişi kendinden kaçamaz!
Saygılarımla,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.