- 423 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Erciyes Dağı Kış Tırmanışı Nisan 2016
Gezginlerin Rotası Dağcılık ve Doğa Yürüyüş Kulübü olarak; 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı anlamlı bir tırmanışla kutlamaya karar verdik ve dağcılar için her zaman zor ve sürprizlere açık bir dağ olan Erciyes’i seçtik.
Gönüllü altı dağcı ile planladığımız tırmanış yoluna son anda iki dağcı arkadaşımızın mazeretlerinin çıkması nedeniyle ile dört dağcı ile çıkabildik.
23 Nisan günü saat 09.00’da milli bayramımızın heyecanını da yüreklerimizde hissederek düştük zirveleri karlı Erciyes yollarına.
Saat 14.30 civarında Erciyes Dağı oteller bölgesine ulaştık, Jandarma Karakoluna uğradık.
Nöbetçi Mehmetçiğimize “dağcıyız biz” dedik. İçinden “Geldi kafası kırıklardan bir kaçı daha” diyerek süzdükten sonra kayıt yerini gösterdi.
Kısa sürede kaydımızı yaptırdık, aracımızın başına dönerek barış konumundan sefer durumuna geçtik ve sırtladık kamp yükü ile iki kat ağırlığa ulaşmış çantalarımızı.
Kamp yapacağımız Çoban İni oteller bölgesine yaklaşık 4 km mesafede.
Enerji ve zaman tasarrufu sağlamak amacıyla teleferikle gidebildiğimiz yere kadar gitmek sonrasını da yürümek düşüncesiyle önce binme istasyonuna uğradık.
Teleferik sadece 700-800 metre mesafedeki ilk istasyona kadar çalışıyordu. Keşke daha ileri de gidebilseydi diye hayıflana hayıflana ağırlıklarımızla bindik kabine.
Erciyes Dağı bütün heybeti ile karşımızdaydı. Acaba bizim için ne düşünüyor neler hazırlıyordu?
Dağlarla inatlaşılmayacağını bildiğimiz için boynumuzu kırdık ve bütün sempatik halimizi takınarak “uzak yoldan gelmişiz ağam, yap bir güzellik, güle oynaya çıkalım, boş gönderme bizleri” diye rica etmeyi de ihmal etmedik.
Teleferikten indikten sonraki 3-3,5 km lik mesafe kamp yükü ile birlikte oldukça zorlayıcı oldu. Çoban İni’ne vardığımızda gücümüz bitmiş, tırmanma azmimiz zayıflamış, motivasyonumuz düşmüştü.
Kamp alanında daha önceden gelmiş Kayseri, Eskişehir ve Yalova’lı dağcı arkadaşlarla karşılaştık. Çadırlarını kurmuşlar istirahate geçmişlerdi. Kısa süreli tanışma faslından sonra uygun yerlere çadırlarımızı kurduk ve yemek hazırlığına giriştik.
Yola çıkmadan önce Seyyahların Hamza ile yemek konusundaki kararımız erzağı ben, pişirme teçhizatını kendisi alacaktı. Ben çantamdan erzağı çıkardım ve pişirme tencere/tavası için Hamza’ya döndüm. “Abilerin Kralı ben çantaya koydum sanıyordum koymamışım”. “Ebenin şeyi!!!”
Şaka yapmıyordu. Erzak var ama pişirecek kap kacak yoktu.
Dağcılar; bedensel ve psikolojik zorlukları yenemezlerse zaten dağcı olamazlar ve zirvelere ulaşamazlar. Karnımızı doyurmanın bir çaresi bulunacaktı elbette. Bizler çözüm düşünürken göz ucuyla bizi izleyen Yalovalı dağcı gençler biz daha istek yapmadan işimize yarayacak neleri varsa getirip önümüze serdiler. DAĞLARA SEVDALI OLANLARIN YÜREKLERİ HEP GÜZELDİR...
Artık erzak da pişirme teçhizatı da hazırdı.
Becerikli Nermin bacum sayesinde lisanslı aşçıları kıskandıracak tarhana çorbasına ve üzerine yumurta kırılmış keçi kavurmasına gömülmemiz fazla zaman almadı.
Hazır yemeği herkes yerdi, yemek artığı olmuş tencereyi tavayı eriyen buz gibi kar sularıyla kim nasıl yıkayacaktı?
Fedakar Nermin bacum bütün ısrarlarımıza rağmen o işide bize bırakmadı ve buz gibi suda deterjan ve bulaşık teli kullanmadan kirli kapları pırıl pırıl yaptı.
Karnımızı doyurduk ve keyif çaylarımızı Erciyes’in zirvesini seyrederek içtik. Çadırlarımıza geçerek tırmanış için çanta ve teçhizatlarımızın hazırlığına giriştik.
Ertesi gün 02.00’de kalkacak ve hazırlıklarımızı 03.00’e kadar tamamlayarak tırmanışa başlayacaktık. Erken istirahate çekilmek, dinlenmek ve güç toplamak önemliydi.
Zaten düşük olan sıcaklık gece ve esen rüzgarla birlikte -10, -15’lere düşmüştü.
Benim tırmanış arkadaşlarımda uyuyacak göz yoktu, buz gibi havaya, esen sert rüzgara ve karanlığa aldırış etmeden bir süre gürültü yapmaya devam ettiler.
Aynı çadırı kullandığımız Seyyahların Hamza bir süre sonra çadıra döndü ve yatma hazırlığına başladı.
Yarı araladığım göz kapaklarım, Seyyahların Hamza’yı izlerken iyice açıldı. İnanılacak gibi değildi. Adam uyku tulumuna girmeden önce çorabını çıkardı, soyundu, don atlet uyku tulumuna girdi.
Ben ise uyku tulumuna girmeden önce iki kat giyinmiş, her yerime cep sobaları yapıştırmış başıma bere takmayı da ihmal etmemiştim. Buna rağmen çok da ısınmış sayılmazdım. Bu adam benim türdeşim olamazdı.
Uyku tulumunun içinde gözler kapalı olmasına rağmen uyuyamadan saat 02.00 oldu ve tırmanış hazırlığına başladık, 03.00’te kamp alanını terk ederek rehberimiz Seyyahların Hamza önde bizler peşinde tırmanışa başladık.
Gece olmasına rağmen dolunay vardı ve tepe lambasına ihtiyaç göstermeyecek kadar aydınlıktı. Zemin kardı ama botlarımız gömülmüyordu, kaymaya yol açacak buzlanma da yoktu. Erciyes Dağı zirve için her türlü kolaylığı gösteriyordu, müracaatımız kabul edilmişti. Artık gerisi bizlere kalmıştı.
Yalova’dan gelmiş genç kardeşlerimizle birlikte emin adımlarla ilerleyerek 05.30 civarı Kahvaltı Kayalıkları’na ulaştık. Burada kısa bir mola vererek kramponlarımızı taktık, bir şeyler atıştırdık, termosumuzdaki sıcacık çayımızdan yudumlar alarak içimizi ısıttık.
Artık tırmanışın en zor bölümü için hazırdık. Rotada yaşanabilecek taş düşmelerine karşı gerekli uyarılar yapıldıktan sonra güneşin ilk ışıklarıyla şeytanın girişine yöneldik.
Rakım 3370 m civarıydı. Tırmanış eğimi oldukça artmıştı, buzlanma yoktu ancak karlar zamanla oturmuş olduğundan sertleşmişti. Kazmayı saplıyor sağlam tuttuğundan emin olduktan sonra kazmadan destek alarak adım atıyor, kramponlarla iyice yere tutunduktan sonra kazmayı bir ileri noktaya saplıyorduk.
“Kazmayı sapla adım at” prensibiyle zirveye doğru yükselirken Nermin bacı midesinin bulandığını, kendisini iyi hissetmediğini ve devam etmeyeceğini söyledi.
Bu durum bizim için büyük bir süpriz olmuştu. Daha önce birlikte yaptığımız yürüyüş ve tırmanışlardan gücünü, dayanıklılığını bildiğim Nermin bacıma dikkatli baktığımda neşesiz ve keyifsiz olduğunu gördüm.
Bir gün önce ağır kamp yükü ile yaptığımız tırmanışın yorgunluğunu atamamıştı, gece de uyumamıştı. Rakımın artmasıyla havadaki oksijen miktarı da azalınca gücü ve direnci zayıflamıştı.
Mesleği gereği insan sağlığını ve vücudunu içimizde en iyi bilendi. Birlikte zirve yapma isteğimizi, daha da kötüleşebileceği korkusu frenliyordu.
Kısa bir durum değerlendirmesi yaptık. Tırmanış gittikçe daha da zorlaşacaktı bu durumda devam etmesi büyük risk alması demekti. Kararı kendisine bıraktık o da devam etmeyeceğini kampa döneceğini söyledi.
Bu arada, Kayseri Erciyes Üniversitesi Dağcılık Kulübü dağcıları da tırmanmaktan vaz geçerek şeytanın hemen altından geriye döndüler.
Nermin bacım 3400 metre rakımlardan inişe geçti ve emniyetli bir şekilde düz alana indiğini gördükten sonra yönümüzü zirveye döndük ve “kazmayı sapla adım at” başladı.
Yalova’dan gelen üç genç dağcı kardeşimizle birlikte devam ettiğimiz tırmanışımız 08.30’da zirveye ayak basmayla taçlandı. Zirveden Kayseri civarı görülmeye değerdi.
Dağlarda hava anlık değişir. Fazla keyif çatmaya gelmez her an bir fırtına tipi patlayabilirdi.
Zirveden bir kaç fotoğraf aldıktan sonra çok dikkatli bir şekilde inişe geçtik. Biliyorduk ki inişler her zaman daha zor ve daha tehlikelidir ve genelde de kazalar inişlerde gerçekleşir.
Ama şu ana kadar Erciyes Dağı bize çok cömert davranmıştı.
Dik bölümü kazasız ve başarılı bir şekilde indik ve eğimi az alana ayak basar basmaz dakikalar içinde zirvede hava değişti, şeytandan yukarısını kara bulutlar kapladı, rüzgarla beraber sis ve kar taneleri düşmeye başladı.
Hızlı adımlarla kamp alanına yöneldik, yaklaşık bir saat sonra Çoban İni’ndeydik. Nermin bacım gayet iyiydi ama zirve yapamamış olmanın üzüntüsünü yaşıyordu. Biz de üzgündük ama onun sağlığı zirvelerden daha önemliydi. Dağ yerinde duruyordu ve sağlığımız elverdikçe tekrar deneyebilir zirve yapabilirdik. Dönüşe geçtiği 3400 m rakıma çıkmak küçümsenecek bir başarı değildi.
Kamptan Erciyes Dağı’na dönüp baktığımızda zirve kara bulutlar arasında kaybolmuştu. Zirvede oyalansaydık çok büyük sıkıntılarla boğuşacaktık.
Kamp alanında kısa bir dinlenmeden sonra çadırlarımızı topladık kamp yükümüzle inişe geçtik. Oteller bölgesine ulaşmıştık ki kamp yerimiz ve kayak pistlerinin bulunduğu bölgede fırtına başladı ve kısa bir süre sonra fırtınanın yerini sağanak yağmur aldı.
Kötü hava şartları bizi bir adım geriden izliyor biz geçtikten sonra orayı cehenneme çeviriyordu. Erciyes Dağı bizi bu defa sevmiş, zirve yapmamıza yardımcı olmuş ve her türlü kolaylığı göstermişti.
Yalova’dan gelmiş dağcılarımızla başka zirve yollarında karşılaşmak dilekleriyle vedalaştık ve Ankara’ya dönmek için yola çıktık.
Gezginlerin Rotası olarak 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızın anısına zorlu bir dağımıza başarılı bir tırmanış yaptık. Zirve yolunda rehberliğimizi yapan Seyyahların Hamza’ya Nermin ve Melika bacılarıma içten teşekkürler, iyi ki varsınız ve iyi ki benim yol arkadaşımsınız.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.