YERDE KI SERÇE
YERDEKİ SERÇE
Onu asla umursamayan, ondan utanan sürünün içinde en büyük hayali uçmakti genç erkek serçenin. Doğası gereği uçması normalken ilk uçuş denemesinde dikenli bir çalıya takılan sağ kanadı yırtılmıştı. Yara iyileşmiş olmasina ragmen kanadi iş gormez haldeydi. Bu yuzden de uçmak onun icin cok uzak bir hayaldi.
Koca bir taşın kuytusuna çerçopten yaptığı yuvada yaşıyor bulduğu kadar yiyor, küçük birikintilerden sulanıyordu. En keyifli zamanında bile neşesi kırık umudu yitik bir ömür sürüyordu. Sürü üyelerinin çoğu onu gördükçe dudak büküyor bazıları daha ileri gidip alay ediyordu. Kendi ailesinden olanlar bile onu küçümserdi.
O yemek arayisindan arta kalan zamanini okuyarak geciririr, acılarını dile getirmek icin de notlar alır, hikaye ve bazen de şiir yazardı. Uçmayı da daha çok yer gezip öğrenmek ve daha iyi şeyler yazabilmek için isterdi.
Okudugu kitaplardan deniz aşırı ülkelerin birinde her derdi iyi eden bir doktor olduğunu öğrenmişti. "Deniz aşırı," denizleri aşabilse ne işi vardı doktorda? Her gece uykuya dalarken hayallere dalar acı acı gülümserdi. Rüyalarda uçardı, deniz aşırı ülkelere gider, yeni kuş türleri ile tanışır, bilgelerle sohbetlere katılırdı. Bazen kurduğu hayallerin ona kitaplardan daha faydalı olduğunu düşünse de o muhteşem hayal gücünü kitaplardan aldığını bilirdi.
O sabah, sıcak bir yaz gecesinin hararetiyle ilk işi çok uzak olmayan küçük dereye koşmak oldu. Tam şu içmek için eğilmişti ki derenin karşı tarafında yeni uçmaya başlamış o yılın yavrusu bir dişi serçe gördü. O ne güzellikti aman tanrım! Göğsü koyu kahverengi içinde pullanan bal rengi beneklerle doluydu. Kanatları ise daha açık bir kahverengi içinde neredeyse altın sarısına yakin pullarla süslüydü. Siyah gözleri pırıl pırıltı yeni doğan güneşin ışığıyla. Küçük bir taşın üzerine konmuş vakarla sabah şarkısını söylüyordu.
Onun yırtık kanadıyla karşıya geçmesi imkansızdı. Seslendi, zıpladı, bin türlü hareket yaptı. Ne var ki bir türlü dikkatini çekemedi. Görmemişti onu. Belki de görmek istememişti. Güçlü kanatlarını çırparak derenin öbür tarafında ağaçların içinde kayboldu.
Zavallı genç serçe mahzun kalakaldı öylece o dikenin üstünde. Unutmuştu susuzluğunu, unutmuştu hayallerini. Bilgelerle sohbetten vaz geçmişti. Tek derdi vardı onu tekrar görebilmek. Her sabah erkenden dereye su içmeye gidişi de, içmeden dönüşü de bundandı.
02-02-2018
Uğur UKUT
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.