EY KUDÜS,EY HÜZÜNLER ŞEHRİ
Ey Allah Rasülünün
Miraca yükseldiği kutsi şehir…
Peygamberler şehri olan Kudüs, monoteist inançlar yahudilik hıristiyanlık ve müslümanlık ile özdeşleşmiş anlam değeri büyük bir şehirdir.Mukaddes şehir Kudüs, Hıristiyanlar için Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesi ile sonuçlanan hayatının hatıralarını barındırırken müslümanların ilk kıblesi ve Hz. Muhammed’in İsra Suresi’nde bahsi geçen miracınının gerçekleştiği kutsi mekan olmuştur.Kudüs ezel bezminde peygamberin emanetini taşır.
Yahudiler ,kentin adının ilk kez Tevrat’ta geçmesiyle kutsallığı ve ebediliğinin Kral Davud ve Süleyman’ın yönetimiyle bağlantılı olduğuna inanırlar. Kadim medeniyetlerin durağında teolojik bir kimliktir Kudüs .Üç semavi dinin uhrevi hecelerinde bir tılsım, bir uzlete çekiliş, huşu namazlarında aleme dair olandır.Enel Aşk diye yola çıkan müminin visal orucu.Öyle bir visal ki sevgileri başlangıca koyan…
Kubbetül Sahra’dan İslam Peygamberinin miraç yolculuğudur Kudüs.Diğer taraftan Hz. Süleymanın mührünü taşıyan kent.Hz İsa’nın Golgota’da çarmıha gerilişi.Sura üfeleyecek olan meleğin nefesi.Allah güzellikleri ve güzeli sever hadisinin ışığında alemlere kutsi bir ışık saçan uhrevi bir kenttir Kudüs.Mersiylerde ‘Kentlerin Prensesi’ olarak anılır kutsal kitaplarda kusursuz güzellik tün dünyanın sevinci…
Tapınak Dağı kadim tarih boyunca hüzün…
Kubbe’t üssahra’yı müminlere kandil eyleyen mukaddes şehir:
Mukaddes şehrin tarihi başlangıcı M.Ö 4000’e dayanır.Kent tanrı Salem adına yapılmıştır.Kudüs tarih içerisinde pek çok kez istila ediimiş , Fırat ve Mısır’da kurulan imparatorluklar arasında devam eden çekişmelere sahne olmuştur.Tevrata göre İsrailoğulları Hz. İbrahim zamanında Filistin’e gelip yerleşmişlerdir.Krallık dönemiyle birlikte Hz. Davud Kudüs’ü başkent yapmıştır.Şehir en ihtişamlı dönemini Hz. Süleyman zamanında yaşamıştır. Hz. Süleyman’dan sonra şehir mısır firavunlarının eline geçmiştir. Bölge Mısır’dan sonra Asurluların ve Babil Devletinin hakimiyetine girmiştir. Babil ordular M.Ö. 587 Kudüs’te korkunç bir yıkım meydana getirdiler.Şehirdeki yahudiler sürgüne gönderildi.Bölge Pers ve İskender ve Roma İmaraptorluklarına da sahne olmuştur..Şehir Hz. Ömer tarafından fethedilmiştir. Emevi ve Abbasiler Fatimiler Selçukluların egemenliğine sahne olmuştur..X. yüzyıldan itibaren islam dünyasında siyasi istikrarın bozulması , dini çekişmeler (Sünniler ve Batıniler ) ve hilafet kavgaları (Abbasi-Fatımiler arasında ) Doğunun zenginliği ve Hristiyan inanan bölgeye verdiği kutsiyetle birleşince Kudüs yeniden savaşlara tanıklık edecektir.I. Haçlı Seferi ile Kudüs 1099 yılında Haçlıların eline geçti. Haçlılar Kudüste tarihin kaydettiği en korkunç katliamlardan birini gerçekleştirdiler.1187 yılına kadar Haçlıların elinde bulunan Kudüs nihayet bu tarihte Selahaddin Eyyûbî nin Hıttin’de haçlı ordusunu büyük bir hezimete uğratmasıyla yeniden müslümanların hakimiyetine girmiştir.. Eyyubi Devleti’nin son bulması sonrası Memluklu devleti idaresinde 1253 yılına kadar kalmıştır.
Mukaddes kentin islam medeniyetinin hizmetine girmesi Hz Ömer döneminde olmuştur.İslam ordularınca şehir fethedildiğinde Halife Ömer ve müslümanlar Beytülmakdisde namazlarını kıldılar. Mescid-i Aksa’nın Müslümanlar için kutsaldır. Mescid-i Aksa Bakara Suresinin 144. Ayetinde Kâbe’nin kıble olarak işaret edilmesine kadar geçen sürede Müslümanların ilk kıblesidir. İkinci olarak, İsra suresinin birinci ayetinde “Kulu Muhammed’i geceleyin delillerini göstermek için Mescidi Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz ki o, çok iyi işitir, çok iyi görür” şeklinde peygamberin metafizik gece yolculuğunda Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya götürüldüğünden bahsedilmesidir. Üçüncü olarak ise, Hz. Muhammed (S.A.V)’ın Mescid-i Aksa’dan alınarak yedi kat semaya yani Sidretü’l-Münteha’ya çıkartılıp, sonra da yaratılmışların ilminin kavrayamayacağı ve hiç kimsenin künhünü bilmediği bir makama yükselmesi ve oradan Mekke’deki Mecid-i Haram’a geri döndüğüne olan inançtır. Müslümanlar bu uhrevi yolculuğu Miraç Kandili olarak kutlar.
Nübüvetler Şehri, Nebiler geçtiler toprağından sana selam vererek…
El-Kuds olarak anılan Mukaddes toprak denilen ve tarih boyunca birçok devletin hâkimiyeti altına giren Kudüs için Osmanlılar büyük bir önem vermiştir. 1565 tarihli bir belgede Kanuni Sultan Süleyman ‘sahib-kıran-ı memalik-i Rum ve Acem ve Arab, Ka’be-i Mu’azzama ve Medine-i Münevvere ve Kuds-i Şerif olarak zikredilirken babası Yavuz Sultan Selim ise Celâl-zâde’ye ait Selimnâme’de Kudüs’ün şâhı olarak anılmaktadır. Hz. Peygamber "Burak" adındaki bir binek ile miraca yükselmiştir. Selimnâme’deki İstanbul fetihnamesinde de Fatih Sultan Mehmed’in atı, Hz. Muhammed’in Kudüs’te bulunan Sahratullah’tan miraca yükselirken bindiği Burak’a atfedilmektedir. Kudüs bahçesinde sanki Burak’a binmiş olan Sultanı gören askerler şevke gelmiştir.İstanbulun fethi ile Fatih bu maneviyatı yaşamıştır.
Kudüs’ün hâdimi ve hâkimi Osmanlı padişahları…
Kudüs, 636 yılında Hz. Ömer tarafından fethedilerek müslüman coğrafyasına dahil edilmiş ve 1516 yılında Mercidabık Savaşıyla Osmanlı yönetimine geçmiştir. Osmanlı millet sistemi uyarınca hristiyanlar ve yahudiler ehl-i kitap sayılmaktadır.Sultan Selim Kudüs’ü ziyaret etmiştir.Şehir Kanuni Sultan Süleyman döneminde ise en parlak devrini yaşamıştır. Kudüs İslâm aleminin en önemli ilim merkezlerinden biri haline gelmiştir.Kanuni Kudüs surunu, camileri, sebilleri, Al-Rusasiye Medresesini ve Kaleyi restore emri vermiş, Al-Sakhra’nın batısındaki Nebi Mihrabı’nı inşa ettirmiştir. Padişah eşleri de vakıflar kanalıyla kutsal şehre katkı sağladılar. Sultan Süleyman’ın eşi Hürrem Sultan (Roxelanne) Kudüs’te Sultana özel bir yapı inşa ettirmiştir. Bu yapı kompleksi cami, okul, han ve ilim talebelerine ve fakirlere bedava yemek dağıtan bir aşevinden oluşmaktadır. 1672 yılında Kudüs seyahatini gerçekleştirdiğini ifade eden Evliya Çelebi, burada yedi daru’lhadis, on daru’l-kurra, kırk sıbyan mektebi ve yetmiş tekke bulunduğu kaydını düşmüştür. II.Abdulhamid döneminde ise, sultanın ümmet birliği düşüncesi doğrultusunda, iptidai mektep sayısının üç yüzün üzerine çıktığı tarihi kayıtlarda mevcuttur.
1896 yılında Bir Yahudi yurdu kurma fikrini ilk defa Theodore Herzl dile getirmiştir. Herzl, fikrini gerçekleştirmek amacıyla Avrupa ve Amerika’da yaşayan Yahudi ileri gelenleri ile görüşmeye başlamıştır. Theodore Herzl İstanbul’a gelerek Filistin’in Yahudi göçlerine açılması ve buranın muhtar bir Yahudi yönetimine sahip olması karşılığı olarak, Osmanlının Avrupa devletlerine olan borçlarının ödenmesi ve Avrupa basınında padişah lehine propaganda yapmak gibi teklifler yapmıştır.Ancak kendisi padişah ile görüşemeyip, tekliflerini yakın adamı Polonyalı Philip Newlinsky vasıtasıyla yapmıştır. Abdülhamid ise bu tekliflere kızarak şöyle demiştir: “Eğer Mr. Herzl senin bana arkadaşım olduğun gibi bir arkadaşın ise ona nasihat et, bu konuda bir diğer adım atmasın. Ben bir karış toprak bile olsa satamam. Zira bu vatan bana ait değil, milletime aittir. Benim milletim bu toprakları savaşta kanlarını dökerek kazanmışlar, onu kanları ile verimli kılmışlardır. Bu toprak bizden sökülüp alınmadan evvel, biz onu tekrar kanlarımız ile sularız. Benim Suriye ve Filistin alaylarımın efradı birer birer Plevne’de şehit düşmüşlerdir. Onlardan bir tanesi dahi dönmemek üzere muharebe meydanlarında canlarını vermişlerdir .” Bu sözlerle II. Abdülhamid, Türk örf ve geleneği ile devlet yöneticiliğinde toprak satmanın olmadığını vurguladıktan sonra toprağın milletin malı olduğunu, onun bir parçasını dahi veremeyeceğini ve devletin parçalanmasına kadar Yahudilerin bu emellerine izin vermeyeceğini açıkça ifade etmiştir. Bu cevap üzerine Herzl hayal kırıklığına uğrayarak ikamet ettiği Viyana’ya geri dönmüştür. 1897’de İsviçre’nin Basel şehrinde bir Dünya Siyonist Kongresi toplanarak, Filistin’i bir “Yahudi Milli Yurdu” haline getirmeyi ihtiva eden bir karar almıştır. Herlz,1901’de II. Abdülhamid’in huzuruna çıkarak, Rusya’da zulüm gören Yahudilerin Filistin’e yerleştirilmesi ve muhtar idareye sahip olmaları karşılığı olarak 20 milyon teklif etmiştir. Bu tekliflere sinirlenen II.Abdülhamid heyeti kovmuştur.I.Dünya Savaşında ise Avrupalı devletler siyonizm politikasında yararlanarak yahudilerin desteğini aldılar.İngilizler adına Yahudi Katır Birliği Çanakkale’de savaştı. Birinci Dünya Savaşının çıkması onlara bu fırsatı vermiş ve İngilizler ile Fransızların yanlarında yer alarak ve kurdukları Yahudi Lejyon kuvvetiyle Osmanlıya karşı savaşarak emellerinin gerçekleşmesine çalışmışlardır. Bu hizmetlerine karşılık 1917 yılında Balfour Deklarasyonu yayınlanmış ve Yahudiler desteklenmiştir. Savaş sırasında ve sonrasında Şerif Hüseyin ve oğlu Faysal’ın bir Arap devleti kurmak emeliyle İngiliz isteklerine göre Yahudilerle anlaşmaları, Yahudilerin faaliyetlerine göz yummaları İsrail Devletinin kurulmasına zemin hazırlamıştır.Amerikanın desteği ile 1948 yılında İsrail devleti kurulmuştur.
Ömer ki sana gelip yüz sürdü toprağına…
Kudüs avlularda kanadı kırılmış bir güvercini andırmaktadır. Kadim tarih boyunca Akdeniz kıyılarına dökülen matemli bir gözyaşı olmuştur. Suriyeli şair Adonis Kudüs Konçertosu adlı eserinde ‘Neden geç kalır Kudüste ölüm neden hayatın ilerlemesi sanki bir ölümdür.’demektedir.Kabirden doğrulup dirilen bir ruhun, gaybın yardığı bir ulviyetin eşiğinde nicedir kalp pınarları bu soruyla çağıldamakta.Kudüs kederli bir ayin gibi tarihin altın varaklarında. Süleymanın mührünü zulme bayrak yapanlar buna etkendir.Alemlerin varedicisi bal ve süt ırmaklarınından akan cennetin habercisi Kudüs.Evveli ve ahiri varlığın özünü anlatan kent, arşın kürsüsüne son peygamberin yazdığı sonsuz hat, sonsuz yolculuk.İlahi muhayyilede celal ile cemali gördüğümüz müslümanların mihenk taşıdır.Alemlerin rabbi bu kente suretten suret vermiştir.Kudüs yaradan ile yaradılış arasındaki renkten, ışıktan ibaret ilahi bir hitaptır.Yerden göğe kadar kandiller uzanır semalarında revaklar, nurlar ,sularda yansıyan şavklar.Adem toprağın üzerine burada temas etmiştir.Bu sebeple bütün insanlığı temsil eden bir kent olmuştur.Arap bir vakanüvis ‘Kılıçlar savaş ateşini canlandırdığında, insanın en kötü silahı gözyaşı dökmektir demektedir.Kızgın çöl güneşinde kalpleri coşturan bir söylevdir Kudüs .Bir müslümanın mihrapta ululanan ezan sesidir, bir yakarıdır geceleyin okunan ,bir papazın pazar ayini, bir yahudi için ağlayan duvar ,cumartesi günlerine inen on emir.
Bir ışık bahçesidir Kudüs…
Ey Kudüs, ey hüzünler şehri
Ey gözlerinden kocaman yaşlar akan
Kim durduracak düşmanları
Üzerine çullanan, ey dinlerin incisi
Kim silecek kanları duvarlarından
İncil’i kim kurtaracak
Kim kurtaracak Kur’an’ı
Kim kurtaracak Mesih’i kendisini öldürenlerden
İnsanlığı kim kurtaracak
Nizar Kabbani
ÖMRİYE KARATAŞ
14.02.2018
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.