- 1327 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TRAFİK KAZASI
SILA YOLUNDA TRAFİK KAZASI
Sabah gazetesi haberi manşetten veriyor. Hollanda’nın Rotterdam şehrinden Türkiye’ye izine gitmekte olan 5 kişilik Toga ailesi 8 Temmuz 2009 Çarşamba günü saat 11.00 civarında Almanya’nın Nürnberg kenti yakınlarında trafik kazası geçirdi.
Makale: Mustafa TOGA // 2009 // Almanya
‘Ölüm Teğet Geçti’ diyen aile reisi Mustafa Toga kazanın oluşunu şöyle anlatıyor. Frankfurt’a kadar arabayı ben kullandım. Daha sonra kızım Duygu geçti direksiyona. Hava yağmurluydu, sıcaklık ise 13 derece civarında. Nürnberg’i 57 km geçmiştik, Velburg kasabası civarında otoban sakinleşti bu arada kızım Duygu ise sürat yapmaya başladı. İbre 150 km gösteriyordu. Süratli gitme yol kaygan demeye kalmadan aniden arka sol teker den bir ses duyuldu. Araba sağ sola savruldu, ardından aniden geliş yönüne döndü. Tamamen direksiyon hakimiyeti kaybolan araba tekrar gidiş yönüne döndü ama toparlanamadı yeniden geliş yönüne döndükten sonra büyük bir gürültüyle bariyerlere çarparak durdu. Bu arada ‘Airgage’ kurtarma yastıkları arka arkaya patlayarak arabanın içindeki bizleri olası bir ölümden kurtardı.
TRAFİK KAZASININ DETAYLARI
Kazadan 2 dakika önce Türkiye Gazetesi Hollanda muhabiri Mehmet Ali Topçu ile görüşmüştüm. Yol güzergahı hakkında bilgiler verip, Hollanda’dan sabah 04.00 yola çıktığımızı şu an Avusturya sınırına yaklaştığımızı söylemiştim. Yağmur şiddetli yağıyor görüş mesafesi çok kısa, araba ise yokuş aşağı çok süratli gidiyor Allah göstermesin kaza filan olur derken olanlar oldu.
Araba otobanda iki defa döndükten sonra bariyerlere çarparak durdu. Arabanın bariyeler çarpan sol kısmından dumanlar çıkıyordu. Beş hava yastığı da patlamıştı. Araba yanar diye bin bir telaşla çocukları dışarı çıkardım. Duygu ise direksiyonun başında şok geçiriyordur. “Haydi kızım, dışarı çık!” diyorum yerinden kıpırdamıyor. Hanımla birlikte yardım edip yan ön koltuktan çıkardık. Dördünü de bariyerlerin arkasına geçirdim yoldan gelip geçen arabalar çarpmasın diye. Halen çalışmakta olan arabanın direksiyonuna ben geçtim. Arabayı ileri alıp bariyerlerden kurtardım. Otobanın sakin zamanını kollayıp U dönüşü yapıp arabayı gidiş istikametine döndürdüm ve emniyet şeridine çekip dörtlüleri yaktım. Sonra ben de arabadan çıkıp bariyerlerin arkasına geçip ANWB alarm servisini arayıp yardım istedim. Bu sırada yağmur sicim gibi yağıyor, tempratör 13 derece civarında herkes sırılsıklam olmuştu. Otobanda vızır vızır oluk gibi arabalar gelip geçiyor ama bir Allah’ın kulu durup yardım etmiyor. Hollanda Taşıtlar Kurumu ANWB’deki görevli memur yerimizi tespit etmeye çalışıyor bana yol kenarındaki direk numaralarını soruyordu. O sırada tesadüfen olsa gerek, devriye gezen otoban polisi geldi yanımıza. Telefonu Alman polis memuruna verdim. Konuştular ardından ANWB memuru “Polisin, burasının çok tehlikeli olduğunu arabayı en yakındaki bir garaja çektirmek için kurtarıcı çağıracağını ve yardım işlemlerin orada yapılacağını” söyledi. Ben telefonda konuşurken polis de Duygu’ya olayın nasıl olduğunu, arabayı kimin bulunduğunu sormuş. Duygu’da “Direksiyonda ben vardım kazayı ben yaptım” demiş. Arabanın süratini sormuş o da saf saf 150 km hızla gidiyordum demiş, doğruyu söylemiş. Poliste 100 km lik yolda 150 km hızla gidildiği için 165.00 Euro ceza kesti ve parayı hemen orada tahsil etti. Yine kaza mailinde rapor tutuldu ve çarpılan bariyerlerin, arabanın fotoğrafını çekti. Sonra arabanın uluslararası yeşil sigorta kartını bizden aldı ve ardından“ Kazanın olduğu bölgenin masraflarını tahsil etmek için sigorta şirketiyle temasa geçeceklerini” söyledi. Bu arda 15 dakika içinde kurtarma aracı geldi, bizim arabayı yükledi. PİLSACH kasabasındaki Fischer Automobil’e, bizim arabayı çektikleri garajın adı, oraya doğru hareket etti.
Eşim “Allah çok şükür yiyecek ekmeğimiz içecek suyumuz varmış ki kazayı sıyrıksız atlattık... şu an sağ salim ayaktayız ama şu polisin yaptığına bakın “Koyun can derdinde kasap et derdinde” Bize yardım etmeyip kanuni evraklara uğraşıyor diye, Türkçe olarak Alman otoban polisine çıkıştı.
PİLSACH KASABASINDA MİSAFİRİZ
Fischer Automobil’e gelince arabayı çekiciden indirip parka koydular. Bizi galerinin içerisine aldılar, birer kahve verdiler. Bu arada bende tekrar ANWB eyi arayıp adresi bildirim. Firma sahibiyle konuştular. Araba TÜM PAKET sigortalı olduğu için çekme parasını ANWB kendilerinin ödeyeceğini söyledi. Yarın bir çekici geleceğini, Mercedes-Benz C220 yi önceden verdiğim adrese, yani Rotterdam’da ki oto tamir garajı YAŞAR’a götüreceğini de ekledi. Sigortada yer aldığı üzere kiralık araba talep ettim. Ne zaman Türkiye’den geri döneceğimi sordular bende 14 Ağustosta Hollanda’da olacağımı söyledim. İzin mevsimi olmasından dolayı şu an ellerinde boşta araba olmadığını söylediler. Bu gün hemen istiyorsanız Çek Cumhuriyet’inin başkenti PRAG’da bir tane var, oradan bir trene binip aşağı yukarı 400 km uzaktaki arabayı gidip alabileceğimi söylediler. “Öyle şey olur mu?” dedim. Öyle ise bu akşam o çevredeki bir otelde yatın ve parasını ödedikten sonra makbuzları bize gönderin, masrafları size geri öderiz dediler.
Bu arada telefon trafiği susmadı. Rotterdam’daki kızım Damla’yı arayıp durumu bildirdim. Sonra Mehmet Ali’yi aradım. O da diğer gazeteci arkadaşları aramış. Ali Okşak (Atv), Ebubekir Turgut (Platform), Mehmet Ali Topçu (Türkiye ve Doğuş), Ergün Kula (Hürriyet), Yasin Yağcı (Zaman), Fehmi Atay (atv), Özcan Özbay (Fox ve DRT Haber), Melek Tatar (Kadın Dergisi) arayıp geçmiş olsun dileklerinde bulundular. Hannover’dan Ergün Kaya’yı arayıp durumu bildirdim sağolsun Almanya’da kaldığımız sürece telefonla Almanca tercümanlık yaptı. O da Türkiye’yi aramış Ersan, Selami, Gürcan İzmirlioğlu, Süleyman abim, Gülseren ablam, Ali, Elif, Tuncay, Hayriye ve Annem arayıp geçmiş olsun dileklerinde bulundular. Yine Hollanda’dan Ali-Nursel Andal, Serdar-Ayper İlgin, Hilmi Yaralı, Kemal Kırar, Nuri Gerek, Yaşar Köksal, Bülent Türker, Ahmet Doludizgin, Bülent Ünlü (Alternatifreizen), İsmail Karadağ, Şahin Soyak, Ali Gündüz (Ankara), Cengiz Ünlü (Öğretmen) Cezmi Doğaner, İbrahim Öztürk, Kazım Akyürek, Ali Akın,Özkan Bilgin (Adana), Hasan Kayacı (Fransa),Ugur Şen (T.C. Konsolosluk), Semih Arıkan, Ali İhsan Ünal ve Rıza Özkuzugüdenli aradılar. Ali bey (atv) tekrar tekrar arayıp nasıl yardım edebileceğini sordu bu arda ANWB yi arayıp işlemler hakkında bilgi alması beni çok menmun etti...
ANWB den; “Kaldığınız yere 70 km mesafedeki ERLANGEN şehrine bir araba gönderiyoruz, gidip onu alabilirsiniz” dediler.
O akşam Pilsach kasabasındaki bir otelde konakladık. Kahvaltımızı yaptıktan sonra saat 10.00 da otelden ayrılıp geri Fischer Automobil’e geldik. Bize çok faydası dokuna bayan EWA kapıda karşıladı ve Hollanda’dan çekici TIR’ın geldiğini söyledi. Hemen çekicinin şoförünün yanına gittim. TIR şoförü; “Erlangen’a gidip ANWB’nin gönderdiği arabayı alabileceğimi” söyledi. Ardından, “Hollanda’dan Mitsubishe marka stajin bir arabayı Erlangen’daki ADAC garajına getirip indirdim. Demek ki o araba sizinmiş. Şimdi burdan sizin arabayı yükledikten sonra Münih yönünde kaza yapmış 3 arabayı daha alacağım ve geri Hollanda’ya döneceğim” dedi. Gel de Hollanda’lılara “Kaaskop...!” deme... Madem arabayı bana getiriyorsun neden 70 km uzaklıktaki bir şehire indiriyorsun? Neyse, Benim kaza yapan Mercedes-Benz’deki eşyaları Fischer Automobile deki (27 saattir Almanya’dayız ve hala yağmur yağıyor) kapalı bir yere indirdik. Daha sonra TAXİ tutup Erlangen’a gittim. Alman Taşıtlar Kurumu ADAC da görev yapan memuru aldığımız ödünç arabayı kural gereği 30 gün ücretsiz kullanabileceğimizi daha fazla kullanırsak günlük kira ödeyeceğimizi ikaz etti. Resmi işlemleri tamamlayıp arabayı aldım ve geri Pilsach şehrine döndüm.. Yağmur altında eşyaları yükleyip saat 14.15 de Türkiye’ye hareket etmek üzere yola çıktım.
ALMANYA-AVUSTURYA SINIRINDA YAĞMUR KESİLDİ
Artık otobanda 110 km geçmiyordum. PASSAU’ya (yağmur kesildi) gelince benzinlikten Vinyet etiketi (Avusturya otoban parası) satın aldım. Avusturya’nın başkenti VİYANA’yı geçtikten sonra ½ saat yemek ve ihtiyaç molası verdim. Akşam Macaristan’a girdim ve gece 00,45 de BUDAPEŞTE yakınlarında ki bir konaklama tesisinde, arabanın içerisinde 04.15’e kadar yattım. Saat 05.16 da SZEGED kenti yakınlarındaki Sırbistan gümrük kapısına geldim. 3 saat gümrük işlemleri için bekledikten sonra 08.20 de oradan hareket ettim. Belgrad’ı daha sonra Niş’i geçtikten sonra yol kenarında ki SABAH-ATV ve HÜRRİYET dinlenme tesislerinde yüzlerce izinci arabası park etmiş dinleniyordu. Bizde bir benzin istasyonu parkında ½ saat dinlendikten sonra tekrar yola çıktık. PİROT yolunda, tek gidiş geliş bir yol zincirleme kaza yapmış 4 arabayı çekicilere yüklüyorlardı. Saat 14.30 da Bulgaristan sınır kapısına ulaştık. 20 dakika içerisinde gümrük işlemleri tamamlandı (benzinciden Vignet etiketi aldım) SOFYA’ ya hareket ettik. Yollar tek gidiş geliş ve çok bozuktu. Bulgaristan güya bir AB üyesi. Bu nasıl bir Avrupa Birliği üyeliğiyse...! Şehir merkezindeki, yol tabelalarında bulunan İSTANBUL yazısının üzerini (Bu bir ırkçılık. Türkleri bırak İstanbul adına bile tahmil edemiyorlar tabi bu çirkin hareket ama Bulgar halkının tümüne mal edilemez) boyayla kapatmışlar. Türkiye sınırına yakın olan HARMANLI’ya gelince yeniden yağmur yağmaya başladı. Öyle bir yağmur yağıyordu ki bırakın sileceklerin yetişmemesini, göz gözü görmüyordu. Yollar su altında kalmış seller her şeyi Meriç nehrine sürüklüyordu. Akşam saat 22.00 de gümrüğe girdik. Bulgar tarafı yavaş çalışıyordu. Gurbetçiler sık sık kornalara basarak protesto ediyorlardı.
BULGAR GÜMRÜK KAPISINDA YİNE AYNI SORUN
Kontrol sırası bize geldi. Bulgar gümrük memuru 175 m boyunda, 110 kg ağırlığında, 35 yaşlarında pasaportları kontrol ettikten sonra arabanın ruhasatını istedi. ANWB’den kiraladığımız arabanın dosyasını uzattık. Baktı... Geri uzattı “Arabanın kafa kâğıdını ver !” dedi. Dosyaya baktım yeşil sigorta kâğıdı ve ruhsat içerisindeydi. Arabadan indim. “Komşu... İşte istediğin evraklar burada hem benim arabam kaza yaptı, bu arabayı Hollanda’daki ANWB ödünç verdi” dedim.
Türkçe olarak “Ruhsat orijinal değil fotokopi seni geri göndereceğim” dedi. Sen ne diyorsun dedim ben şimdi geri mi döneceğim? ANWB yi telefonla arayacağım sende Hollandalı yetkililerle konuşacaksın çünkü bu evrakları onlar hazırladı dedim. Bu sırada polis kulübesine başka bir memur girdi onu görünce evrakları toplayıp bana uzattı.
“Haydi... Git Türkiye’ye ama dönüşünü Yunanistan’dan yap çünkü bu şekilde Bulgaristan’a geri giremezsin” dedi. Polisler kendi aralarında Bulgarca konuşmaya başlayınca, bende arabaya binip Kapıkule gümrük kapısına doğru hareket ettim. İlk kapıda; Arabanın içerisindeki herkesin kameraya bakması söylendi bizde baktık.Son günlerde gündemde olan domuz gribi kontrolü için miş, memur tamam geçebilirsiniz dedi. Kapıkule’de yeni hizmete giren gümrük kapısında 5 dakikada işlemlerimiz tamamlandı. Arabanın triptiğini yaptırırken durumu Türk memura anlattım. Memur öyle şey olmaz, araba senin üzerinde değil Lize yapmışsın ve kira kontratın var, belki memur sana bir şeyler ima etmek istemiş olabilir dedi. Jeton o zaman düştü... Arabanın ruhsatını bana geri uzatırken içerisini 20 Euro koyup geri vermemi beklemiş demek ki..! Aklıma ilk gelen şey Hollanda’ya geri dönünce Türkler İçin Danışma Kurulu IOT aracılığıyla Hollanda makamlarına aynı zamanda Hollanda vatandaşıyım, şikayette bulunma fikri oldu.
Gümrükten saat 23.50 de çıktıktan sonra doğruca Edirne Öğretmen evine gittik. O akşam öğretmen evinin misafirhanesinde yattık. Otelden daha konforlu hem daha hesaplı. Sabah kahvaltısından sonra saat 08.40 da İzmir’e gitmek üzere Çanakkale istikametine doğru yola çıktık.
TÜRKİYE’DE KAZANIN STRESİNİ ÜZERİMİZDEN ATTIK
Hayat devam ediyor. İzmir’e gelir gelmez dost doğru Kuşadası’ndaki yazlığımıza gittik. Çocuklar Ege’nin mas mavi sularında bol bol yüzdüler. Hanımla ben de iş güç düşünmeden ayaklarımızı uzatıp dinlendik. Sayılı gün çabuk geçer derler ya bizim de izin süremiz doldu. Babavatanımız Hollanda’ya dönmek üzere tekrar yollar düştük.
Hollanda’dan çıkıp Türkiye içinde ve geri Hollanda’ya gelişe kadar 10.316 Km yol katetmişiz. Bu arada kazanın geride bıraktığı masrafların dokümanını da çıkardım: Almanya içerisinde yapılan harcamalar 520 Euro. Ödünç alınan arabayı normal kanuni süresinden beş gün fazla kullanmışız ANWB’ye 434 Euro. Bu arada ekstra seyahat sigortam olduğu için ANWB benim adıma Logicx Firmasına 30 günlük araba kira bedeli olarak2.469 Euro ödedi. Araba sigorta şirketimiz Oriondirect ise Almanya Devletine bariyerlere verdiğimiz zarardan dolayı 1.600 Euro ceza ödedi.
Ne yapalım cana geleceğine mala gelsin.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.