- 1074 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
YAŞAMIN GÖLGESİ
Yaşam emanetlerine sıra sıra dokunuyordu..Dokunuşları bazen can acıtıyor bazen hüzünden uyumuş duyguları etkilemiyordu...
Vagonların birbirine sıkı sıkıya bağlanışı istasyonda bekleyenlere güven veriyordu.. Sonsuzluğa giden yolculuk huzur içinde geçeceğe benziyordu. Tren uğradığı her istasyonda vedaların düğününe şahitlik yapıyor vagonlarında taşıdığı yolcularsa düğündeki davetli listesini oluşturuyordu. Kimi bilerek düğüne katılıyordu kimi ise süpriz davetli konumundaydı..
Bir istasyon vardı ki; kalabalıklar türkülerini, tarihin bağrında büyümüş şehrin güzelliğinde besteliyorlar söylüyorlardı.. Zamanı gelen emanet bedenler, güzellik ve kötülükleri ardlarında bırakarak masalın bitimindeki noktanın eşliğinde yanlarına sadece çıplak ruhlarını da alarak trene doğru gidiyorlardı..
Kalabalıkların zik zak çizdiği, duyguların yaşama şovalyelik yaptığı, beklemeler seramonisinin sessizliğinde bir gölge yürüyordu sonsuzluktaki ışığın göz kamaştıran güzelliğine.. Adımları kendinden emin rap rap seslerinin yankısında sona gidişin hikayesini tamamlıyordu. Ama yüreği bu hikayenin içinden sıyrılmak ardında bıraktığı güzelliklere, minik güvercinine, ömrüne gitmek istiyordu. Biliyordu istemek başarmanın kalbiydi. Kalp durduğu an istilanın ve noktanın yaşam bulduğu andı. İstasyona yaklaştığı her dakika ömrün zamanın basamaklarına teslimiyetiydi...
Onu diğer davetlilerden ayıran özelliği ona bir şans verilmiş olmasıydı. Şansını değerlendirme; bedeninde çıkan savaşa katılıp cephede onu bekleyen güzelliklere elini uzatıp düşmanlara direncini göstermekle mümkündü.. Üstelik tek başına da değildi..Ömrü, kitapları, güvercini, dicle nin dost sesi ve sevdikleri yüreği istedikçe cephede onunla omuz omuza yürek yüreğe savaşın karanlık gölgesinde güneşini, yaşam çekirdeğini aramaya devam edeceklerdi...
Adımları zamanın ele avuca gelmez çarkında alelacele ilerliyordu.. Gök gürültüsünün esaretinde yağan yağmur düşüncelerini, yüreğini sırılsıklam yapıyor titremesini duygularının en ücra köşesinde saklıyordu... İnatçılığı kendisine mi yaşamın tek düze salınışına mıydı.... Önce iç savaş bitmeliydi ki cephedeki kan kaybı duygu kaybı son bulsun...
Sren sesi tarihin bağrında büyüyen şehrin tüm caddelerini istila etmiş, kulakları sağır edercesine zevk çığlıkları atıyor yolcularını arıyordu.. Sonsuzluğa bileti kesilen bedenler çıplak ama üşümeyen ruhlar olarak vagonlarda yerlerini alıyorlardı..
Tren kalkış vaktini aşmış son yolcusunu bekliyordu. Gök gürültüsü yağmurun zoraki eşliğinde tüm duyguları hem ürkütüyor hem ıslatıyordu. İstasyona giden yol güneşinne küsmüş bir ileri bir geri giden ayak izlerini misafir ediyordu... Kırılan ağaç dallarının çıtırtıları ayak izlerindeki titreyişin açıklamasıydı......
Beyaz Ağıt/Mehtap ALTAN
YORUMLAR
Karamsarlığa ,korkuya luzum yok.Trene binmeden önce,şu dünyadan ne alabilirsek alalım da.Trene bindiğimizde hiç olmazsa hayıflanmayalım.
Binincede Trenin sahibi herkesi nereye götürüyorsa bizleride oraya götürür herhalde
o O'nun bileceği iş,Dünyaya salanda O,Geri çağıranda O
Selamlar,Saygılar