- 1186 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ŞU KEŞKELER
ŞU KEŞKELER OLMASA
Hayatımızda şu keşkeler olmasaydı. Ya da gelecek kaygısı. Ne güzel bir yaşantımız olurdu. Zenginden fakire, güzelden çirkine herkesin Keşkeleri vardır. Bir Ahhhhh ile başlayan...! Sonu bir türlü getirilemeyen. Kırgın buruk iç çektiren. Zaman bile merhem olmaz keşkelere, tozlansada üzerleri...! İnsanoğlunun hayatında bir çok çeşit keşkeleri vardır ve bulunduğu her ortamda sık sık dile getiriler. “Keşke sigara içmeseydim, akciğer kanserine yakalanmazdım. Keşke zamanında Ahmet beyi dinleseydim de, param variken Buca yerine İzmir Güzel Yalı’dan 3 dönüm arsa alsaydım. Keşke eczacılık fakültesi üçüncü sınıftan okulu bırakmasaydım...! Evlendim, ev kadınıyım, sosyal güvencem yok!” gibi fakat “Keşke bana milli piyango dan en büyük ikramiye cıksa, o zaman gör beni. İki tane okul, bir tane cami yaptıracağım.” Bana göre bunlar keşke değil, cek-cak lı bir hayal. Bu tür hayalleri kast etmiyorum.
YAZIYORUM / Mustafa Toga/2008
Benim de keşkelerim çok bunlardan bir iki tanesini nostaljik anı olarak anlatayım.
I- Keşke 1975 yılında Tercüman gazetesini açmış olduğu yarışmada kazandığım Ankara Çankaya ile Or-An sitesi arasındaki 250 m2 arsayı 2007 yılında satmasaydım bu gün nereden baksan yüklü bir servetin sahibi olurdum. Sıra sıra dükkanlar, kat kat daireler ne güzel olurdu değil mi.
II- Keşke Mersin Cumhuriyet mahallesindeki 350 m2 arsayı 1988 yılında satmasaydım. Şimdi oralar 16 kat imar planlı. Yüzde 33 mülk sahibi hisseli olmak üzere müthaaitler apartman dairesi yapıyorlar. Nereden baksan bana da 7 daire 1 dükkan verirlerdi.
ELİMDEN 1 MİLYON KAYDI GİTTİ
Daha 17 yaşındayım. Yıl 1975, Ceyhan Endüstri Meslek Lisesinde okuyorum. Birgün Tercüman Gazetesini açmış olduğu bilgi yarışmasına katıldım. Soruların cevaplarını yazıp gönderdim. Bir ay sonra gazeteden cevap geldi. Talihli okuyuculardan olduğum ve Ankara’da Yeşilkent arsalarından 250 m2 kazandığım yazıyordu. Çankaya vergi dairesine bağlı Möhye köyü sınırları içerisindeki 86 dönüm arsanın noter tastikli hisseli planı da ekte gönderilmişti. Arsaların m2 si 80 TL ama yarışmayı kazananlara 5 TL. Fakat daha reşit olmadığım için benden vekalet isteniyordu. Bende annem adına (Ayşe Toga) noterden vekalet hazırlatıp gönderdim. Tapu masrafları için istenen 10 TL harç bedelini de verilen hesap numarasına yatırdım. Aşağı yukarı 20 gün sonra iadeli taahütlü olarak gönderilen tapuyu aldık. Tabi Adana nere Ankara nere? Hemen gidip arsayı görmedim. Bir sene sonra liseyi bitirip üniversite giriş imtahanlarına girdiğimde Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu (Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimler Fakültesi), Torna Tesviye bölümünü kazandığımı öğrendim. Okula kayıt yaptırıp Cebeci Atatürk Öğrenci Yurduna yerleştikten sonra ilk işim Çankaya Vergi Dairesine gidip Parsel no 896, Yevmiye 4853, Cilt 26, Sahife 3611 olan arsanın vergisini ödemek oldu. Daha sonra aynı okulda okuyan Hatay Erzinli arkadaşım Tayyar Nemutlu (Gaziantep Endüstri Meslek Lisesi Müdürü) ile birlikte Kızılay’dan kalkan belediye otobüsüne binip arsanın yerini görmek üzere Or-An sitesini oraya gittik. Otobüs Cumhurbaşkanlığı Köşkünü geçti aniden etraf tenhalaştı. Çevrede tek tük gece kondu evleri görülüyor, ne bir apartman, ne bir park ne de bahçe var. Yıldızevler Mahallesini geçtik Dikmen’e yaklaşıyoruz sanki boz kırdaymışız gibi çevrede tek bir ağaç bile yok. Turan Güneş Bulvarından Yeşilkent Mahallesine saptık. Taa uzakta Or-An sitesinin blokları görülüyor. Otobüs Möhye yoluna döndü, gidip bir meydanda durdu. Burası son durakmış. Bizde inip karşıdaki kahvehaneye girdik. Birer çay söyledik. Bu arada köyün muhtarını sorduk. O da oradaymış masamıza gelip oturdu. Elimizdeki tapuyu, arsa imar planın gösterdik.
Muhtar; “ Ha orası mı? Sizden önce de bir kaç kişi gelip sordu. Gazeteden mi ne çıkmış. Hemen köyün altında. Çaylarımızı içelim götürüp göstereyim.”
Arsa köye 300 metre mesafe uzaklıktaydı. Buraya arsa değil daha doğrusu tarla demek gerek.
“ Neden herkes gibi Yeni Mahalle veya Demet Evlerden almadınız da buradan aldınız. Buraların gelişmesi belki 70 yıl sonra olur” dedi.
Bizde; “Ankara’yı tanıyoruz. Gazeteden çıkınca aldık” dedik.
ARSANIN YERİNİ UNUTTUK
1979 yılında Hollanda’ya gittim. Avrupa’da o zamanki Türkiye’nin ekonomik şartlarına göre bolca para kazanıyorduk. Çankaya yöresi gelişmez diye arsayı pek merak etmiyordum. Yıllık vergilerinde ödememeye başladım. 1986 yılında Ankara’ya, Hacettepe Ünivesitesi Ağaç İşleri Mühendisliğinde okuyan Adana Yumurtalık’tan arkadaşım Kadir Kahya’nın yanına gitmiştim. Onunla beraber yine arsayı görmeye gittik. Yıldız Evler muhitine bir sürü evler yapılmıştı ama bizim arsalar da daha bir şey yok.
Aradan tam 32 yıl geçti. Yıl 2007 oldu. Akşam işten dönmüş Rotterdam’daki evimde oturuyorum. Evin telefonu uzun uzun çaldı.
Hanım açtı “ Mustafa..! Ankara’dan birisi seni arıyor” dedi.
“Allah allah...!!! Akşam vakti kim arar beni. Ankara’da öyle candan görüştüğüm kimse de yok ki?”
“Buyurun, ben Mustafa.”
“Beyefendi kusura bakmayın, sizi rahatsız ediyorum. Ben emlakçi Seyfettin Büyük.”
“Evet”
“Sizi Çankaya’daki arsanız için rahatsız ediyorum.”
“Arsa mı? Benim satılık arsam yok.”
“Tamam beyefendi biz her şeyi biliyoruz.”
“İyi de benim telefonuma nasıl ulaştınız?
“Adana’dan, annenizden aldık.”
“Arsa annemin üzerine, hem satmayı düşünmüyorum. Çocuklarım var. İlerde onlar değerlendirir diye aldım orayı. Gidip görmüyorum da, anlayacağınız orası uzun vadeli bir yatırım benim için.”
“Anladım efendim. Biz bu günki değeri ne ise onun üzerinden verip alacağız. Ben kendi adıma almıyorum. İsminin gizli tutulmasını isteyen büyük bir şirket oradaki bütün arazileri parselledi. Tek bir sizinki kaldı. Eğer satmam derseniz, tabi ki doğal olarak hakkınız, o zaman şirket "izale-i şura" ya gidecek.”
“Güzel konuşuyorsunuz da kardeşim, kusura bakmayın arazi mafyası mısınız? Zorla mı alacaksınız?”
“Yanlış anlamayınız beyefendi. Zorla değil ama konu mahkemeye intikal edecek. Arsa hisseli olduğu için o günkü vergi değeri üzerinden satışa çıkacak. Siz bizim şirketle birlikte iki hissedarsınız. Ya siz 700 bin Dolar verip tüm parselleri alacaksınız yada şirket cüzi bir fiyattan sizin arsayı satın alacak.”
Kara kara düşünme sırası bana gelmişti.
“Beyefendi siz düşünün ben yarın yine sizi arayacağım. İyi akşamlar.”
ALO ..! ARAZİ MAFYASI MISINIZ
İçime bir kurt düştü. Sordum soruşturdum etrafıma. Şirket doğru söylüyor dediler. Hem vergi ödediğin değerden alırlarsa bu gün ki verecekleri paranın ancak 1/5 kadarını alırsın.
İki gün sonra Ankara’dan tekrar aradılar.
“Tamam” dedim. Ama nasıl olacak? Tapu annemin üzerine.
“Siz onu merak etmeyin. Yeter ki siz annenize telefon edip durumu bildirin. Bizim avukatlarımızdan birisi uçakla Adana’ya gidecek. Oradan bir taksi tutup annenizin yanına varacak. Onunla beraber notere gidip satış için vekalet alacak. 27.000 TL (yirmiyedibin) parayı sizin hesabınıza mı yatıralım yoksa nakit olarak annenize mi verelim?”
“Anneme verin, ben ondan alırım” dedim.
Dedikleri gibi avukat Adana’dan 90 km lik yolu taksiyle gelip annemi köyden almış Kadirli’deki bir notere götürmüş. Noter itiraz etmiş. Bu kadın 79 yaşında "akıl-baki" mi bakalım? Yoksa zorla mı imza attıracaksınız? Gidip sağlık ocağından, doktordan sağlam raporu getirmezseniz bu iş olmaz demiş.
Keşke diyorum o arsayı hisseli değilde imarlı ifrazlı olarak alsaydım. Şimdi belki bir milyonluk servetin sahibi olarak kalacaktım. `Herkes gibi bende şu keşkeler olmasaydı` diyorum.
Arsanın olduğu muhiti mi merak ediyorsunuz. 15-20 katlı apartman müsaadeli, şimdi Ankara’nın en lüks muhiti oldu. İnanmayanlar gidip görsün ya da İnternete girip Çankaya İlçesi yerleşim alanına lütfen baksın.
AKDENİZ’İN İNCİSİ MERSİN’DE “7 DAİRE 1 DÜKKAN”
Hollanda’da 1979 dan beri çalışıyorum. Biraz birikimim vardı. Mersin’in rantı yüksek bir yerinden arsa satın almak için 1986 da Türkiye’ye gittim. Çakmak caddesinde oturan aile dostumuz Cemal Kaya’nın kayın validesi Cemile hanım beni Merkez Bankası Mersin şubesinin yanında bir emlakçıya götürdü. Büronun duvarları parselli arsalar, çeşitli inşaat projeleri ile doluydu. İçeri girince güler yüzle karşılaştık, ortam insana güven ve huzur veriyordu. Emlakçı 45 yaşlarında bundan yaklaşık 20 yıl önce Diyarbakır’den gelmiş, Mersin’de müthaaitlik yapıyormuş. Neler istediğimizi, tercihlerimizi anlattık.
“Tamam” dedi. Tam size göre bir arsam var. Biliyosunuz Mersin palmiyeleriyle ünlü, Akdeniz’in incisi bir şehir. Çok hızlı gelişiyor, yakında serbest bölge de olacak. Buradan arsa almakla çok isabetli bir kara vermişsiniz. Mersin şehir olarak Erdem’li tarafına doğru kayıyor. Mezitli kasabasına yakın, denize 150 metre mesafede noterden tasdikli parsellenmiş hisseli arsalarım var.
“İmarlı ifrazlı, müstakil değiller mi?”
“Oralar daha köy statüsünde olduğu için imar planı daha geçmedi. Ama yakında oralar da imara açılacak. İmara açıldıktan sonra oralara güç mü yeter. Şimdiden alanlar karlı.”
Arsanın yerini görmek için bir taksi tuttuk. Mersin Öğretmen Okulunu geçip Çiftlikköy kavşağına (Şimdi ki Mersin Üniversitesi) geldik. Hakikattan arsa denize yakın Gazi Mustafa Kemal Bulvarın’da, Mersin Antalya karayolunun altındaydı. 1.000 m2 (Bir dönüm) yeri peşin 15.000 DM’ye (Alman markı) veriyordu. Anlaştık, kaparo olarak 2.500 DM verdim.
“Gel benimle!” dedi. Bana iki fotoğrafla nüfus cüzdanını ver, hemen tapu işlemlerini başlatalım. Beraber Mersin Belediye binasının bitişiğindeki tapu dairesine gittik. Orda bir memuru ismiyle çağırdı.
“Mustafa bey Hollanda’dan geldi. Bir ay izini varmış. Bizim işlerimiz çok çabuk yap..!” dedi.
`Süleyman bey`dedim. Ben buradan Adana’ya annemlerin yanına gideceğim. 10-15 gün sonra gelirim. Aman ne olur işlerle ilgilenin. Tapu bir yana para bir yana!
“Tamam. Mustafa bey, inşallah o zamana bile kalmaz.”
Ceyhan’a, Endistüri Meslek Lisesinden arkadaşım Bican Koç’un yanına uğradım. Bican’ın amcasının oğlu Ahmet Koç mimar mühendisti ona noter tastikli parseli gösterdim. Hemen eline bir kağıt kalem aldı. Altında 2 dükkanı olan 200 m2 büyüklüğünde bir ev planı çizdi. “Şimdilik böyle yaptır daha sonra üstüne katları çıkarsın” dedi.
EMLAKÇI: ARSANIN TAPUSU NEREDE
Kadirli’ye uğradım, annemi kardeşlerimi gördüm. Annem arsa için çok sevindi. `Çok iyi etmişsin` dedi. Bizim köylü yani annemin doğduğu Kozan’ın Faydalı köyünden olan eski Konya Başsavcısı’da Mersin’e atanmış. Adresini aldım, gidip onu gör. Akrabasınız, artık Mersin’de birbirinize gidip gelirsiniz.
Neyse Mersin’e geri geldim. Emlakçı; “ İyi ki geldiniz. Arsa alanlardan bir kaç kişi vergisini ödememiş. Onun için sorun çıktı siz şu parayı verin bana. Ben onların da borçlarını yatırayım sonra hemen tapunu veririm” dedi. Benim içime bir kurt düştü.
“Sizinle böyle anlaşmamıştık. Bana ne elin borcundan”
Ordan ayrıldım dost doğru tapu dairesine gittim. Maksadım kimin, ne kadar borucu varsa çıkarttırıp kendim ödemek istiyordum. Daha sonra bu parayı hesaptan düşeriz diye düşündüm.
Tapu memuruna rica ettim. Gidip benim dosyayı alıp geldi.
“Kardeş!” dedi. Senin 350 m2 tapu talebin burada. Ama emlakçı Süleyman hiç bir işlem yatırmamış.
“Ne..! 350 m2 mi?” “1.000 m2” değil mi?
“Hayır..! Hürriyet mahallesinde gözüküyor”
“Ne..! Mezitli’de değil mi?”
“Hayır”
Dolandırıldığı mı anlamıştım. Hemen emlakçının oraya gittim. Tabi suratım sirke satıyor, yüzümden düşen bin parça. Emlakçı bir şeylerin ters gittiğin anladı.
“Hayrola!” dedi.
Ben de herşeyi tek tek anlattım. “Yahu” dedim siz üç kağıtçı mısınız? Bana deniz kenarında yer gösteriyorsunuz, taa dağların oradan arsa veriyorsun. Verin benim paramı geri.
“Eee uzatma!” dedi. Herkes Mersin’de arsa bulamıyor sen yer beğenmiyorsun. Büroda bulunan iki deynekçi (Arsa simsarı) zat beni iterek dışarı çıkardılar. Çatmıştım belaya. Aklıma akrabamız olan savcı geldi. Adliye ye gittim. Nöbetçi polise savcının akrabam olduğunu söyledim. Beni içeri aldılar. Savcı beni tanıyamadı. Süleyman (Eyüp) ağabeyinin akranıyım. Ben köyden ayrıldığımda sen daha çok küçüktün. Abin ne yapıyor? Hala, Yeşil Ejder’lik yapıyor mu?
“Hayır. Duruldu. Kabadayılık, külhanbeylik defterini kapattı. Kavagalara, dövüşlere artık karışmıyor.”
“Eskiden neydi. Kadirli’de ne kadar olay varsa abin ordaydı. Peki sen ne için geldin. Bir şey mi söyleyeceksin?”
Başıma gelenleri tek tek anlattım.
“Anladım” dedi. Böylelerinin üzerinde bir kuruş mal varlığı da yoktur şimdi. Senin paranı veya arsanı veririm derse bir şey yapamayız. Yasalar böyle. Neyse ben onu mahkemeye sevk edip bir kaç gün içerde yatırtayım.
“Sağol. Allah razı olsun” dedim.
Başsavcı; “Sen şimdi Merkez Karakola git. Orada başkomseri gör, selamımı söyle. Şahsı tutuklayıp emniyette götürüp ifadesini alsınlar sonra bana getirsinler” dedi.
Karakola gittim. Başkomser “Tamam” dedi. Öğle paydosu oldu şimdi sen git, saat 13:00 den sonra gel. Gidip lokantanın birinde tantuni yeyip karnımı doyurdum. Geri karakolun önüne gelince 70 yaşlarında beyaz sakallı bir önümü kesti.
“Ayaklarıyın altını öpeyim ne olur davanı geri çek. Oğlumu tutuklamasınlar. Bir sürü küçük çocuğu var. Yokluğun körü kör olsun. Şeytana uymuş sana bunu yapmış. Sen onu daha önce görmeliydin. Buranın en büyük müthaaiti idi . Battı. Büyüklük sende kalsın” dedi.
“Amca, dede ben bir şey yapmıyorum. Oğlun beni dolandırdı. Paramı versin davadan vaz geçeyim”
“Keşke verebilse, o parayla başka bir borcunu kapatmıştır. Ama bana söz verdi o arsayı sana verecek” dedi.
Elleri kelepçeli olarak polis arabasına bindirdiler. İfadesi alınmak üzere İl Emniyet Müdürlüğüne götürülürken bana “ Mustafa bey, ne olur şikayetini çek. Hemen bu gün arsanın tapusun sana vereceğim. Hemde 2.500 DM ye” dedi.
Düşündüm taşındım. Hapise atılırsa belki bana düşman olacak. Hem elime bir şey geçmeyecek. “Tamam.. Olur.” dedim.
İfadesi alındıktan sonra nöbetçi savcılığa sevk ettiler. Savcıya “ Efendim. Aramızda anlaştık. Mustafa bey şikayetinden vaz geçiyor. Bende hemen bu gün tapusunu vereceğim” dedi. Savcı biz bir takım kağıtlar imzalattı sonra serbest bıraktı. Adliye den ayrıldık. Dost doğru tapu dairesine gittik. Bu arada birilerine telefon etti. Esas arsanın sahibi geldi. Gerekli evrakları imzalayıp çekip gitti.
Emlakçı; “Haydi. Tapu masraflarını öde bakalım nasıl olsa yok pahasına arsayı kaptın. Dua et savcı akrabanmış.”
“İyi de “ dedim. Arsa nerede gidip göstersene.
“Yok! Babayın hammalı var. Tapu dairesinden birin götür. Ölçüp biçip yerini göstersinler “ dedi.
La valla çektim. “Şu beladan sağ alim kurtuldum ya” dedim. Sesimi çıkarmayıp sustum.
Tapu memuruna gidip sordum. “Tamam abi yarın öğle paydosunda gel gidip yeri göstereyim” dedi.
Bir taksi tuttum. Piriresi Mahallesinden yukarı doğru çıktık. Portakal bahçelerin arasında (şimdiki Okan Merzeci Bulvarı ile İsmet İnönü Bulvarı kavşağına yakın) bir evin yanında durduk. Elindeki plana bakarak bana yeri gösterdi. “İşte burası, mesai dışında çalıştığım için de bana 100 Tl vereceksin” dedi. Parasını ödedim sonra tekrar tapu dairesine getirdim, mesaisine yetişti.
Tapuyu almıştım ama arsanın yerini hiç beğenmemiştim. Portakalların arasında bir yer. Ne olacağı belli değil.
Hollanda’ya döndüm. Aradan iki yıl geçmişti. Bir akşam kayın peder geldi “Arsaya talip varmış bizim Kadir Mersin’den aradı” dedi.
“Ne veriyorlarmış.”
“Aynı paraya 2.500 DM. Konsolosluktan vekalet göndermeni istiyor.”
Evden; “Sat..! Kurtul gitsin” dediler.
PORTAKAL BAHÇELERİNİN YERİNDE 16 KATLI DAİRELER
15 yıl sonra gidip arsanın yerine baktım. Birde ne göreyim. Her taraf 16 kat gökdelenlerle dolmuş. Arsayı satmakla ne kadar büyük bir hata yaptığımı anladım. Şans işte. Kimi bilemez kimisi de bulamaz misali. Keşke arsa dursaydı da yüzde 33 mülk sahibi hisseli olarak mühaaite verseydim nereden baksan 7 daire 1 dükkan sahibi olurdum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.