..........BİLİNMEZLİK........
Yolculukları hiç sevemedim , ne gelişleri nede gidişleri. Giderken bilinmezlikler olur . Gelirken de biriktirdiklerinden ayrılmak zor olur...
Valizi son bir darbe hareketi ile zoraki kapattım. Içini ne ile doldurduğumu hatırlamıyorum biraz benden biraz da oradan ne bulduysam attım artık hazırdım. Sıra derimin üstünü örtmeye gelmişti. Dizime kadar ekoseli elbiseyi giymek kolay gelmişti. Altımdaki kilodun izleri canımı sıkışmıştı. Yenisi için şifonyeri açtım dikişsiz olanlardan birini aynanın karşısında seronomi eşliğinde giydim . Uzun uzun öylece aynadaki yansımamı izledim .
Saçlarımda ki bukleleri parmaklarımla tek tek açtım, yanaklarıma allıklar usul usul yayıldılar . Gördüğüm yansıma dan hoşnut valizi elime alıp bir süreliğine esaretimden kurtulmak için kapıdan dışarı çıktım. Kapıyı kilitlediğimde artık özgürdüm . Otogarın yolunu zaman kaybetmeden tutmuştum...Yol gözlerimin önünde eğrilip büğrülüp ilerliyordu. Sıcak asvaltdan yansımalar eriyip gökyüzüne yükseldikçe sanki hafifliyordum. Otobüstekiler bu olanlara şahit olsalardı eminim ruhları çekilirdi. Ama bu yol ve benim sırrımdı , bir ben , bir yol biliyordu yaşanmışlıklarımı...
Demir kapının paslı kilidi ürkek sesle açılıp acı bir çığlıkla açıldı. Ayakkabılarımın parlak ucuna göz ucuyla bakıp , memnun bir şekilde sokağın ılık nefesine, gecenin karanlığına karışdım ... Demir kapının paslı kilidi hoşçakal der gibi son bir uğultu ile kapandı arkamdan.
Kaldırımın arsız yüzünü ayaklarımın altında eze eze yürüyordum. Kendinden emin ve garip bir özgüvenle. Yüzümü gecenin ılık nefesi yaladıkça daha derin çekiyordum geceyi içime .
Kaldırımı mesken tutmuş , eski bir binanın duvarını siper almış, kir pas içinde saçı sakalı birbirine girmiş ihtiyar , ben yaklaştıkça gülümsüyordu. Gözleri buz mavisi, toprak rengi dudakları , aynı semkronize hareketle bana bakıyor, birşeyler der gibi sokak lambasının altında titriyordu .Şoförün arkasındaki koltuğa yerleştim. Bavulumun fişini cüzdanıma yerleştirirken kartviziti gördüm. Bunu atmadığım iyi olmuştu yoksa gittiğim yerde acil durumda kimi arardım .
Muavinin sesiyle daldığım derin sudan çıktım.
__ Birşeyler içermisiniz ?
--- Hayır teşekkürler.
Eskisi gibi değildi otobüsler. Eskiden daracık koltuklarda, sigara dumanın altında , neredeyse her yolcu ile akraba olurduk . Şimdi ise 2+1 modelleriyle rahat koltuklar önünde tv , internet ve dilediğin an hizmet anlayışı ile rahat bir yolculuk imkanı.
Otobüsün en önünde oturmak hep bana keyif vermiştir, sanki arabanın kontrolü hep elimde gibi hissetmişimdir. Yol şimdi önümde akıp giderken , sanki ruhum temizleniyordu. Ayrıldığım şehirden kaçar gibi çıkmıştım. Evimi toplamamıştım bile...
---O valizlerle nereye böyle güzel kızım hayırdır.?
"Sormasan şaşırdım " dedim içimden, ne meraklıydı . Kendine ve ruhuna en uygun evi almıştı besbelli apartmanın birinci katında girişteki ilk daire böylece giren çıkan hesap vermeden ondan geçemiyordu.
--- Ya senelik iznimi aldım da ufak bir tatile çıkıyorum ...
Sahte bir tebessüm yapıştırdım yüzüme bir an evvel çıkışın yolunu tuttum. Kaçar adımlarla uzaklaşıyordum . O ise hâlâ konuşuyordu. Sesi bir süre daha beni takip etti, ta ki apartmanın giriş kapısı ardım sıra kapatana kadar...
Kulaklığı iyice yerleştirdim , koltuğumu hafifçe yatırdım yol boyunca birşeyler dinleyecek biraz uyuyacaktım . Hiç dinlenmeden yola çıkmıştım geceden kalma gibiydim resmen .
Hafif bir müzik içime doluyor , önümde uzayıp giden yolla birleşiyordu . Yenileniyor gibiydim . Şu bilimkurgu filmlerinde olduğu gibi sıfırlaniyordum . Saçlarımda ki bukleler arasına ne çok zaman ne çok yalnızlıklar biriktirmiştim ... Ertelemekle geçmişti yaşam, aman yaşlanınca şu da olsun bu da olsun , aman kimse bişey demesin bu olmasa da olur . Annem memnun olsun babam gurur duysun , ya sonra ! peki ben ??
Elimle buklelerimden birini parmaklarıma taktım ben ne istiyordum ? Kaybettiğim zamanı şimdi parayla alabilirmiydim. Bir tezgaha gidip bir kaç yılı poşete koyup kasada hesab neyse ödemek mümkünmüydü ...
Gözlerim parlarmıydı eskisi gibi ? Hattâ eskisi gibi kahkaha atarmıydı ?
7 , 8 yaşlarındaydım sanırım sabahın köründe uyanmıştık kardeşim ve ben . Babam yurt dışında çalışıyordu , 80 lerin başı ülkem bir başka güzel, düşün; üst kat komşum o zamanlar bir tutam tuz hâlâ gelip isteye biliyor , şimdi öyle mi! birbirimizi tanımıyoruz selam verirken iki kez düşünüyoruz.
Sokakta kimseler yok babam bir gece önce gelmiş bir sürü bavuluyla . Elbet içinde bize de oyuncak vardır umuduyla kardeşimle bavulların çevresinde dolanıyoruz . Sessizde olmalıyız bizimkiler hâlâ uyuyor. Ama ne mümkün kardeşim bavulları kaldırmaya çalışıyor dürtüyor , bense onu durduruyor gibi yapıp teşvik ediyorum aslında aynı amaç doğrultusundayım fakat suçu tek başıma üstlenesim yok . Malum o benden 4 yaş küçük olunca tüm kabahat bende kalacak , elimi bulaştırmadan onda kalmalı ihale , yoksa annem ah annem ....
Bir müddet daha dolandıkdan sonra kardeşim dayanamayıp küçük parmaklarıyla dürtüp zorladığı en küçük bavulun fermuarını aralamayı başardı. Işte oradaydı pırıl pırıl parlıyordu ambalaj kağıdı.
Gözlerimdeki alevi ayna olmasa da görebiliyor hatta tüm bedenimden anlayabiliyordum. O oradan çıkmalıydı ve bir an önce olmalıydı kardeşim o kadar oyalanmıştı ki her an annem uyana bilir ve tüm operasyonu çöpe atmak zorunda kalabilirdik ...
Kardeşim üzerine düşen tüm görevi yerine getirmişti sıra bendeydi . Söylene söylene başladım görevime;
-- ah ablacığım ne yaptın ya . Bunları babam açacak, kurcalanırmı bunlar , çekil bakayım oradan, ahh dökülecek içindekiler tüh yaaa ...!
Sesimi yüksek tutuyordum ki annem olayın gelişimini iyice kavraya bilsin ... Ben planımı işletmeye başlamıştım ki çok geçmeden annem kapıdan çıkıverdi . Ardı sıra babam da... Kardeşim her zaman ki gibi sırıta sırıta yapıştı babamın paçasına koşup. Ben kala kalmıştım bavulların başında. Hayret annem gülümseyerek gelip açtı bavulu ses etmeden . Oysa annem babam gittiğinden beri hep öfkeli hep saldırgan olmuştu. Şaşkınlıktan tüm bavuldakilere merakım geçti. Heyecan kalmamıştı büyüsü bozulmuştu olayın.
Annem bavulu açtı kocaman iki büyük hediye paketi çıkardı ve bize verdi . Ikimiz de bir çırpıda acı verdik ambalajları benim siyah saçlı neredeyse boyum kadar mavi gözlü bir bebeğim vardı artık. Kardeşiminde sarışın olanından. Onlara hayran hayran bakarken annem bir çırpıda açı vermişti tüm bavulları. Bir kısmından babama ait kıyafetler çıkmıştı ama biri vardi ki anneme geldiği belliydi her parçanın. Sadece bir kutu makyaj malzemeleri , kıyafetler hatta ayakkabılar ve ufak bir kutu...
Annem ellerinin arasına aldı. Babama baktı, babamın
gözlerini bu gün gibi hatırlıyorum , bal rengi kocaman iri, ışıl ışıl gözleri ile sevdiği kadına bakıyordu , annemin yanakları al al oldu , kutuyu yavaşça açtı . Gözlerinde artık yakamozlar vardı. Dudakları titredi , bir babam bir kendi vardı odada artık bizleri unutmuş ne çok şey söylüyordu gözleriyle ikiside birbirine . Usulca kalktı ikiside bir anda , belliki ikiside bizim bilmediğimiz bir dilde konuşuyorlardı yavaşça odalarına girdiler , olanları göz ucuyla takip ediyor onların söylediklerini dinlemek istiyordum.
O günden aklımda kalan tek şey, o küçük kutuda ne vardı ki ? Bu denli annemin gözleri öyle huzurlu, öyle sevecendi . Elimdeki bebek bile değerini yitirmişti olanları izlerken . Oysa kardeşim çoktan oyuncağın kaç tel saçı var incelemeye başlamıştı, her bir telini itina ile koparıp yanına koyuyordu...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.