- 468 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bilmiyor Musun?
İş hayatında 40. yılını dolduran Adem Bey’e çalışmak zor gelmeye başlamıştı. Sabah erkenden kalkıp kahvaltı bile etmeden yollara düşmek istemiyordu ama emekli olmaya bir türlü karar veremiyordu. Kafasından geçenleri eşi Hasibe Hanım’a açıp bu işe bir nokta koymayı gerçekleştirmek için hafta sonunu beklemeye karar verdi. Çünkü hafta sonlarında evli olan çocukları da muhakkak gelir, neşe içerisinde kahvaltılarını yaparlardı. Kahvaltı masasında ailenin bütün fertleri dertlerini ve sevinçlerini anlatır ortak bir çıkış yolu bulmaya çalışırlardı. Adem Bey yapmayı planladığı her şeyi eşi ve çocuklarına sorup onaylarını aldıktan sonra hayata geçirmeyi prensip edinmişti. Nitekim bu alışkanlık çocuklarına da bulaşmış olmalı ki onlarda ailenin onayını almadan bir iş yapmıyorlardı. Hafta sonu geldi kahvaltıya maaile oturuldu. Neşe içinde kahvaltı yapıldıktan sonra keyif çayı içilmek için Hasibe Hanım ile birlikte koltuklara çekilince Adem Bey çocuklarına;
“Sevgili yavrularım bildiğiniz üzere bu güne kadar ailemizin geleceğini ilgilendirilen işleri yaparken hep ortak karar aldık. Bugünde böyle bir karar aşamasındayız. Ben artık yoruldum, çalışmak istemiyorum, emekli olma zamanı geldi belki de geçiyor bile.” dedi.
Bu konuşmanın ardından Hasibe Hanım söze aldı. “Ben senin yorulduğunu zaten hissediyorum, ancak emekli olduktan sonra boşluğa düşersen beni sorumlu tutarsın diye söylemiyordum. Karar senin. Allah sana sağlık, sıhhat versin.” dedikten sonra çocuklar söze girdiler.
Büyük oğlu Kerem; “ Babacığım bizleri okutup iş, güç sahibi yaptığın gibi, ev bark sahibi de yaptın. Bizleri hiç bir zaman ele güne muhtaç etmedin, ömrünün geri kalanını da neleri yapmak istiyorsan onları yaparak geçir. Son karar yinede senin.” Küçük oğlu Kerim de aynı mealde şeyler söyledi. Baba Adem Bey iyice rahatlamıştı artık kararını verebilirdi. Sabah olunca her zamankinden daha erken yataktan kalkıp işinin yolunu tuttu. İş yerine varınca emekli dilekçesini verebilmek için şahsi dosyasını alıp incelemesi gerekiyordu. Hemen telefona sarıldı.
Adem Bey;
“Alo santral dosyada çalışan topal memur var ya, onu bana bağlar mısın? Adı neydi hatırlayamadım.”
Santral memuru;
“Adını bende bilmiyorum, adını öğrenir size bağlarım.”
Adem;
“Tamam.”
Santral memuru;
“Alo dosya odası.”
Dosya memuru;
“Buyurun efendim.”
Santral memuru;
“Adını bilmiyorum orada çalışan topal bir arkadaş varmış, muhasebeden Adem Bey görüşmek istiyor.”
Dosya memuru;
“ O arkadaşın adı Salim.”
Salim; “Kim o?
Dosya memuru;
“Muhasebeden Adem Bey diye birisi. Senin adını bilmiyormuş, orada topal bir memur var ya onunla görüşmek istiyorum diyormuş.”
Salim;
“Bağlasınlar görüşelim.”
Adem;
“Alo Salim Bey, emeklilik dilekçemi yazacağımda bana dosyamı gönderir misin?”
Salim;
“Elbette gönderirim Adem Bey. Ancak sen üniversite bitirmiş, kırk yıla yakın devletin çeşitli kademelerinde çalışmaktasın. Topal birine yürüme engelli kişi deneceğini öğrenemedin mi? Hayatın ne getirip, ne götüreceğini bilemezsin. Bakarsın bir gün seninde başına gelir, sana topal Adem diye hitap edilmesini ister misin?”
Salim Beyin bu konuşması karşısında Adem Bey kızardı, bozardı. Yer yarılsa yerin dibine girecekti. Özür diledi ama nafile. Olan olmuştu bir kere. Bu konuşmanın ardından Salim Bey dosyayı gönderdi. Artık yapabileceği bir şey yoktu. Dosyasını inceledi kullanmadığı izinlerinin kullandıktan sonra emekli olacağını belirten dilekçesini hazırlayıp personel işleri ile ilgili birime verdi. Adem Bey bundan sonra hürüm, istediğim zamana kadar uyuyacağım, istediğim zaman kimseden izin almadan istediğim yere gideceğim diye kafasından geçirirken telefonu çaldı.
“Alo Adem Beyle mi görüşüyorum?”
“ Buyurun ben Adem.”
“Abi ben Akyazı’dan Ayşe halanın oğlu Hasan. Nasılsın abi?”
Adem Bey;
“Çok şükür iyiyim. Hayırdır. Sen pek aramazsın da.”
Hasan;
“Pek hayır değil, annem kalp krizi geçirdi şu anda yoğun bakımda. Doktorlar hiç ümit vermiyor.
Adem Bey;
“Geçmiş olsun. Hemen yola çıkıyorum. Böyle zamanda beraber olmayacağız da ne zaman olacağız.”
Hasan;
“ Aman abi dikkatli gel. Yollar çok kalabalık.”
Adem;
“Merak etme.”
Hasan;
“Yolun açık olsun.”
Bu konuşmadan sonra Adem Bey eşi Hasibe Hanımı aradı, durumu anlatıp hazır olmasını söyledi. Hasibe Hanım da dediği gibi hazırlanıp eşyaları arabaya yerleştirdi. Alelacele yola çıktılar. Ancak vardıklarında Ayşe hala Hakkın rahmetine kavuşmuştu. Dua etmenin dışında yapabilecekleri bir şey yoktu.
Hasan hala oğlu Adem Beyle birlikte annesinin cenazesini hastane morgundan alıp mahalle camisine getirdi. Öğle namazına müteakip Akyazı mezarlığına defin ettiler. Adem bir hafta cenaze evinde kaldıktan sonra vedalaşıp Ankara’ya dönmek üzere arabası ile yola çıktı. Adem ve eşi Hasibe Hanım kaldıkları süre içerisinde fazlasıyla yorulmuştu. Bu yorgunluk yolda giderken daha da arttı ancak Adem Bey aldırış etmedi. Bolu’yu biraz geçmişlerdi ki Adem Bey arabanın kontrolünü birden kaybetti araba takla atmaya başladı. Arabanın ikinci takla atışında emniyet kemeri takılı olmayan Hasibe Hanım arabadan fırlayınca yolun kenarına düşmüş, Hasibe Hanım arabadan fırladıktan sonra araç en az üç ila dört takla attıktan sonra yolun kenarındaki ağaçlara takılıp kalmış Adem Beyin kemeri takılı olduğu için arabanın içinde sıkışıp kalmış. Arkadan gelen araçlar kazayı görüp durmuşlar ama yapabilecekleri bir şey yoktu. Çünkü Adem Bey iyice sıkışmış hemen 112 Hızır Acili arayıp haber vermişler. Adem Bey gözlerini açtığında kendisinin hastanede bulmuş. İlk iş olarak Eşi Hasibe’yi sormak olmuş. Doktorlar iyi demiş ve bayanlar odasında tedavide olduğunu söyleyince biraz rahatlamış. Burada yapılan ilk müdahalelerden sonra Ankara’ya sevk edilmişler. Eşi ufak kırıklarla ucuz atlatmış olmalı ki bir ay içinde ayağa kalktı. Ancak Adem geçirdiği bir dizi ameliyat sonrası daha iyi olamamıştı. Aralıklarla hastaneye yattı çıktı. Halen yürümekte zorluk çekiyordu. Yürüyor olsa da tek ayağının üzerine basamıyor koltuk marifetiyle yürüyebiliyordu.
Şimdi, Adem Bey her adım attığında “Topal birine yürüme engelli kişi deneceğini öğrenemedin mi? Hayatın ne getirip, ne götüreceğini bilemezsin. Bakarsın senin başına da gelir. Sana TOPAL diye hitap edilmesini ister misin?” sözü aklına geliyor.
Fevzi GÜLTUNA
Şubat//2018
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.