- 1019 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GÜLER YÜZLÜ OLABİLMEK
İnsan ruh ve bedenden yaratılmış bir varlıktır.
Nasıl ki bedeni sıcak ve soğuk gibi dış faktörlerden etkileniyor ise,ruhu da olumlu veya olumsuz dış faktörlerden etkilenmektedir.
Güler yüzlü olabilmek,tebessüm edebilmek insan ruhunu ve psikolojisini olumlu yönde etkileyen bir faktördür.
Çevrelerine güler yüzle bakan insanlar bazen yanlış anlaşılsa da,gönüllerindeki insana saygı ve sevginin yansıması yüzlerinde görülür.
İnsanlara içinizden geldiği gibi rol yapmadan gülümsediğiniz de onlarında size gülümsediğini görürsünüz.
İçten bir gülümseme insanlar tarafından kabul edilmenizi sağlar.
Tıpkı aynanın karşısındaki yüz ifadenizin aynısının size yansıması gibi.
Size içten davranan insanlara güvenirsiniz.Güven hisleri aranızda sevgi bağlarının oluşmasını sağlar.
Güler yüzlü insanlar mutluluk hisleriyle yaşarlar.
Olumlu ve etkili bir iletişim içten bir gülümseme ile başlar,iletişimde devamlılığı sağlar.
Güler yüzlü insanlar çoğu kusuru hoş gören,affeden insanlardır.
Gülümseme iç dünyamızın güzelliklerini dışa yansıtır,vereni fakirleştirmez,alanı zenginleştirir,hiç bir maliyeti yoktur.
Yorgun olanı dinlendirir,ümitsiz olanı ümitlendirir.
Hiç tanımadığınız bir insanın selam verip tebessümle yanınızdan geçmesi ile,asık bir surat ile ters ters bakıp geçip gitmesinin üzerinizde bırakacağı etki tabi ki de bir değildir.
İnsanların diğer canlılardan ayıran bir özellikte gülebilmeleridir.
Bütün insanlar aynı dilde gülümser.
İnsanın her anı elbette hoş geçmez.Bazen olumsuzlukları yaşadığımızda duygularımız bizi gülümsemekten alıkoyar.
Böyle zamanlarda bile kırgınlığa,şaşkınlığa,yorgunluğa,umutsuzluğa acı tatlı telaşelere v.b şeylere gülümsemek,içinde bulunduğunuz sıkıcı ruh halinden bir an evvel kurtulmanıza eşlik edecektir.
Gülümsemek çok şey ifade edebilir.
Bazen insan ağlamaklıyken,ağlamaya direnirken her türlü ayrılıklarda duygu doluyken konuşamaz,düğümlenir bir şeyler.
İşte o zaman bir tebessüm yetişir imdadına,o her şeyi anlatır söyler söylemek istediklerini bir bir.
Bazen bir günaydındır,iyi akşamlardır,hoşçakal,yine görüşürüz demektir.
Bazen de hal-hatır sormaktır,kardeşliktir,dostluktur,arkadaşlıktır.
İçten gelen bir gülümsemeyse eğer kötü duygular yoktur;sevgi,merhamet,hoşgörü,anlayış,nezaket ön plandadır.
Bu konuda bir uzman "Gülümseyen bir yüzde daha az sayıdaki kasın çalıştığını, çok ciddi ve somurtkan bir yüzde ise daha fazla kasın çalıştığını, bundan dolayı, çok ciddi ve sert yüzlerin daha fazla ve erken yıprandığını, buna karşılık gülümseyen yüzlerin daha az ve geç yıprandığını" ifade etmiştir bir yazısında...
Kaşlarını çatıp surat asmak için 45 adale çalıştırmamız gerekirken,gülümsemek için 15 adele yeterli geliyormuş.
Gülmeye alışmak deyip geçmeyiniz. İkinci Cihan Harbi’nden önce, belki de Birinci Cihan Harbi’nin yarattığı ruh hâli yüzünden Avrupa’da bazı milletler çok az güldüklerini fark etmişlerdi. Âdeta neşe azalmış, insanlar fazlasıyla somurtur olmuşlardı. Bunun en çok Macarlar farkına varmışlar ve Budapeşte şehrinde insanlara gülmeyi öğreten bir mektep açmışlar. O zaman bu mektebe pek çok öğrenci yazılmış; özel olarak yetiştirilmiş hocalar,gülmeyi ya öğrenmemiş veya unutmuş olan yaşlı başlı öğrencilerine hayatın türlü hadiseleri karşısında evlerinde, çalıştıkları yerlerde, kulüplerde, gazinolarda, hatta eğlence yerlerinde nasıl güleceklerini öğretmişler.Nitekim Tagor filozof da kendi hususi mektebinde öğrencilerine günde bir saat gülmeyi, kahkahalarla gülmeyi değilse bile, gülümsemeyi öğretiyormuş.
Hayatı iyi karşılamanın sırrını bulabilmek için her şeyden önce gülümsemeyi öğrenmeli.
Alain filozof hiddetin bir hastalık olduğunu söyler. Hem de hiddeti öksürüğe benzetir. Nasıl öksürük bir gıcıkla gelirse hiddet de öyledir. Bir kere başladı mı bir kere ile kalmaz; ikide bir öksürdüğünüz gibi ikide bir de hiddetlenir, sağa sola çatarsınız. Bu hastalığın bir tek tedavisi vardır. O da gülmeye alışmaktır.
Gülümsemek bazen bir hayat kurtarır,bazen iyileştiricidir,gülümsemeyeni bile gülümsetir,etrafını aydınlatır ışık saçar.
Bir tebessümün nelere sebep olabileceğini bir hikaye ile anlatıp yazımıza son verelim.
Hikayemiz şöyle:
“Küçük bir kız çocuğu, bir parkta bir bankın üzerine oturmakta olan çok üzüntülü ve hiç tanımadığı bir adama gülümseyerek bakmış. Küçük kızın bu gülümseyişi adamın moralini düzeltmiş ve kendisini daha iyi hissetmesine sebep olmuş. Adam bu moral içinde, yakın bir geçmişte kendisine yardım etmiş olan bir dostuna teşekkür etmediğini hatırlamış ve hemen bir teşekkür notu yazarak bu dostuna göndermiş.
Arkadaşından teşekkür notunu alan dostu o kadar çok memnun olmuş ki, bu memnuniyet içinde, her öğlen gidip yemek yediği lokantadaki garsona yüklü miktarda bahşiş vermiş.Garson, ilk defa almış olduğu böyle bir bahşiş karşısında tabi ki çok sevinmiş. Bu sevinç içinde, kazandığı paranın bir kısmını, akşam eve giderken, her zaman köşe başında oturan fakir adamın şapkasının içine koyuvermiş.İki gündür boğazından aşağı bir lokma geçmeyen bu fakir adam, garsonun yaptığı bu yardıma öyle çok sevinmiş ki, hemen lokantaya gidip ilk defa karnını güzel bir şekilde doyurmuş. Sonra da, bir apartmanın bodrum katında bulunan bir odadan ibaret evine doğru sevinç ıslıkları çalarak yürümeye başlamış. Neşeli, neşeli yürürken, bir saçak altında soğuktan titreyen bir köpek yavrusu görmüş ve hemen bu yavruyu kucağına alıp evine götürmüş ve karnını güzelce doyurmuş.
Karnı doyan ve gecenin soğuğundan kurtulan, küçük köpek yavrusu da çok mutlu olmuş. Sıcak odada sabaha kadar sağa sola koşuşturmuş durmuş. Ancak apartman da, gece yarısına doğru bir yangın başlamış ve etrafı dumanlar sarmış. Dumanı koklayan köpek yavrusu başlamış acı, acı havlamaya. Köpeğin sesine önce fakir adam uyanmış, daha sonra da apartman sakinleri uyanıp, birer, birer kalkmışlar. Apartmanda ki vahim manzarayı görmüşler. Anneler, babalar dumandan boğulmak üzere olan çocuklarını kucaklayıp dışarı çıkarmışlar ve onları ölümden kurtarmışlar.
AYLA CERMEN TÜFEKÇİ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.