Sessizliğin Sesi...
Uludağ’dayım ahşap bir dağ evinin giriş balkonunda,
elimde sigara sokak lambasının ışığında,
yağan karı seyrediyorum. Sessizliğin sesini dinliyorum.
Sigaramdan bir nefes çekerken nefesimin sesini duyuyorum.
Bir de yağan karın sesini...
Sessizliğin sesine yoldaş oluyor usul usul yağan kar.
Üşüyorum iki basamaklı ahşap merdivenden sonra kapıyı açıp içeri giriyorum.
Küçük bir salon, açık mutfak, ortada bir masa , kilim döşemeli iki sedir var.
Duvarda yanan bir ufo ısıtıcı ev sıcacık. Masada bir kupada dumanı üstünde
tarhana çorbası duruyor. Kupayı alıp tekrar dışarı çıkıyorum.
Balkonda tarhanayı yudumluyorum. Sıcak tarhana içimi ısıtıyor.
Çam ağaçları...gelin gibi her biri. Balkon ve taş sokak aydınlık ,
manzara harika... Ben tek başıma neden oradayım. Diğer evlerin ışıkları da yok.
Kimseler yok... Bir anda balkonun kenarında öylesine çizilmiş iki harf çarpıyor gözüme
dalıp gidiyorum... Bu harfler buraya neden kazılmış? acaba iki sevgilinin baş harfleri mi...
diye düşünüyorum. Aniden bir gürültüyle çamın dallarında tutunamayan kar kütlesinin
sesi bozuyor. Sessizliğin sesini...
Uyanıyorum kaskatı olmuşum...
Hepsi rüyaymış.