- 387 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ayet satıp şey almak
"Fakat Rablerine karşı gelmekten sakınanlar için, Allah tarafından bir ikram olarak, altlarından ırmaklar akan, ebedi olarak kalacakları cennetler vardır." (Âl-i İmran sûresi, 198)
Bir ’şey’ ancak ondan Allah’a uzanan derinliği farkettiğinde senin için ’ayet’ olur. Bizse her gün ’ayet’leri ’şey’lerle değiştiriyoruz. Direnmekte zorlanıyoruz. Çünkü onların sahte cennetlerinin ırmakları üstlerinden akıyor. Bizim ırmaklarımızsa alttan. Nefis, derinlerden haberi yok, bu hareketliliğe tutuluyor. Bizim ırmaklarımız güçlü bir nehir gibi. Dışarıdan şiddetini farkettirmiyor. Ancak içinde boyveren gücünden haberdar oluyor. Onlarınki öyle değil. Onlarınki zirvesinden hiç derinleşmeden akıp gelen bir dere gibi.
Varlığından daha çok ses çıkarıyor. Varlığından daha çok ’Ben varım!’ diyor. Daha çok köpürüyor. Daha çok hareket ediyor. Daha bir nümayişli/albenili. Daha bir gürültülü. Fakat eylemselliğinden daha az varlıksallığı var. Zâhiri ne kadar vücudî görünürse görünsün aslında ademî. Biraz sonra kuruyacak. Belki birkaç kilometre ötesine dahi uzanamayacak. Sessiz bir nehir gibi ovalar aşamayacak. Varlığını bir denizin varlığına karıştıramayacak.
İşte bu yüzden, arkadaşım, karşıkonulmaz görünen bir canlılıkları var. Derinliğe talip değiller çünkü. Gayretlerini yüzeye feda etmişler. Yetiniyorlar. Derinlikle yüzleşseler dökülecekler. Derinlik foyalarını meydana çıkaracak. Bunu biliyorlar. Bu yüzden yanaşmıyorlar. Ölümü düşünmeye yanaşmıyorlar. Ayrılığı düşünmeye yanaşmıyorlar. Yaşlanmayı düşünmeye yanaşmıyorlar. Kısacası: İnsan olmaktan gelen yaralarını görmezden geliyorlar.
Körlükleri gözden değil. Bu yanlış yere bakmaktan gelen bir körlük. Nasıl? Yüzeyde durulmayan bir hareketlilik var. Gözlerini onun detaylarına saplayıp başka herşeye karşı kör olmak istiyorlar. Gafletleri bu şekil. Biliyorsun: Gaflet dikkatin katilidir. Ancak bir açıdan da dirilişidir. Farkındalığını başka her yerde öldürmek isteyen yalnız bir yere dikkat kesilir. Dikkatin tek morfini budur. Dikkat, duyarlı olması istenmediğinde, yanlış şeylerle meşgul edilir.
Kendilerince derinlik iddiaları var, evet, fakat yatayda bir derinlik bu. Tamamen eylemsel bir canlılık. Bir göz yanılsaması. Yarını yok. Yarınlarının yarını yok. Yani ahireti yok. Az da olsa devamlı olanın ’devamlı olmayan çoklardan’ daha kıymetli olduğunu çözememişler. Daha çok şey yapıyormuş gibi görünüyorlar sayılı günlerde. Daha çok yeri geziyorlar. Daha iyi eğleniyorlar. Daha çok âşık oluyor veya daha çok yatak kirletiyorlar.
Olanlara bakınca hayatın hakkını da onlar veriyormuş gibi görünüyorlar. Fakat hakikatte her eylemlerinin bir sonu var. Sepetlerinde biriktirdikleri buz. Eriyor. Her eylemleri ölümlü. Gidiyor. Yarını yok. Yarınının yarını yok. Ahireti yok. Kelebek ne kadar uzun mesafelere uçarsa uçsun "Kaplumbağadan çok yaşadım!" diyebilir mi? Varlıksal olan eylemsel olanı her zaman geçer.
O zaman ben derim ki arkadaşım: Eğer eylediğinin sonsuzlaşması ümidi varsa bir yerde asıl hayat orasıdır. Oradadır. Çünkü asıl varlık orasıdır. Devamlıdır. Ki biliyorsun: Varlık ancak devamla varlık olur. Hayat ancak devamla hayat olur. Yoksa ancak azap olur. Devam etmedikten sonra hayat ancak daha çok Leyla ile tanışıp daha çok yanmadır Mecnunlar için. Öyleyse ne diye yatayın genişliğini hakikatin derinliğine değişiyorsun? Ne? Yapmıyor musun? Yalan söyleme! Kur’an’da şöyle tarif edilen sanki sen değil misin: "Âyetlerimi az bir karşılığa satmayın ve bana karşı gelmekten sakının."
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.