- 665 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YANLIŞ HESAP NEDEN BAĞDAT’TAN DÖNER?
YANLIŞ HESAP NEDEN BAĞDAT’TAN DÖNER?
Selamun aleykum değerli gönül dostları bugün yüce rabbimizin izniyle gönül pınarlarımız dan süzülen ve inceden inceye yüreğimize hitap eden bir atasözümüzün anlamını sizler için paylaşacağız. Takdiri ilah bu yönde bizleri kendi rızasından ayırmasın. Amin.
Değerli dostlarımız, malumunuz üzere yüzyıllardan beridir süre gelen hayatımızın derin noktasına değinen atasözleri her zaman için olmuştur. Kimi zaman geçmiş ile gelecek arasında köprü vazifesini tutan ve geleneklerimizden doğan atasözlerimiz bizler için ön ayak olma yolundadır. Köhne bir tarihe kucak açan şanlı ecdadımız her zaman için dünya toplumuna müthiş derecede sayılabilecek bir örnek olmayı kendisine ilke edinmiştir. Evet, işte böylesi tarihin kucağında zaferden zafere koşan ecdadımız adaletin simgesini İslamiyet’tin ziyasından (ışığından) almış, bunu günlük hayatında da bizlere sunmuştur. Atalarımızın hiçbir zaman ihmal etmediği noktalardan biri de hiç şüphesiz ki ilim ve onun yaymış olduğu güzelliklerden nasibini almak. Bunun içindir ki ilme, öğrenmeye olan aşklarından diyar diyar gezip, manevi ruh terbiyesinden istifade etmişlerdir.
Bağdat… Evet hakikatin zirvede olduğu şehirlerden bir tanesi. Hakka aşık gönüllerin birçok noktada buluşma noktası olan ve vuslatın (kavuşma) zirvede olduğu güzide mekan. Bağdat’tan bahsetmemek sanırım ayrı bir nezaketsizliğe kaçar. Bugün bile sevmenin, sevilmenin eksilmediği yer olan Bağdat birçok Allah (c.c.) dostunun gönülden gönle uğradığı aşk mabedidir. İlim deryasının birer yolcusu olan ve aciz kalplere aşk-ı muhabbeti nakış nakış işleyen cennet mekan ecdadımız birçok noktada bize geleceğin mirası olarak bir takım sözlerle gelecek hayat adına ders almamızı sağlayacak olan sözler bırakmıştır.
Hiçbir zaman miskin ve çaresiz olmamızı emretmeyen dinimizin o yüce değerlerine sahip olan ecdadımızın o anki zamanda yaşadıkları bizlere her zaman yeni bir ders, yeni bir olgu yapısı içinde yaşamamızı sağlamıştır. Bugüne kadar hepimizin duyduğu, kimi zaman ise günlük hayatta kullandığı yanlış hesap Bağdat’tan döner sözü bizler için ne anlam ifade ediyor?
Peki hiç kendimize yada tanıdık birine sorduk mu, yada hiç araştırdık mı, neden yanlış hesap Bağdat’tan döner? Hani insan merak etmiyor değil ya, Neden farklı bir yer değil de Bağdat…
Aslında bunu anlamın kolay bir yolu var. Tarihin kucağında yer tutan ecdadımız hakkında şöyle bir olay rivayet dile gelir. Derler ki ticari nakliyatın kervanlarla yapıldığı devirlerde, İstanbullu bir tüccara ipekli kumaş, kürk, mücevherat, deri, hurma, pirinç ve benzeri mallar getiren bir kervancı, getirdiği malların parasını alırken daima zorluk çekermiş. Bir seferinde, İstanbullu tüccar, hesap görürken, çarpma ve toplamalarla kasden hile yaparak, zavallının beş yüz altınını iç etmiş.
Zavallı kervancı önceleri farkına varmamış, kervan hareket etmiş, İstanbul’dan çıkıp Şam, Halep, Bağdat, Beyrut ve Mısır’a kadar uzun bir sefer yapacakmış. Tüccar; “Deve yürüyüşü ile kervanın Mısır’a gidiş dönüşü altı ay sürer, hilemi yutturdum, bir daha dönün-ceye kadar da unutulur ve kaynar gider,” der sevinirmiş. Kervancı Bağdat yoluna düşmüş. Fakat yol uzun, vakit te bol olduğundan, deve üstünde hem gider, hem de İstanbul’da muhtelif tüccarlara sattığı malların hesaplarını bir daha incelermiş. Bu arada, hilekâr tüccardan yediği kazığın farkına varmış.
Kervanı oğluna ve ortağına teslim etmiş:
“Beni Bağdat’ta bekleyin. Ben İstanbul’a dönüyorum, şu hesabı temizleyeyim, çabucak size yetişirim,” demiş.
En iyi arap atlarından birisine atlayıp, üç beş gün sonra İstanbul’a gelmiş. Fakat doğrudan doğruya bu hilekâr herife gidip durumu anlatsa, parayı alamayacağını bildiğinden bir plân hazırlamış. İstanbul’daki dost ve hemşehrileriyle birlikte plânı tatbik etmişler.
Ertesi sabah, tüccarın, kapalı çarşıdaki dükkanına iki kadın gelmiş. İkisinin de elinde Tunus işi maroken birer çanta ve içinde pek çok inci, elmas, küpe, yüzük, beşi bir yerde ve kıymetli pırlantalar varmış.
Kadınlar:
“Biz Hicaz’a gideceğiz, sorduk soruşturduk, en güvenilir tüccar olarak sizi tavsiye ettiler, bunları size emanet bırakacağız. Hicaz’dan, sağ salim dönmek kısmet olursa gelir alırız, yok o mukaddes topraklarda ölürsek, size helâl olsun, bir kısmı ile bize hatim okutursunuz,” demişler.
Tüccar sevinmiş, heyecanlanmış, telaşlanmış, kendi ayağıyla gelen bu yüklü kısmetin neşesiyle kadınlara binbir ikram ve izzette bulunurken, kervan sahibi tam bu sırada dükkâna damlamış. Tüccar kervancıyı görünce şaşırmış, kervancı kısaca derdini anlatmış.
“Ha evet, sen gittikten sonra ben de hesapları incelerken farkına vardım. Haklısın, hatta senin paranı ayırdım, çocuklarıma da vasiyet ettim, ben haramdan ve kul hakkından çok korkarım, buyurun paranızı.” demiş.
Kervancı, altınları kemerine yerleştirmiş, fakat o sırada kadınlar da gitmek için ayağa kalkmışlar:
“Biz artık bu sene Hicaz’a gitmekten vazgeçtik. Allaha ısmarladık,” demişler. Dükkan sahibi tüccar, plânı anlamış, kızmış, köpürmüş ve kervancıya bağırmış:
“Böyle döne döne hesap mı olur? İlk yaptığımız hesap doğru idi. Bu münasebetsiz zamanda, nereden çıktın geldin başıma? Hani sen Bağdat’a gidiyordun, ne çabuk döndün?”
Kervancı, “Yutturduğun yanlış hesap, Bağdat’tan geri döndü,” diye cevap verip, dükkandan çıkıp gider.
Tabii sizlerle paylaştığımız bu olayın gerçeklik payını ne yazık ki bizlerde bilemiyoruz. Ancak kaynaklar bizleri bu yönde bir paylaşım yapmamıza vesile oldu. Umarım yanlış ve eksik bilgi vermemişizdir. Hepinizi saygıyla selamlar, hürmetler sunarım. Bir sonraki yazımızda görüşmek dileğiyle selametle.