ARAFTAYIM
Araf’tayım:
“Demokrasi istiyorum.” diyenlerin yanındayım; demokrasiyi silahla istiyorlar, insan öldürmekle istiyorlar, bomba patlatmakla istiyorlar… Duramıyorum yanlarında gitmek istiyorum. Gitmek, kaçmak istiyorum… Ama demokrasi düşmanları var karşıda… “Neyse…” diyorum, onlara da bakayım… “Vatan” diyorlar, “bayrak” diyorlar… Beni can evimden yakalıyorlar… Vatanımı ve bayrağımı seviyorum, bu benliğime yüklenmiş çünkü… ama vatanımı parçalamak istiyorlar, bayrağımı yakıp üstünde tepiniyorlar… Onlara karşı direniyorlar… Burada kalmalıyım galiba… ama çocukları katlediyorlar, evleri yakıyor, insanları hapse tıkıp işkence ediyorlar… Duramam yanlarında… ortada dursam, iki taraf da düşman bana… ve atılan her taş veya kurşun değiyor bir yanıma…
Araf’tayım:
Cumhuriyet ve demokrasiyle gelen bir haktır seçim… Halk karar verir çoğunluk olarak ve birileri hükümet kurar, yönetir devletini… Ama halkın seçtiği kişilere tahammül edemem… çalarlar, çırparlar, bana oy vermeyene hak da yok, para da, makam da, yaşama şansı da… Tahammül edemeyenleri dost ve müttefik kılar mücadele ederim yöneticilerle… Sonra… yeni seçimle yönetim değişir, yanlarında olduklarım geçer başa… Eski zalimlerin zulmünü yok etmek için yeni bir zulüm yönetimi kurarlar… Zalime karşı zalim olurlar… Ben yapamam yine… Gitmek isterim… ama nereye… Taraf değilsem yeni yönetime gideceğim yer eski yönetimin yanı… yenileri öğrendim, dayanamadım; eskileri biliyorum… ortada dursam; oy vermesem, ihale ve para istemesem, makam peşinde koşmasam, insanlarla konuşmasam…
Araf’tayım:
Hayatta her şey bir düzen içinde yürümeli ve biz düzene uymalıyız. Düzende kitap okumama, düşünmeme, sorgulamama var ama… Düzen sana “itaat et” diyor, silah veriyor, savaşmak ve öldürmek adına seni ordu denilen yasal cinayet topluluğuna alıyor, eğitiyor… En çekilmez hâlimle divan şiiri öğreten bana, en vahşi hâlinle vatan için, bayrak için, din için “öldür” diyor… Ve ben hoşgörü savunucusuyken nasıl dönüştüğümü görüyorum… Karşımdaki insana tahammül edemiyorum sırf benimle aynı düşünmüyor diye… sırf bana zarar verecek diye herkesi yok etmeye kalkıyorum. Ama ben bu değilim, olmak da istemiyorum. Kardeşlik insanı olmak istiyorum ama biri gelip beni vuruyor, sıcak kanım akarken, kanımın renginin bayrağımın rengi olduğunu hatırlıyorum… bir şekilde ölmüyorum, ilk fırsatta bana kurşun sıkanı bulmalı ve onun siyah kirli kanını mı akıtmalıyım? Evet… Hayır… Cümleler karıştı, çünkü kafam ve ruhum karıştı… Köşedeki çöp konteynırına girer, başımı alır dizlerimin arasına korkudan ve kaostan titreye titreye ölene kadar beklerim…
Araf’tayım:
Hayvanların vahşiliğini anlatan belgesellere bayılırım. Aslanlar narin ceylanı yakalar ve hır hır sesleriyle koparıp koparıp yerler… taze etin koparkenki sesi, parlak tüylerdeki kan lekeleri tiksindirir beni… Kapatırım o kanalı haber kanalı açarım kendime. Dolar yükselmişmiş bugün… Bugün dolar 10 kuruş yükselince, birinin cebine 20.000 lira girmiş viskisini içerken deri koltuğunda, yüz kişinin cebinden çocuklarının ekmek veya ilaç parası eksilmiş. Biri zenginliğine zenginlik eklerken; birinin bebeği ölmüş hastanenin bahçesinde, içeri almamışlar, ilaç alamamışlar… Benin de iki çocuğum var, ama bir kuruşum bile yok… Var olan borsayla çalınmış olabilir… Cebelleşip duruyorum kendimle; kızlarımın istediği çok şeyi alamıyorum, daha kaliteli hayatları olsun diye mesela kurslara gönderemiyorum… Param olmalı ve olabilir de… Ama bir çocuk açlıktan ölürken benim hırsım ne?.. Oofff!.. bilmiyorum… Asgari ücret alan bir insan bile dünyada zengin sayılan %15’lik gruba dahilmiş. Ben bir öğretmenim, asgari ücret alandan üç kat zenginim yani… peki neden birikmiş param yok, neden çocuklarımın istediği çok şeyi yapamıyorum? Peki, neden dünya bu kadar dengesiz? Bu dengesizliği düzeltmek isteyen ben, çocuklarım için daha çok para bulmalıyım diyip fakiri fakirleştirmeyi isteyen de ben…
Arafta’yım:
Yalnız olmak istemiyorum aslında. Ama yalnızım. Çocuklarımı, eşimi, rahat ve konforlu evimi bırakıp ışıksız ve rutubetli bir odayı seçtim. Neden? Çünkü, benliğimi mutlu ve huzurlu kılmadan zarar verici oluyordum. Sinirli oluyordum, mutsuz oluyordum. Beraber yaşamayı doğru bulurken birlikte yaşamaya zorlanıyordum. İstemiyordum bunu, beceremiyordum. Ben, ben olmalıydım, onlar kendileri. Ortak paydada hareket etmeli ve ortak sorumlulukları yerine getirmeliydik. Ama ötelerde haklar kurdular üzerime, bana haksızlık yapıyorlar diye düşünüp, özgürlüğümün ve haklarımın peşine düştüm ve ayrıldım yanlarından… Bir yanım haklıyım diyor, bir yanım onlara büyük bir haksızlık yaptığımı… Bir parçam huzurlu yaşarken, bir parçama yüzlerce vicdan kamçısı vurulmakta…
Sevgilim olsun biri hayatımda ve yalnızlık hissinden kurtulayım. Ama her zaman değil, ara sıra istediğimde yalnız kalayım. İstediğim yerde ellerim ceplerimde hesap vermeden, ürkmeden dolaşayım. Ama o da gezmek istiyor benimle. Ama onun istediği yerde. Ama ben şu an istemiyorum onu ve o yeri. Birkaç defa uyarım ona. Ama hep bana, hep bana… Rabbenâ… Onu dün çok seviyor ve özlüyordum, bugün onun olmaması hakkım olmalı… çünkü öyle istiyorum. O da bugün benden aşk şiirleri bekliyor. Ama ben ilham perime yarın için randevu verdim, yarın da sevgilimin küsme günüymüş… -Beni seviyor musun? –Evet. –Çok mu? –Çok. –Benim kadar mı? –Bilmiyorum. –Nasıl ya? –Ölçüsü ya da ağırlık birimi olan bir şey değildir sevgi… üstelik de sonsuz çeşidi vardır. –Ben seni kendimden bile çok seviyorum. –Hiçbir şey insanın kendisinden daha değerli değildir, en çok kendini sevmelisin. –Allah belânı versin!.. … -Seni özledim. –Ben özlemedim… -Senden ayrılmak istiyorum. –Ne münâsebet… ben istemiyorum. –Gitmek istiyorum. –Beni böyle kullanıp kullanıp, sırf bencilliğinle karar veremezsin!.. Gidiyorum… Ruhumu yanıma almanın huzuru, onu yarım kalmışlığın içinde mutsuz etmenin huzursuzluğuyla…
Araf’tayım:
“Boşlukta Sallanan Adam”ım. İnsanlar doldurmuş bir yanımı, bir yanımı ben. Ama yapamıyorum insanlarla, uyamıyorum kurallarına. İnsanları, yapmak istediklerime engel, yapmak istemediklerime amir hissediyordum. Kıyamıyorum kendime. Ama kıydıklarımın vebâlini duyuyorum içimde. Gündüzleri bazen boğuluyor yalnızlık hissiyle, geceleri kıvranıyorum ter içinde kefâret hissiyle. “Ooohh” diyorum, “oooff” diyorum. Araf’tayım… cenneti ya da cehennemi mi istiyorum, burada, arada mı kalmalıyım?.. Bilmiyorum!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.