- 3165 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
NAR ÇUBUĞU KERAMETİ
NAR ÇUBUĞUNUN KERAMETİ
Bir zamanlar Güney Amerika’nın balta girmemiş Amazon ormanlarının bir köşesinde Zumzum diye bir kabile yaşarmış.
Makale: Mustafa Toga // 4 Şubat 2018
Buranın halkı fakir mi fakirmiş. Öyle fakirlermiş ki ilkel bir yaşam sürdürüyorlarmış. Gel zaman git zaman bunlarda çağa ayak uydurmuş, medeni hayata geçmişler. Öyle burunlarına hızma takmalar, kulak memelerine çöp sokmalar gibi adetlerine son vermişler. Senin benim gibi de giyinmeye başlamışlar. Nüfusları büyümüş büyümüş 10 milyona yaklaşmış. Kabile reisi, büyücüler halkın isteklerine yetişemez olmuşlar. Bundan sonra ülkeyi nasıl yönetelim nasıl bir yönetim sistemi olsun diye ülkede referanduma gidilmiş. Sonuç olarak 21. Yüzyılda yaşıyoruz. Madem Krallık, Çarlık, Şahlık, Padişahlık, Sultanlık devri de kalmadı, biz de Cumhuriyet Yönetimine geçelim demişler. Üstelik batı medeniyetlerinde olduğu gibi kadınlara seçme ve seçilme hakkı da verilmiş.
ZUMZUM DEVLETİNİN 111 MİLLETVEKİLİ
Devletin ileri gelenleri toplanmışlar; madem, Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi 435 milletvekili, Fransa Ulusal Meclisi 577 milletvekili, Almanya Federal Meclisi 598 milletvekili, Türkiye 550 milletvekili, Macaristan 386 milletvekili, İsveç 349 milletvekili, Yunanistan 300 milletvekili ve de 16 milyonluk Hollanda’nın 150 milletvekili var o zaman bizimde 111 milletvekilimiz olsun demişler.
Seçimler demokratik bir ortamda yapılmış. Halk kendilerini parlamentoda temsil edecek vekilleri değişik partilerden seçiyormuş. Yirmiye yakın parti seçimlere katılmış. Çoğulcu demokrasinin gereği de buymuş zaten. Mecliste, çeşitli siyasi partilerdeki vekiller memleket, millet meselelerini medeni bir şekilde tartışıp görüşüyormuş. Zumzum devletinin milletvekillerinin muhalefet kanadı da, iktidar kanadı da meclis salonunda olsun, komisyon çalışmalarında olsun, grup toplantılarında olsun saygıda kusur etmiyor, bağırıp çağırmıyor bir birbirlerinin kalbini kırmıyorlar mış. Kanun maddeleri ateşli bir şekilde tartışılıyor ama sonuçta vatanın, milletin yararına hızlı bir şekilde çıkartılıyormuş. Cumhurbaşkanının onayından sonra resmi gazetede yayınlanıp bakanlar kurulu tarafından birkaç gün içinde uygulamasına başlanıyormuş. Hangi partiden olduğu önemli değil, mebuslar meclis kapısından içeri girdiklerinde bir birlerine gülümsüyor, selamlaşıyor çıkarken ise bir birleriyle tokalaşıp öyle vedalaşıyorlar mış.
Dalaşmak, laf atmak, birbirlerinin arkasından konuşmak mı tövbe tövbe hak getire.
Dünyadaki 223 ülkeden 114’ünde siyasetçiler mal beyanında bulunuyormuş. Zumzum devletinin milletvekilleri ise daha mazbatalarını almadan mal varlıklarını kamuoyuyla paylaşıyorlarmış. Ayrıca dünyadaki 94 ülkede olduğu gibi bunlarda da siyasi partiler, bağış ve seçim kampanyalarını halkla paylaşıyorlarmış. Batı Avrupa ülkelerinde ki siyasetçilerin dokunulmazlıkları yok ya bunlarda dokunulmazlık kalkanının arkasına saklanamıyorlar mış.
Meclisteki herkes ben milletimin vekiliyim önce vatanım sonra seçim bölgemin menfaatleri, kalkınması diyerek canla başla çalışıyormuş.
MUASIR DEVLETLERİN BÜYÜK ELÇİLERİ
Her iki ayda bir başbakan, bakanlar kurulu hariç tüm milletvekilleri seçim bölgelerine gidip seçmenlerin dilek, şikâyet ve isteklerini dinliyorlarmış.
Derken bu ülkenin ekonomik kalkınması, ticari başarıları, insan hakları v.s. dünya arenasında duyulmaya başlamış.
Burası da neresiymiş deyip sık sık başka devletlerin üst düzey bürokratları Zumzum Devletine gelip gitmeye başlamışlar. Her gelişlerinde Zumzum Devletinde ki, Büyük Millet Meclisinin uyum içinde çalışmasına hayran kalıyorlarmış. Çünkü dünyanın bir çok ülkesinin millet meclisinde çatlak sesler çıkıyor, parlamento doğru dürüst çalışamıyor muş. Meclis çatısı altında rüşvet, üç kağıtçılık almış başını gitmişmiş miş. Bu ülkede mi? Hâşâ öyle bir şey olur mu?
Bir zaman sonra medeni devletlerin yöneticileri büyük elçilerine haber göndermişler. Zumzum Devletinde olup bitenleri araştırıp bize rapor edin demişler. Muasır devletlerin Büyük Elçileri; Bakanlar Kurulu toplantısına, meclis binasının günlük toplantı salonuna, grup çalışma odalarına, komisyon toplantılarına gözlemci olarak katılmaya başlamışlar. Ters giden hiçbir şey yokmuş. Her şey uyum içerisindeymiş. Bu gözleme işi aylarca sürmüş.
Bir gün ABD’nin (1 numaralı süper güç) Büyük Elçiliğinde çalışan bir üçüncü derece kâtip, meclis binasının ana giriş kapısından girerken bir şey dikkatini çekmiş. Kapının hemen yanında, duvara dayalı 1,5 metre uzunluğunda 4 tane esnek yapıda çubuk duruyormuş. Çok merak etmiş! Kapıdaki güvenlik görevlilerine sormuş “Bunlar nedir?” diye?
NAR ÇUBUKLARI
-“Nar çubuğu” demiş bir tanesi. Hem de halis malis Anori narından.
Diğer görevli; “İkisi nardan, ikisi de kızılcık ağacından yapılma sopalar bunlar” demiş.
(Not: Kızılcık ağacı dallarından yapılan oldukça sağlam ve kırılması zor sopa. Esnek yapıda olduğu için daha fazla can yakar ve darbenin alındığı yerlerde özellikle kıç bölgesi civarında kızarıklık ve kabarıklıklarım oluşmasına neden olur. Nar çubuğu ile birlikte ayrılmaz ikili oluştururlar.)
-Hııım…! diye iç geçirmiş kâtip. “Ne işe yarıyorlar?”
-“Devlet sırrı” demişler. “Söylenmez..!”
-Ama bunlar mutlaka kullanıyor. Öyle süs bitkisi gibi buraya koyulmadı değil mi?
-“Sopalar mı? Meclis açık olduğu sürece sadece sabahları kullanılır..! Onun dışında kimse onlara dokunamaz.” Lütfen buradan uzaklaşın, daha fazla bilgi vermeyiz. Devlet sırrı dedik ya demiş görevlilerden biri.
Kâtip bakmış fazla ısrarın bir faydası yok. “Bu işte bir bit yeniği var ya, sabah ola hayrola!” deyip oradan ayrılmış. Ertesi gün meclisin mesai saatinden önce gelip kapıyı rahat göre bileceği bir yere gizlenmiş. Başlamış giriş kapısını dikizlemeye.
Biraz sonra vekiller tek tek gelmeye başlamışlar. Bir çok ülkede olduğu gibi altlarında ne makam arabası ne de sağlarında sollarında korumaları ya da çantalarını taşıyan sekreterleri varmış. Yalakacıları ise hiç yokmuş. Vekillerin kapıya yaklaştığını gören ızbandut gibi güvenlik görevlileri duvara dayalı nar çubuklarından birer tane kapmışlar. Kapıdan geçmekte olan vekillerin sırtlarına var güçleri ile vurmaya başlamışlar. O haşmetli milletvekillerinin bazıları pısmaya çalışıyor, bazıları koşarak, bazıları sağ sola ziğ zağ yaparak kızılcık sopalarından kurtulmaya çalışıyorlarmış. Ne yaparsa yapsınlar tecrübeli güvenlik görevlilerinin elinden kullanamıyorlarmış. Görevliler milletvekillerine her sabaha dayak atmaya öyle alışmışlar ki nereye vuracaklarını ne kadar canlarını yakacaklarını çok iyi biliyorlarmış. Kesinlikle kafaya vurmak yasakmış onlarda genellikle kıç bölgelerine isabet ettiriyorlarmış.
Sabah yoklamasından geçen (maalesef bu arda kurunun yanında yaşta yanıyor) çok yüce Zumzum devletinin saygı değer milletvekilleri mecliste kardeş kardeş, bir birlerini üzmeden, kırmadan canla başla memleket meseleleri için çalışıyorlarmış.
HANGİ ÜLKELERDE UYGULANSIN
Zumzum devletinin kendi milletvekillerine uyguladığı bu motivasyon sistemini gören üçüncü katip, bir rapor hazırlayıp Kuzey Amerika Kıtasında ki süper ülkenin değerli görevlilerine yazılı metin olarak sunmuş. Yetkililer yazılanlara inanmak istememişler, çok şaşırmışlar. Üç gün üç gece toplantı üzerine toplantı düzenleyip raporu görüşmüşler. Kimi milletvekilleri olumlu bulmuş dünyadaki birçok ülkede uygulansın demişler, kimileri medeniyete, insan haklarına aykırı kesinlikle uygulanamaz demişler. Milletin vekiline her sabah, her sabah nar çubuğu muhabbeti olur mu? Aralarında anlaşamamışlar, ne kadar konuşup tartışsalar da bir sonuca varamamışlar. En sonunda 1001 sayfadan oluşan bir dosya hazırlayıp BM’ye göndermişler. O gün bugündür Birleşmiş Milletler üyeleri; Bu sitem, hangi ülkede uygulansın hangisinde uygulanmasın diye tartışıp duruyormuş…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.