- 603 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yıllar sonra
Yıllar sonra, kağıt ve kalem ile ilk buluşmam. O eski günlerde ki gibi hemhal olabilecek miyiz yeniden, pek emin değilim aslında. Şu an birbirimize yabancı sayılırız, eh bu yazı da ısınma turu olsun.
Neden ve nasıl oldu bu uzun ayrılık?
Ânı yaşarken belki gözümüzden kaçırdıklarımız, sonradan kalıcı izler bırakabilecek, yaralara dönüşebiliyor. Bir çok ufak tefek detay, bir araya geldiğin de, devasa bir bütün oluşturuyor. Bu bütünün içinde, zaman zaman kendinizi kayıp edebiliyorsunuz. Öyle derinden kırıldım, o kadar çok incindim ki.. Meramımı anlatabildiğim ve bana iyi gelen, hani değim yerindeyse, ‘terapi’ olan, yazmaktan bile imtina eder hale geldim.
Kısaca sustum. İçime kaçıp saklandım, lakin kendimden kaçamadım. Yapmak istediğim her şey yarım kaldı. Özlemlerimi, arzularımı, heveslerimi, hislerimi, sözlerimi hâtta ve hâtta sesimi bile odalara hapsettim. Hissiyattan uzak, insanlardan, ortamlardan uzak.. neredeyse tecritteydim. Peki sonuç? Sonuç yok, bomboş geçen yıllar, eskimeye, unutulmaya terk edilmiş anılar..(yaşanmamış) Ruhsuz, miskin bir hayat.. Bu arada kendimi sürekli uyuttum, uyuyunca geçer sandıklarım, geçmedi. Sadece kısa bir süreliğine unuttum. Aslında her şey dipdiri, karşımda dimdik duruyordu. Kaçacak, saklanacak hiçbir yerim de yoktu. Kendimle yüzleşecek cesaretim de..
Peki şimdi ne değişti? Tabii ki değişen hiçbir şey yok. Özlem dışında.
Yazarken; parmaklarımın titrediğini, kalbimin hızlı hızlı çarptığını, içimde ki amansız korkuyu hissedebiliyorum. Ayrıca garip bir şekilde heyecanlıyım. Kendimi faş etmekten, ya da gereği kadar samimi olamamaktan ama en çokta, yazmayı unutmuş olmaktan, kısacası bu yazıyı okuyanlara madara olmaktan korkuyorum.
Sanırım kendimi ve duygularımı yazmayı seviyorum. Sosyal medyayı çok iyi kullanıyorum elbette. Piyasanın nabzını, günde mi, haberleri (magazin hariç) iyi de takip ederim. Çünkü tek dünyam bu! İşte asıl yanlış burada başlıyor. Reelde yaşadıklarımdan kaçıp, bu kutuya saklandım, yıllardır. İçerisi ne ise, dışarısı da o! Değişen hiçbir şey yok, insanın olduğu yerde her şey mümkün oluyor. E insanoğlunun olmadığı bir yerde yaşamak da imkansız. Çünkü insan, insana, biz birbirimize muhtacız. Bu gerçeği kabul etmekten başka şansım yok, değiştirme şansım hiç yok. O vakit ne yapmalı, uyum yasalarını devreye sokmalı :)
Yeniden başlamak için geç olmasa gerek. Örneğin; kitap okumak, en son kitap okuduğum tarih, sanırım 2016 Alamut Kalesiydi. Daha sonra elime aldığım Bükre isimli kitabı, öylece bir köşeye bıraktım. Yazma konusunda devamı gelir mi, inanın ben de bilmiyorum. Ama “kader gayrete aşıktır” sözünden yola çıkarak, en azından gayret edeceğimden eminim. Yazdıklarımın, kimseye bir faydası olacağını pek sanmıyorum ama bana iyi geleceğinden hiç kuşkum yok. Bu sayede yeniden düşünmeye, gözlemlemeye belki de yaşamaya başlarım, belli mi olur :)
Hayat işte; her şeyin bittiğini düşündüğünüz bir an da, yeniden bir yolunu bulup başlıyor.
İtiraf etmeliyim ki, yazmaya başlarken çok uykum vardı. Yeniden yazabildiğimi görmeyi de ne kadar çok istediğimi tahmin bile edemezsiniz. Bu kadar yazabileceğimi hiç sanmıyordum aslında.. İsteyince oluyormuş. Bazen kendime takılırım, “iste canım iste sana neler alacağım” diye. Hakikatten ne yaparsanız yapın içiniz deki isteme arzusunu sakın yitirmeyin. Yaşam ve ölüm arasında ki en derin bağlardan biri istemek! İnsan, eğer isterse yapamayacağı hiçbir şey olamaz, yeter ki istesin, yeter ki isteyin, yeter ki isteyeyim.
A4 ü doldurdum iyi mi, bura da kesmek ve sizlere mutlu bir hafta sonu dilemek istiyorum. Hoş bakın zatınıza. :)
10 Şubat 2018 /03:50
Emine Genç
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.