- 374 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Yaşlı arazi bekciyle kuş yuvasına musallat oldugğu için kürekle vurmak zorunda kaldığını belitmiş idik. Sonrasında acımalarıyla başlayan bunalım ve erkek yılanla yaşanan gerilimli günler.Kalbi olanlar dikkat!..
Bekçiyle yılan çekişmesi
Gerilimli bir gerçek yaşanmışlık
kara kargalar,alacaları, serçeler
oralarda arada bir görülen kara kartal da gelmişti…
birkaç saniye içinde nasıl buluştu,nasıl yetiştiler, hayret !
gaklayıp,vaklayıp döndü,döndüler yere yaklaşıp
yılanın yerdeki gövdesini ve yuvada gelen yavru seslerini -6-
duyunca dağılıp gittiler !”
“Ana kuşun yuvaya girişini girişini görmeliydiniz.
Bir çığlık bir çığlık… sevnç çığlığı…”
bu kez sevinçten ölecek kalbim duracak gibiydi “ dedi
Gözyaşlarını siliyordu. İçin için ağlıyordu yaşlı bekçi coca dayı.
“Buruk acılarla kalktım elarabasına atıp götürdüm.
100-150 m ötede bir çalının dibinde yer açtım gömdüm.
Yılanı öldürmek değil, gömmemek günah’ mış derler.”
Kendi kendine koşuyor gibiydi.
”Ben üzerine toprak atarken çalılıkta bir hışırtı…
kuru çörçöp çatır çutur kırılıyor…
‘ Aman allah bu da neyin nesi !.. çilli mili kocaman bir yılan!.
hem de saldırı halde…
Anladım eşi olmalıydı.
İşte şimdi başımın belada olduğunu anlamıştım.
Elimde kürek olduğu halde ona bulaşamazdım…
Titreyen dizlerimle, sürünürcesine uzaklaşıp geldim
kendimi kulubeye attım…
Kapıyı kapatıp, camları yoklayıp karyolada yatağa kendimi atıverdım…
Yürreğim göğüskafesini delecek,
Başım şapkayı fırlatacak…
Güçlükle uzanıp, tansiyon ilacından aldım,suyumu içtim…
Küreği yanıma aldım, uzandım…Hafif dalmış…
Yılanların üstünde yatmışmışışım…
Saldırılar, hışımla… hele o can düşmanım, bacağıma dolanmış,
başını kaldırmış,dilini sarkıtmış, gözleri yuvasından fırlamış…
Elimi küreğe attım… küreğin devrilmesiyle uyandım… Oh be!
Ter içindeydim, yüreğim küt küt atıyordu…
Kriz mi, rüyanın etkisi miydi…
kendisimi dinledim, ağrım sızım yoktu
elini kolunu hareket ettirdim… herşey normaldi.
Rüyanın etkisi yle imiş deyip biraz rahatlamıştım”
Kalb krizi odlmadığına sevineccek oldum ama rüyanın tesirindeydim hala.
Yılanlar.. bundan sonra gezerken,uyurken hep yılanlarla mı uğrşacaktım,
Kabus içinde…
Nitekim öyle oldu.
Kendine olan da ondan oldu
bana olan da ondan oldu.
Çatımız içinde yavruarını görür.dokunmaz,dahası hem kedilerden,benzeri düşmanlarından korur,hem önlerine tasla süt bırakırdım…
Aramızda böylesi bir dostluk varken..
“Kuş yuvasındaki yavrulara musallat olması yok mu!
Bırakmayacağımı bilmeliydi. Yavrularını yıllarca koruduğumu bildiğine göre..!
Yine kendi kendine konuşuyor gibiydi dalgındı.
Bunları düşünürken, dalmış,yarı uyku,yarı hayel halde iken
Karım gelmiş, ‘haydı kalk gidelim… artık buralarda kalamazsın.
Her taraf yılan dolu… bak bak,geliyor… geliyor işte… demesiyle Fırlayarak uyandım…
Oh!.. rüyüymış hayalmiş dedim ‘ besmele’ çektim (söyledim)
Kara kara bulutlar vadinin bir tarafından diğer tarafına akıp gidiyordu…
Salkım söyüdün dalları camın önüne doğru sarkmıştı her dal bir yılandı
Kuşun yuvasına sarkan, camdan odama sarkmakta olan yılanlar
O yeşilim dalları kestim budadım
Evin (bekçi evi) karşısındaki çalılık yılan doluydu
kırık kuru dallar kocaman birer yılandılar..
Önlerinde o!..
çalılığı yaktım… kalanlar birer kara yılan oluevrmişlerdi..!”
“ Lanet şeytana!” dedi besmele okudu kendine cesaret verdi…
“Hanı sen buraların bir parçasıydın,börtü böcek,yılan çılayan …seni tanır,bilir…dokunmazlardı,pirleri gibiydin… koruyucularıdın…
Korku nedir bilmezdin… yaz kış gece gündüz… otuz yıl…
Ne o, şimdi korkuyor musun. hiç mi böcek sinek,karınca …
Bu da onlardan biri işte.” deyip cesaretlendirmeye çalışıyorum…
“ Evde evin içinde yatağın içinde hep o !!..
Dışarı çıkarken, ne olur ne olmaz deyip küreye elimi uzattığımda
irkililiyorum, kürek kürek değildi alaca bulaca çilli kocaman
yılan oluyor!.
İlkinde ölecektim!
Tövbe,tövbe dedim,dışarı fırladım.
Uzaktan sesler geliyordu oraya yöneldi. Şarapçılardı,hem de en çekilmezleri…
kavga mı dersin, ateş yak ma mı dersin… naraları mı dersin… nedametten nedametçiler… Telaşlıydı,heyacanlıydı… Hayyamiler geldiğimi görünce
“Geliyor!” dediler,bakıştılar. İçlerinden biri gidelim,şunula uğraşmayalım!..” başkası;” durun ben onu kafaya almasını bilirim!
Üçüncüsü;”Durumu,tutumu çok bozuk!..” dedi.
Konuşmalarını duyuyor, hareketlerinden bakışlarından anlıyordum!” dedi.
Ama, beklemedikleri bir şey oldu,korkusunu çektikleri bekçi Coca dayıları onları kulubesinin önüne davet ediyor…
“Hayr ola , Mevlüt dayı hayırlı bir rüya mı gördün!... vs…
ama kırmadılar toparlanıp kulübenin önünde çilingir masalarını kurdular…
“Siz burada muhabbetinize devam edin… ben araziyi bir dolaşıp geleyim!...
dedim.
Motoruna binip uzuklaştı … Alemciler Coca dayılarındaki bu değişime akıl erdiremiyor,yorum üstüne yorumlarda bulunuyorlardı…
yok karısından sonra huyu bile değişmiş, şimdiye değin yaptıklarından
pişmanlık duyar olmuş,yok artık bekçiliği bırakacakmış yok ölümü yaklaşmış vs. vs…
Bekçi Cocamız ise yaz sıcağında yanan vadide tur üstüne tur atıp
sakinleşmek isterken,bir yanda da onların kulubenin önünde olmalarıyla
içeriye onun ya da yardımcılarının girmemiş olmasından emin olmak istiyordu…
Böyle böyle günler geçmişti ama her gün, korku dolu bir yıl,bir asırdı…
İçindeki korku azalacağına giderek artıyor, kendini yutacak bir dev oluyordu. Kulubenin önünde,yılanın karnında çıkan, dağılan kurtçuklar,kocaman kocaman yılanlar,cıngıraklı yılanlar,kara kara sarı sarı,benekli yılanlar oluvermişlerdi artık gözlerinde Coca’nın
Kaç kez gömüyü yaptığı çalılığın etrafını yakmış, kaynar sular ,
zehirler dökmüştü de yine de o görüntülerden, hayallerden kurtulamıyordu;
Kurtçukların oluşturduğu intikam çetesi
her dal bir intikam fedaisiydi…
Yaktıkları birer kara yılan oluvermişledi. .
Hergün,her an onları görmekten bıkmış,bitmiş, tükenmişti…
Bir iki ay içinde, cılız bünyesi iyiden iyiye incelmiş,kurumuş…
saçı,sakalı öyle ağarmıştı ki …
Görenler ana “ne oldu böyle Mevlüt dayı !” demekten
kendilerini alamzlardı.
Kendis ise aynaya bakamıyor,ayna bile yılandı, içi yılan doluydu aynaların…
Kendisi öyle diyordu.
Haziran sonlarıydı,sıcak bir yaz günüydü.Kulubsinin
önündeydi,ikindi saatleriydi,çayını yudumluyordu..
Alaca bulutlardan hafiften yağmur çiseliyordu…
Toprak kokusu kendisini sarstı…
’ İstiyor, toprak beni istiyor… karım da bekliyor…
Geliyorum kara toprak geliyorum…
karnın hiç mi doymaz senin!…” dedi.
Çardağa serdigi keçenin üstüne uzandı…
Mavi göğe serpilmiş morumsu, esmer, kurşuni bulutlara…
bulutsuz kıskısımda mavi göğün derinleklerine kaptırmıştı…
Bir halk söylencesine takıldı,
Ne demiş yılan;”bende bu kuyruk acısı oldukça!... “
Dalgındı gözlerini yere dikmiş kendi kendine
“ Dur çayımı içiyim de!..”
Anca duyabildiğim sesinden sık sık olduğu gibi
yine karısına diyordu, belli ki.
yüzüne bakışımdan anlamış olacak ki:
” Çağırıyor ! hayır ,hayır çayın zamanı değil…
Bak geliyor,geliyor kara belan!..”
Hayal mi,gerçek mi!” dedim, toparlanıp,etrafa baktığında,ne göreydim!..
benekli kara belanın ağzını açmış,dilini kamçı gibi titreterek,fışır,fışır…
bana yaklaşmakta olduğunu görünce;
Korkumdan lal olmuşum dilim dönmüyor yanı başımdaki küreğe
Uzanamıyordum. Kaç kez peşimi bırakmasını söylemiştim.
Bak ben de senin gibi yalnızın iki yıldır” demiş, yalvarmış, kaçınmıştım
Ne yapsam, ne desem peşimi bırakacağı yoktu. “
“Peki dedim ne yapacaksın ne düşünüyorsun şimdi!”
“ Gidecem gidecem zaten karı her gece beni çağırır durur!” dedi.
Nitekim birkaç ay sonra vefat etiğini söylediler!
“Eşini çok severdi!” dediler.
Toprakları bol olsun!
Son
Haziran,2O1O
Elmadağ
Not1- Bu konuşma dertleşmeden sonra iznim bittiğinden ayrılmıştım.
2- Öğrenir öğrenmez anlatıklarından en son anlatımı olan ve
beni çok etkileyen 17 sayfa tutarında
Okuyanlara okuyacak olanlara saygılarla
Omar Ağa Kurt ve Muhasebeci Poyraza sunulur.
Rahmetlini anlatımına saygılı davrandığıma tüm inancımla yemin ederim anlatımın onun anısına deftere yazdım.
Defter No 10
YORUMLAR
uzun bir hikaye olmalı etkili.doğa ve insan iç içe.Çevremizde hayvanlarla dostça yaşayan çok insan var. ama yılanlar biraz intikamcı. Hikayeleri ürpertici. Kargalar da biraz öyle. unutmuyorlar. Sadık dostlarda var elbette. kediler, köpekler, atlar. biraz imla hataları var yazıda. daha akıcı olabilir. kaleme sağlık.