Nilgün
Çividi türkülerin nağmesi bölük pörçük, sen yoksun diye. Bağlamanın telleri yorgun. Gün akşamlı biliyorsun. Dünya üç günlük, fazla hayal kurmaya değmez. Vefa İstanbul’da bir semtin adı olarak kalmamalı bana sorarsan. Vefanın en güzel aşiyanı insan sinesi. Vefa ve ahde vefa eskimemeli ,hep taze kalmalı buğusu üstünde çay misali rayihası yayılmalı. Nil nehrinin bereketiyle bereketlendirmeli günü. En uzun gece gam değil, sefa bahşetmeli. “Şeb-i yeldayı müneccimle muvakkit bilmiyorsa” hiç kimse bilmemeli.
Gerçi nice zamandır çividi türküler de dinlemez olduk. Yarım kaldı düşlerimiz. Beyaz Nil’le Mavi Nil kucaklaştı. Nil nehri olup koca Afrika kıtasının yanık bağrını bir nebze olsun serinletebilmek için. Sen benim bağrımı ateşe verdin Nil ve gün birleşip Nilgün olalı beri. Mevsim bahar değil artık zemheri...
Erguvanlar açmadan soldu bu sene senin vefasızlığından. Şimdi sana soruyorum: Sen bu vefasızlığı nerde talim ettin de bu denli başarılısın? Som baharı son bahar yapmayı kimden öğrendin?
Ah vefa İstanbul’da bir semtin adı olarak kalmamalıydın! Hüzne muhalif olmalıydı takvimlerdeki günler… Meserreti solumalıydık haza.
Tam yıldızların göz kırpıştırdığı demde ben yadına düşmeliydim. İki arada bir derede sana yazdığım şiirler gelmeliydi aklına. Ben sensiz iklimlerde seni ararken kulağım çınlamalıydı. Ve kerhen de olsa beni andığını anlamalıydım içim burkularak. Sen bir vefa yoksulu, ben hüzün yumağı nicedir. Ah lacivert akşamlar !Nicedir yadıma hep Nilgün’ü düşürür durur. Nilgün başka iklimlerde hâlimden habersiz… Gönlüm, çividi türkülerin nağmesiyle bölük pörçük Nilgün yok... Yine sana bir şiir yazmak geldi içimden:
NİLGÜN ITIRLI HER GÜN
Leylak manolya küstü sensiz öksüz dün bugün
Erguvanlar yoruldu benzetilmekten yâre
Benim takvimlerimde Nilgün ıtırlı her gün
Kalemim garip yorgun mısralarım avare
Suların berraklığı senin sesinden esin
Yağmur duası yapar deniz tenli martılar
Sana dair bir iz yok iklimimde nerdesin
İçimi ürpertiyor sensizken karartılar
Ne çayın tadı kaldı ne kahvede var keyif
Sen yad ile aşina bana kırk kat yabancı
Sen bana kayıtsızken benim yüreğim lif lif
Sade sol yanda değil bütün bedende sancı
Sana vefa öğretmek benim boynumun borcu
Hatıra atlasını okusan göreceksin
Bu garip ikliminde konaklayan bir yolcu
Gönül aynama bakıp saçını öreceksin…
Ey lacivert akşamların çividi türkülerinde çınlayan ses! En berrak, en vefalı halinle gel iklimime. Nil ve gün sözcükleri Nilgün olup aydınlatsın karanlığımı. Ben seni leyla bileyim sen beni Mecnun. Senin adında bir nun benim adımda iki nun. Hâlâ vefalı olamayacak mısın aşk olsun!
Ankara, 07.02.2018 İbrahim Kilik