- 697 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Emekli öğretmen Süleyman erkan ile.
Emekli öğretmen, tv proğramcısı ve köşe yazarı Süleyman Erkan:” Öğretmen yurduna hizmet etmiş, milli duygulara, inançlara saygılı olandır.”
Bugün ki konuğumuz emekli öğretmen ve Tokat Gazetesi köşe yazarı tv programcısı Süleyman erkan samimi olarak sorularımızı cevapladı.
-Merhaba Süleyman bey Hoş geldiniz.
-Hoş bulduk sağ olunuz.
SORU- Süleyman bey, bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Hangi okullarda okudunuz bugüne kadar? Nerelerde çalıştınız?
SÜLEYMAN ERKAN- Turan yalçın bey, özellikle sizin gibi değerli bir okur, sürekli yazılar yazan biriyle konuşma, beni oldukça heyecanlandırıyor. Okuduklarınızı algılamalarınıza, kalemle harflere can vermenize bayılıyorum. Bir özürlü insan olmanıza rağmen üretken bir yapınız var. Sizin gibi insanlar baş tacımızsınız.
Efendim ben Turhal’a bağlı Varvara mahallesinde bir çiftçi ailesinin ilk evladıyım. Babamın adı Süleyman, annemin adı Şehzade’dir. Babamın yıllarca çocuğu olmuş , ölmüş, çocuğu olmuş ölmüş Babama demişler ki “ Sen çocuğuna kendi adını koyarsan ve çocuk doğduktan sonra ilk süt annesi de başkası da olursa çocuğun ölmez , durur “ demişler. Babam da adımı Süleyman koymuş. Mahallemizde Arife adında bir süt annesi bulmuş ve beni on beş gün O kadın emzirmiş. Babam beni çok severdi. Mahallemize Musa adında bir simitçi gelir, her gün bir simit alırdı babam. Eskiden delikli 2,5 kuruş vardı. Bununla bana simit alırdı. Dazya yolunda 20 dönüm bir tarlamız, evimizin yanında da ahırımız vardı. Tarladan kışlık yiyeceğimizi yetiştirir. Ahırda da inek besler satar geçinirdi. İnek beslerken bazı hayvanlar hastalanırdı. Bu hayvanları keser ve pastırma sucuk yapardı annem. Kışın bol bol bunları yerdik. 6 yaşıma geldiğimde babam “ Benim oğlum okuyup büyük adam olacak. Bizim gibi geri kalıp cahil olmayacak” diye okula yazdırmak istedi. Elimden tuttu ve Devrim İlkokuluna yazdırmaya gittik. Müdür Yılmaz Baştuğ “ Çocuğun yaşı küçük bir yıl sonra kaydını alalım” der. Babam bunu duyunca Celallenir ve “ Nasıl olurda siz çocuğumu okula kayıt etmezsiniz Ben bunu kayıt ettirmesini bilirim. Siz görün “der. İki şahit bularak mahkeme kararı ile yaşımı büyütür. 1958 olan doğum tarihim mahkeme kararı ile 156 olur. Mahkeme kararını alan babam okul Müdürüne götürür. Beni okula kaydettirir.
Ne yazık ki o sene sınıfta kaldım. Beş yıllık ilkokulu 6 yılda tamamladım. Devrim İlkokulu askeri barakadan yapılmış ve yarım daire saçlarla kaplı içi elyaflı üstü kontapraklarla kaplı bir okuldu. İlkokul yıllarımızda başka meslek görmediğimizden öğretmen olmayı çok istiyordum. Her şeyi bilen, iyi giyinen ve iyi konuşan toplumda saygı duyulan bir insandı öğretmen. Bizim için öğretmenlik ulaşılması zor bir meslekti. Ortaokulu Atatürk Ortaokulunda okudum. Kadere bakın ki Ortaokulda uyum sağlayamadım ve ilk yıl sınıf tekrarı yaptım. O zamanlar iki üç yabancı dil okutuluyordu ben Fransızca eğitim alıyordum.
Turhal Endüstri Meslek Lisesi Torna Tesviye bölümünü kazandım. Okul Yenişehir’de ev Varvara mahallesinde. Arasında 4 veya 5 km mesafe vardı. Sabah erkenden gelir, öğlen yemeği için eve gelir tekrar okula döner akşam da tekrar eve dönerdik. Yaklaşık günde 16 km yo yürürdüm. Sonra bisiklet alarak biraz rahatlamıştım.
Bu dönemde öğretmen olma isteğimi bırakmış, işçi olmak, üretmek, Fabrikada çalışmak sevdası başlamıştı. Bir de atölye şefimiz vardı. Pazar ilçemizden Cemalettin Kasar. İyi öğretiyor ve anlatıyordu. Disiplini bizi silindir gibi eziyordu. Ödev yapmadığımızda kurallara uymadığımızda sopa yerdik. Üstüne kaymaklı küfürlerde işitirdik. Atölye şefimizden korktuğumuz kadar hiçbir hocadan korkmazdık. Toma, freze, taşlama, tesviye, kaynak lehim yapmanın en ince özelliklerine kadar bizlere öğretiyordu. Düz, dişli ve konik dişli yaparken dişli dibi derinliğini adımını ve hesaplarını ustaca yapıyorduk. Pense, İngiliz anahtarı, çekiç, gerdirme, çeyiz fındık kıracağı v.b araç gereçleri yapardık. Yaptıktan sonra da hayret ederdik “bunları biz mi yaptık” diye. Endüstri Meslek Lisesini 1977 yılında bitirmiştik. Bitirmemizden çok Cemalettin Kasar’dan kurtulmuş olmamıza sevinmiştik. Daha ilk yıl Gebze’de Takım tezgahları Torna Fabrikasında işçi alımına müracaat ettim. 300 kişi müracaat etti . 25 kişi alacaklardı ve fabrikaya ilk alınanlar arasındaydım.
Cemalettin Kasar öğretmenimizin disiplinini ve öğretmenliğini takdir ettim. İşimde atölye şefinin bana öğrettiklerini sayesinde diğer arkadaşlardan önce öğrenip yapıyordum. İkişer ay çalıştığım yerden beni alıp başka bölüme veriyorlardı. En son geldiğim yer dökümden çıkan parçaların markalama işlemini yapıyorduk. Tornanın ana gövdesini bizim çizdiğimiz yerden kesiyorlardı. Bir yanlış bir torna demekti.
İşçilikte hevesimiz almış olmalıyım ki, İlkokulda öğretmenlik hevesim aklıma geldi. Üniversite seçme sınavına katıldım. Amasya Öğretmen okulunu kazandım. Bu arada eşim Hülya ile evlenmiş ve Ulaş adında bir oğlum olmuştu. Amasya Tokat’a uzak geliyordu. Bir öğrenci olarak zor oluyordu. Kaydımı Tokat Öğretmen okuluna aldırdım. Bir buçuk yıl okumuştuk ki, sağ sol olaylarından dolayı okulumuz kapandı. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsüne aldılar kaydımızı. Evliydim. Bir çocuğa bakmak, kira ödemek, boş zamanlarda da para kazanmak oldukça zordu.
1981 yılında mezun oldum. İlk tayin kuramız Gazi spor salonunda çekiliyordu. Adım okundu Süleyman erkan, Tokat . Bir arkadaş gitti benim yerme zarfı aldı. Hemen gidip arkadaşa “ Sen benim yerime zarfı neden aldın arkadaşım” diye. O da “Benim adım Süleyman Erkan neden almayacağım” dedi. Bu arada ikinci Süleyman Erkan anonsu yapıldı. Ben de zarfı giderek aldım. Ağrı’ya tayin olmuştum. İlk tayin yerim Ağrı, Tutak, Dorukdibi köyü. Kışın ortasında başladım öğretmenliğe. Bir yıl sonra kurs için Niğde’ye aldılar. Sonra Diyarbakır Dicle Kurudere Köyünde 5 yıl Öğretmenlik yaptım. Turhal Çayıraltı köyünde 6 yıl kaldım. Tokat Ormanbeyli köyünde 8 yıl . Sonra Tokat Merkez Bedestenlioğlu İlkokulunda , Fatih İlköğretim Okulunda, Halil Rıfat Paşa İlkokulunda 28 yıl 6 ay çalışarak emekli oldum.
SORU- Öğretmen Olmanızın sebebi nedir? Öğretmen olmaya karar verdikten sonraki duygularınız ile bugün ki duygularınız arasında ne farklar var?
SÜLEYMAN ERKAN- Turan bey, sanırım babamın okuyana karşı duyduğu ilgi sevgi benim beynime yer etmişti. Babam yeni yazıyı da eski yazıyı da okurdu. Bazen okuduğu eski yazıda kafasına bir konu takılırsa ilçe müftüsünün yanına gider, sorar, araştırır ve öğrenirdi. Birkaç defa beni de yanında götürmüştü. Daha önce anlattım ya, beni okula kaydettirebilmek için para harcayıp sulh hukuk mahkemesinde yaşımı büyütmüştü. Sanırım iyi bir gözlemle okuma yazma araştırmasını babamdan aldım. Öğretmenliği belki bu alt duygularımla hareket ederek istedim. Babamın şöyle bir lafı vardı. ”Oğlum aldığın kadın okumuş olsun. Okumuş asla kötü yola gitmez. Yaptığı yanlışı da kısa zamanda telafi eder”
Yıllar sonra bugün hangi mesleği yapmak istersin derseler gene öğretmenlik yapmak isterim. Çünkü öğretmenlik peygamber mesleğidir. Ben emekli oldum. Boş zamanlarımda mahallemdeki çocukların derslerine yardımcı oluyorum. Mahallenin bir sorunu varsa koşuyorum. Ağaçlandırma çalışmalarını ben yapıyorum. Geçen sene Bedestenlioğlu Beştaş caddesine 150 çam, ıhlamur ağacını orman dairesinden muhtarla alarak diktik. Öğretmenliğim sanırım 4 kişinin omzuna çıkarsam bitecek.
SORU- Sizin öğretmenlik yaptığınız dönemle bugün ki dönem arasında ne fark var?
SÜLEYMAN ERKAN- Bugün bilgiye ulaşma, kaynak bulma imkanları çok. Eski yıllarda böyle imkanlar yoktu. Aydınlanmanın gaz lambası, iletişim aracının pilli radyon olacak. Köydeki en okumuş insansın. Yanlış yapma şansın az. Olursa köylülerin gözünden gönlünden düşersin. Geçmiş zamanlarda idealist öğretmenler el üstünde tutulur ve sevilirdi. Peki ya şimdikiler öyle mi ? Tüm imkanları ellerinde. Ulaşım kitap, dergi, internet, telefon. Okumuş yetişmiş insan bol. Bir konu üzerinde bilgi edinmek eskiden zaman alır ve ben zorlanırdım. Eski insanlar öğrenmeyi, bilmeyi, araştırmaya çok istekliydiler. Şimdiki gençlik sadece kendi alanlarında başka alanları düşünmüyorlar. Düşünen de pek az.
SORU- Sizin zamanınızda öğretmenlerin en büyük sorunları neydi ve su an öğretmenlerine b büyük sorunları nedir?
SÜLEYMAN ERKAN- Turan bey, bizim zamanımızda ve şu anda da öğretmenlerine belli başlı sorunları ekonomiktir. Öğretmen kendi mesleğine hakkaniyet veremiyor. Öğretmen örgütlenmeleri sendikalar, öğretmenlerin sorunlarına dertlerine ışık tutamıyor. Öğretmen ekonomik sorunlarından kurtulsa, ülkenin insanları aydınlanacak. İyi meslek sahibi olacaklar. Ülke kalkınacak. Sendikalar partilerin peşine takılmışlar. Birkaç öğretmenin atamaları, Müdür ve Müdür Yardımcısı atamaları gibi kısır döngüler içinde dolanıp durmaktadırlar.
Öğretmenler bol kitap okusunlar, araştırsınlar, incelesinler, öğrencilerine rehber olsunlar. Az eğitilmiş, öğretilmiş öğretmen yerine, iyi eğitilmiş öğretilmiş öğretmenleri devlet yetiştirmeli. Eskiden de şimdi de yeterince öğretmenler verimli olarak yetiştirilmiyor. Cumhuriyetin ilk o yokluk yıllarında öğretmenin maaşı milletvekili maaşlarına yakındı. Peki şimdi varlıklı ve zengin zamanımızda ki öğretmenlerin geçimlerine bakalım.
Bence bir ülkenin kalkınması öğretmenlerin iyi yetiştirildiği öğrencilerden geçer. Öğretmenler bu ülkenin motorudur.
SORU- Emekli olmanıza rağmen, tv programları yapıyorsunuz? .Gazetede yazıyorsunuz. Çoğu öğretmen emeklisi öğretmenevi, çayevi sohbet ediyor, neden sizce? Bu gayretleriniz size ne katkı sağlıyor?
SÜLEYMAN ERKAN- Turan Bey, inanın bu sorular bir ilkokul öğretmenine sorulan zor sorular. Biliyorsunuz emekli olmadan önce de ben TEMA gönüllüsüydüm. Kanal 60 TV de. “O köy bizim köyümüzdür” programın yapım ve sunuculuğunu yapıyordum. Emekli olduktan sonra da tv proğramlarına devam ettim. 250 belde, ilçe ve il çekimleri yaptım. İRAN Tebriz’e giderek orada da çekimler yaptım. Her öğretmenin kendine göre bir hayat felsefesi var. Ben kendimi toplumun iyi yetişmesi, çevre ve doğanın bozulmaması, doğada yaşayan canlıların zarar görmemesi için elimden geldiğini, bildiğimi sunmaya çalışıyorum. “Tuz ve ekmek hakkı” kısa filmde başrolde oynadım. Halen yurt genelinde yayınlanmaktadır.
Bu arada şunu da öğrendim. Kendimi okumuş eğitimli biri biliyordum. Tarım ,hayvancılık , ziraat ve hayatın zor şartlarıyla mücadele etmek ayrı bir bilgi ve güç, yetenek istiyormuş. İnsana okumak yetmiyor. Bildiğini hayata uygulamaktır asıl maharet olan. Ben bunları duyup gördükçe kendimi denizde bir damla gibi görmeye başladım. Tv programından sonra da Tokat Gazetesinde köşe yazıları yazmaya başladım. Halen yazıyorum. Bana diyorlar ki “ sen ne zaman emekli oldun” . Ben diyorum ki, daha emekli olmadım ki. Öğretmenlik yıllarımdan daha fazla çalışıyor, okuyor, araştırıyor, okuyor ve gene okuyorum. Şunu kafamda iyi yerleştirdim. ”İnsanın hayırlısı insana faydalı olandır” Diğer arkadaşlarım ise ister öğretmenevinde otursun sohbet etsin, ister camide sürekli ibadet etsin. Kimsenin yaşantısına karışacak, yön verecek ne gücüm ne de aklım eriyor.
SORU-Çok kitap okur musunuz? Bu size ne kazandırıyor?
SÜLEYMAN ERKAN- Daha önceden de dedim ya, ben denizde bir damlayım. Bilgiye ve öğrenmeye o kadar açım ki sormayın. Evet kitap okuyorum. Evimin salonunda, yatak odamda, arabamda ayrı ayrı kitaplar bulunuyor. Boş kaldıkça kitap okuyorum. Kitap bana her zaman her yerde doğruları öğretiyor. Hiçbir zaman bana yalan söylemediler. Yalnızlığımı paylaştılar. Karanlık dünyamı enerji ile aydınlattılar. Hangi dili biliyorsan o kitaptan okumanın ibadet olduğuna inanan bir insanım. Benim rehberim ilim irfan olsun. Yolum dikenli, karanlık olsa da, mutlaka beni aydınlatır hedefe ulaştırır.
SORU- Öğretmen olmanızın çocuklarınız üzerine ne gibi etkisi oldu?
SÜLEYMAN ERKAN- Öğretmen olarak çocuklarımı mesleki olarak istediğim yer ve mevkiye getiremedim. Bir söz var” mum çevresini aydınlatır ama dibine ışık vermez” diye. Öğretmen çocuklarının çoğu belli bir mesafe kat edemezler. En büyük sebebi ekonomidir. Sonra ilkokul öğretmenleri dağ başlarında imkansızlıklar içinde yaşarlardı. Ne kadar bilirsen bil, ne kadar çırpınırsan çırpın belli bir mesafeden sonra yol kat edemezsiniz. Çocuklar üzerine öğretmenliğimin en büyük etkisi dürüst, doğru sözlü bir birey olarak öğretmen çocukları yetiştirmektir.
SORU- Bir emekli olarak sizce emeklilerine n büyük sorunu nedir ve çözüm yolları nelerdir?
SÜLEYMAN ERKAN- Emekli olabilmek için en az 25 üzeri yıllarını bir meslek üzerine yüklemek gerekir. Emeklilerin rahat yaşayabilmesi için sosyal devletin çalışıp emekli olanlara iti bir imkan hazırlaması gerekir. Bugün ki şartlarda emeklilerin aldığı maaş ailesine ve kendisine yetecek durumda değil. Açlık sınırındadır. Emekliler ya ek iş yapmaktadırlar ya da köyleri varsa köylerinde ürün yetiştirerek köylerinde tüketirler. Diğerleri parklarda, bahçelerde cami önlerinde bir simit, bir çay yaşamaya çalışırlar. Emeklilerin en büyük sıkıntısı aldıkları maaşın yeterli olmamasıdır. Emekliler bir araya gelseler bilgi birikimi ve tecrübeleri ile çok şey yaparlar. Ama bu yaştan sonra da sağlık sorunları başlar. Hastanelerde dertlerine derman aramaya, nefes alıp yaşamaya ve tutunmaya çalışırlar. Her çalışan emekli adayıdır. Emekli olunca size verilen maaş yetmeyeceğine göre çalışanlar iyi düşünmeliler . Sadece milletvekillerinin emeklilikleri iyi olur. Onlarda dolgun günün şartlarına göre maaş alırlar. Geride kalanların Allah yardımcısı olsun.
SORU- Hayatta “keşke yapmasaydım” veya “iyi ki yapmışım” dediğiniz neler oldu?
SÜLEYMAN ERKAN-Hayatta keşke kelimesini hiç sevmem. Her iyilikte bir kötülük , her kötülükte de bir iyilik vardır. İnsan iyi gözlemlerse her ikisinden de ders alır. Hayat kolaylaşır. Geçmişte en çok anlamsız geçirdiğim zaman dilimlerinde yaşantımdan notlar alabilseydim. Her on beş günde bir zorunlu kitap okusaydım. Boş konuşup boşa zaman tüketmeseydim. Şimdi daha farklı bir yerlerde olurdum. Okuyan kendini anlar. Muhatabı ile empati kurar. Karşısındakine saygı duyar. Kelime hazinesi genişler. Akıcı güzel bir konuşmaya sahip olur. Bilir, bildiğini yapar. Yaptığını çevresiyle paylaşır. Sevilir ve sayılır. Okuyan aldanmaz ve aldatmaz…
İyi ki öğretmen olmuşum. Bugün dünyaya yeniden gelsem tekrar öğretmen olmak isterdim. Çünkü öğretmenlik mesleği peygamberlik mesleğidir. Öğretmenlik para için yapılacak bir meslek değildir. Gönül işidir Sevgi işidir. İyi ki öğretmen olmuşum. Keşkelere ayıracak zamanım yok. Her şey bana anlatılan yaşatılan ders ve deneyimdir.
SORU- Öğretmen olmak isteyenlere ne önerirsiniz?
SÜLEYMAN ERKAN- İki şey öneririm. Para kazanmak için mi öğretmenlik mesleğini seçtiniz? Yoksa gönülden mi topluma hizmet etmek için mi? Para için seçtiyseniz makam mevki içinse öğretmenlik mesleği yanlış bir seçim. Gerçekten idealist bir öğretmen olmak ve topluma rehber olacaksanız doğru seçim. Öğretmen okulu mezunu olduktan sonra öğretmen olunmuyor. Öğretmen çocuk okuturken, yolda evde her zaman öğretmenlik yapmakla olunuyor. Öğretmenlik bilgisine her gün yeni bilgiler eklenerek gelişiliyor. Bu sebeptendir ki iyi bir araştırma iyi bir okuyucu , iyi bir gözlemci olmalıdır.
Öğretmen bildiği doğruları ve haklıyı savunan olmalıdır.
Öğretmen giyim kuşamı ile parlayan bir yıldız, Güneş ısı ve ışıklarıyla aydınlatıcı, toprak ana kadar verimli, üretken, denizler kadar sonsuz ve azimli olmalıdır. Öğretmen hangi dil , din, ırk ve mezhepten olursa olsun ayrımcılık nedir bilmez.
Öğretmen vatanın birliğini ve beraberliğini ve kalkınıp gelişmesi için tüm gücüyle çalışan bireydir.
Öğretmen öğrencilerini en iyi seviyede yetiştiren , yurda yararlı bireyler yapandır.
Öğretmen yurduna hizmet etmiş, milli duygulara, inançlara saygılı olandır.
Öğretmen bu yurdu Cumhuriyete kavuşturan, Mustafa Kemal ve arkadaşlarına şükran duyandır.
Kısaca öğretmen olmak insanlık vasıf ve onurunu üst seviyede koruyup kollayan bireyseniz, yukarıda anlatılanlara talipseniz öğretmen olunuz. Topluma rehber olmak, önüne düşmek kolay bir iş değildir.
Bir ülkenin gelişmesinde de, yoksullaşıp yokluğunun çizgisini çizen ilk kişidir , bireydir. Çünkü tüm meslekler öğretmenin elinden , tornasından ve tezgahından geçer.
Öğretmen olmak zordur. Zorluğu başarmakta insanlığın temel taşıdır.
Turan beyi bu güzel söyleşiniz için size teşekkür ederim. Sorduğunuz sorulara kısa cevap verdim. Ama her bir sorunuz bir kitap konusudur. Az da olsa dilimin döndüğünce size cevap vermeye çalıştım. Okuyanlara da sevgimi ve saygımı sunuyorum. Size de iyi çalışmalar diliyorum. Güzel yürekli insan. İyi ki varsınız. Sizin kitap okumanıza , yazı yazmanıza hayranım. Siz bir özürlü olarak bunları yapıyorsunuz. Sağlam olsanız kim bilir neler yapardınız.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.