Meyhane
kapıdan içeri girdiğinde masaları gözleri ile dolaştı
on on beş kişi boyunları bükük dalgın ve mağrur oturuyorlardı
ani bir dönüşle kapıdan çıktı.
duvarın kenarına koyduğu kovada ki kurbağayı seyretti.
hafif bir mırıldanışla:
"sevgilim şimdi göreceksin..kadehleri kırıp dolaşacağız seninle sonsuzluğu"
kurbağayı kavrayıp cebine attı.
tekrar meyhanenin kapısından içeri girdi.
kuytu bir köşede yer bulup oturdu.
olduğu yer loş bir yerdi.
etrafı gözleyip uygulayacağı planı düşündü.
küçük kağıt parçalarına bir şeyler yazdı.
her bir not parçası aynı kelimeleri içeriyordu.
"sayın arkadaşlar arkada titrek ışığın altında oturan kişiyim.
kaybettiğim aşk oyununda sizlerin yardımını bekliyorum.
bardağın içinde duran kurbağa sevgilim olur.
belki inanmayacaksınız amma bu gerçeği anlatacak zamanım yok.
hava karardığında sevgilimi hayata döndüremezsem bu garip yaratık ölecek.
sizin için basit bir kurbağa
benim için büyük bir aşk bitecek.
yazdığı notları katlayıp avuçlarına dizdi...
sonra garsona seslendi..
garson bakar mısın
buyur abii..
bana bir ufak rakı,bira,birazda çerez getir.
emrin olur abii dedi ve istediklerini getirdi garson
birayı bir dikişte içiverdi.
ardından bir kadehte rakı çekti fondipleme..
oh be uzay varmışşş..
kurbağayı boş bira bardağının içine yavaşça koydu
kurbağa sanki cebinde derin bir uykudaymış da uyanmış
öyle bir carladı ki.. bardağın bile içi sızladı.
ayağa kalkıp yazdığı notları masada oturanların yanına bıraktı .
verirken de "Allah rızası için lütfen okuyun"dedi.
masasına dönüp.. başladı kurbağayla söyleşmeye..
notu okuyan herkes bakışlarını hayretler içinde kurbağa ile konuşan kişiye çevirip
"Allah Allah..ne insanlar var ya".. diye söyleniyordu.
karmaşa tükendikten sonra herkes kendi kıyısındaki kedere döndü
kimi içmeyi,kimi yanlarında beliren bu garip oyunun seyretmeyi seçti.
elimdesin elimdesin
sen değilsin
benzerdik hani bir birimize
sen bataklığa gitmiştin
ben bir denize
kavuştuk şimdi gölgelerimize
hani kuştuk kuşanırdık aşkı
mutluluk kanatlarımızda şarkı
dönerdik bulutlarda sevinçle
hüzünleri içimizde saklı
kurbağaya bu şiiri bir kaç defa okuyup ardından da sanki duanın son nefesi gibi
bardağa doğru üflüyordu
bu hareketi bir kaç kez tekrarladı.
arada bir diğer masada oturanlar kulaklarını ve bakışlarını
olan biteni anlamak için salıveriyordu boşluğa.
içlerinden biri dayanamayıp sordu...
"kardeşim sen delimisin yoksa niyetin başka bir şey mi?
bana inanmıyacağınızı biliyordum.
bende böyle bir durumla karşılaşmış olsam inanmazdım asla
üstelik o adama delinin divane olmuş garip yaratığı gibi bakardım.
fakat sizi inandırmıyacağıma göre bana biraz müddet verip yapmam gerekenlere müsaade edin.
ve lütfen sabredip olacaklara izleyin.
bunun üzerine bir hırlaşma,bir gürültü,bir patırtı koptu meyhanede..
kmleri oturduğu yerden kalkıp adamın kurbağaya okuduğu şiirleri dinlemeye başladı.
konuşma sırası kurbağaya geldiğinde
meyhanede derin bir sessizlik oluyor,adam tekrar şiire başladığında bu sessizlik bozuluyordu.
konsomatris kapıda belirdi.
adımını kapıdan içeri attığında dip köşede biriken insanların sessizlik içinde dikildiklerini gördü
karartılar içinde kımıldayan kalabalığa doğru yürüdü.
kurbağa masanın üstünde yaylanıp zıplıyor
gövdesini içine çekerek olduğu yere çömeliyordu.
ardından bir daha zıpladı.
bir daha derken sandelye ye kondu
tam adam eğilip almak isterken kurbağayı
konsomatris karartı ya iyice yanaşmış kalabalığı elleriyle yarıp masaya ulaşmıştı bile..
konsomatris olan bitene bir anlam veremiyordu.
bir adamın okuduğu şiir ve kalabalık...
karanlığa ilişip dinlemeye başladı boşlukta yankılanan sesi
kimsenin konsomatrisin yanlarına geldiğinden haberi bile olmamıştı.
o sıra adam susuyor kadehin dibine sinip son hamlesinin ne olabileceğini düşünüyordu.
ve bir suskunluk sonrası adam masada kurbağa sandalyede bekleştiler.
konsomatris bu adamın masasına geri geldi.
bir müddet bekleyip ilk müşterisini bulduğunu düşündü..
demin ki hengamenin nedenini merak ediyordu.
adamsa iyice sarhoş olmuş eli şakaklarında başı eğik
suskunluk içinde koptuğu oyunun nasıl biteceğini düşünüyordu.
konsomatris ani bir hamleyle sandalyeye oturdu ve bir bağırtı koptu meyhanede..
adam bağırıp çağırıyor kurbağam kurbağam diye haykırıyordu.
kadın yerinden fırlayıp ayağa kalktı
adam sandalyeye baktı
"ne yaptınız kurbacığıma?
kurbağa kaybolmuş sır olmuştu sanki
çaresiz yerine dönüp oturdu adam.
ışıklar titrek gölgelere karışarak yüzleri tanınmaz kılıyordu.
konsomatris tekrar ayağa kalkıp adamın yanında ki sandalyeye oturdu
çenesine parmaklarıyla dokunarak
adamın başını yukarı doğru kaldırdı.
birbirlerinin yüzlerine ışıkların eşliğinde bir müddet baktılar.
adam hiç tanımadığı bu kadının bu hareketine tav olmuş bir sıcaklıkla gülümsedi.
fakat kadın aynı tebesümü yüzünde taşımıyor.
bilakis korku ve şaşkınlıkla adama bakıyordu.
"yüzüm sizi korkutmuş olmalı"
niye öyle bakıyorsunuz"?
kadın ağır makyajının kamufle ettiği yüzünü hatırladı.
tanıdığı adamın kulağına bir şiiri fısıldadı
kurbağa deresinde bir şarkı dinlemiştik hani
uyuyup kalmıştınız sazlıkta
rüyanıza dokunduğumda yoktunuz
şimdi nasıl kavuştuk bu bataklıkta
şaşkınlık ve korku iki uçta gidip geliyor.
kah kadının gamzesine,kah adamın dudaklarına konuyordu.
bir müddet ağlaşıp bakıştılar
göz yaşlarına karışan sarılmalar ve mutluluk sancıları inledi
meyhanede ki her bir deli
zil zurna bu kurbağaları dinledi.