- 815 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Topaç
İşsizlik fena şey. Hele evli barklı olana. Aş ekmek bir yana da, oğlanın çikolatasını cebimde bulunduramıyorluk öldürüyor beni. Karım dünyaya maviş maviş bakan bir melek. Oğluma yıllar sonra kavuştuk. Olmadı çocuğumuz uzun zaman. Tam yedi yıl. Babam ölünce bir ev kaldı kardeşimle bana. Sattık. Zaten oturulacak hali yoktu. Her yanı dökülüyordu. Baba ocağımız tütsün istedik önce, fakat akı bokunu kurtarmayacaktı anlayıp sattık. Bana düşen payın birazıyla eşyaları yeniledik. Kalanını çocuk sahibi olmak için tedaviye harcadık. İlk seferde gebe kaldı karım. Oğlumuzu kucakladığımız o ilk anı hiç unutamıyorum. Şimdi dört yaşında oldu kerata.
Mahir abi sayesinde tersanede iş buldum. Günlerce iş aramaktan ayaklarıma kara sular inmişti. Sokak aralarında hamallık yapıyor, bazan işportaya çıkıyor, hiçbir şey yapamazsan hurda toplayıp günümü kazanmaya çabalıyordum. Hep severdim denizi ve gemileri. Uyandığımda gidecek bir işim olması da ayrı bir güzellik.
Ağır iş bizimkisi. Elektrikle metalle ahşapla uğraşmak gerek. Boya kokusuna tinere alışmak şart. Kocaman gemiler bakıma gelir bizim havuzlara. Sonra yeni gemiler de yapıyoruz. Nedense hep kadın adları vermek istiyor insanlar teknelerine, gemilerine. Sanki o uçsuz bucaksız denizde özlem gidermek ister gibi. Bir sürü gemiciyle ahbaplık ettim burada çalışmaya başladım beri. Söylendiği gibi her limanda sevgilisi olan pek azına rastladım. Daha çok içleri yangınlı adamlardı tanıdığım gemiciler. Arkalarında bırakmak ister gibiydiler kim bilir neleri. Kaybolmak denizin ıssızlığında, geri dönmemek belki.
Soframızda makarnadan çorbadan başka yemekler vardı artık. Bizim kerataya her akşam bir çikolata saklıyordum cebimde. Hiç beklemediği bir anda çıkartıp uzatıyordum ona ve içim eriyordu gülümsemesine. Karım alıştırma şunu her akşam her akşam dese de nafile. O gülümseme bütün çikolata fabrikalarına bedeldi benim için.
Mahir abi tersanenin eskilerinden. Neler görmüş neler. Anlatır bazan. Hepimiz dinleriz can kulağıyla. Sakin deniz bir kabardımı, engel tanımaz der Mahir abi. Bu yüzden gemileri kuğu gibi nazenin, kartal gibi güçlü yapmalıyız. Cigarasını ağzının bir kenarında tutarak konuşur. Bilir bizim onu nasıl pürdikkat dinlediğimizi. Bir Süleyman var. Bazan yanık yanık türküler söyler. Mahir abi anlatmaktan sıkılınca, hadi Süleyman tıngırdat bakalım oradan bir şeyler der ve türküye keser her yanımız.
Oğlan topaç diye tutturdu. Ara tara bulamıyorum. Sonunda bir yerde buldum koydum ceketimin cebine. Akşama çikolatayla birlikte çıkartıp vereceğim. Mahir abi keyifle öyküler anlatacak, Süleyman türkü söyleyecek, karım aha şu deniz kadar maviş maviş bakacak gözlerimin akına.
Sedyenin üzerindeyken topacı alın oğluma verin dedim en son. Gerisi noksan bir ömürden arta kalanlar. Gerisi, elektrik akımı. Gerisi özensizce ve tedbirsizce bir mecburiyetin ertesi. Şimdi ne olacak? Kim çikolata saklayacak ceplerinde oğlum için? Ya karım? Ucuza gittik vesselam. Şu topaç gibi çevirip durdu zaman bizi avuçlarında. Ne kolaymış ölmek? Ne kolaymış bir topacın yuvarlanıp düşmesi...
YORUMLAR
Fırat Avcı
Fırat Avcı
Ne yaşantılar var benzeri. Hikayen yüreğimi burktu.
Kalemine sağlık,
Sevgiler,
Fırat Avcı
Fırat Avcı..
Yüreğin dert görmesin bre.Ben bu sitede yeniyim ve hiç rastlamadım örneğine.Belki vardır,kul hakkı yemeyelim.Sınıf bilincine sahip bir kalemin yazısı bu.Hikaye ne güzel anlatılmış.Popülerlik hiç yok.İşte bunları yazmanız gerekiyor.Liberal yaşam felsefesini benimsemiş her kesimden insanın pek hoşuna gitmez bu tür hikayeler.
Sen yürekli bir adamsın.
Varol