- 651 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Teşekkürler Enes Batur!
"Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, karşılığında cenneti vermek suretiyle satın almıştır." (Tevbe Sûresi, 9:111.)
Enes Batur’un filmi ve gördüğü ilgi üzerine herkes birşeyler söyledi ya ben de eksik kalmayayım. Bazen şöyle düşünüyorum: Tuhaf ticaretler zamanındayız. Biz bu dersi başka türlü alamazdık. Peki hangi dersi? İnsanların ilgisinin Allah’ın rızası karşısında hiçbir değerinin olmadığı dersini. Herşeyden geçebiliyorduk da ondaki güzellikten bir türlü kendimizi alıkoyamıyorduk. Hatta biraz da onu Allah’ın rızasının bir belirtisi sayarak meşrulaştırıyorduk. Oluruna kaçıyorduk. Ancak, şükürler olsun, zaman müfessirliğini göstererek gözümüzdeki körlüğü aldı. Bize birçok Youtuber’lar bağışladı. Ve nihayet, onlara, yaptıkları şeylere ve gördükleri ilgiye bakarak ’içimizdeki insan sevgisine’ şöyle dedik: "Tüh! Tüh! Tüh’ler sana! Meğer ne değmez birşeymişsin sana duyduğum ilgiye."
Fena mı oldu? Hiç de bile! Hemen lise yıllarıma döneyim bu vesileyle: Sevdiği kıza bir türlü açılamayan yakın bir dostum vardı. Adını geçelim. Şimdi evlendi-barklandı. Suyu bulandırmaya gerek yok. Açılamıyor ama yanıyor. Hani kızın ’Evet’ diyeceğini bilse, lise falan dinlemeyecek, hemen evlenme teklif edecek. O derece seviyor. Tabii onun bir türlü sevgisini ifade edemeyişi de arkadaşlar arasında alay konusu oluyor. Sonra bir gün hususi konuştuk. Bana öyle şeyler anlattı ki, anladım, o kafasında/kalbinde öyle bir yere koymuş ki kızı, artık ulaşamıyor. Oluşturduğu kurgusallığın gerçekliğine kendisi de inanmış. Hani sanki insan değil kristal bir vazo var karşısında. Tek bir hüzün tuzlabuz olmasına yetecek. Öyle hassas ve sanatlı buluyor. Dokunamıyor. Ulaşamıyor. Hatta incitir diye sesinden çekiniyor.
Gel zaman git zaman bu arkadaştan o kızla ilgili hiçbirşey duymaz olduk. Hatta adı anılınca umursamaz davranmaya başladı. Şaşırdım. Dedim: "Hayırdır? Sen böyle yapmazdın? Neden şimdi değişiksin?" Dedi ki: "Anladım. Değmezmiş. Büyütmüşüm." Heyhat. Şaşırdım tabii. Sordum: "Nasıl anladın bunu?" Yine dedi ki: "Onu kendisinden hiç beklemeyeceğim bir çirkinliği yaparken gördüm." Çirkinlik dediğinin aslı şu: Kız mahallenin serseri takımından birisinin sevgilisiymiş zaten. Bizimkinin hüsnüzannından gözleri kör olmuş. Onları bir köşebaşında fısıldaşırken görünce ayılmış.
Hayat böyle işte. Vuslatı bir ders. Hasreti bir ders. Vermesi bir ders. Alması bir ders. Gözümüzde büyüttüklerimizin aslında o kadar büyük şeyler olmadıklarını güzel güzel anlamayı beceremeyince biz, o da, o şeylerin asıl fiyatları karşısındaki düşkünlüklerini göstererek bizi iflah ediyor. Evet, iflahtır, çünkü bu bir kurtarılmadır. Eğer o şeylerin asıl müşterileri karşısındaki tuhaf rağbetlerini görmesek, biz, düşlerimizdeki fiyatlar üzerinden alım-satım yapmaya devam ederdik. Merakımızı, hayretimizi, sevgimizi, ilgimizi, aşkımızı ve heyecanımızı değmezlerin uğrunda heba ederdik.
Fakat o Rahman u Rahim bize merhamet etti. O şeylerin asıl fiyatını verir müşteriler gönderdi. Onlar da o fiyatlara koşarak gittiler. Biz de sermayemizi kaptırmaktan kurtulduk. Çok şükür. Hatta ben diyorum ki: Bu gözle baksak mazimize Allah’ın bizi kurtardığı çok yanlış ticaretler var. Görürüz. Kendisi cenneti ile satın almakla bizi ne diplere vurmaktan kurtarmış. Anlarız. Dilimize şeker-şerbet şükrederiz.
İşte, özelde Enes Batur, genelde Youtuber havadislerinden benim kendi payıma çıkardığım ders de bu. Yani denildiği gibi: "Cenâb-ı Hakkın mâsivâsından hiçbir şeyi, ona taabbüd edecek bir derecede kendinden büyük zannetme. Hem sen kendini hiçbir şeyden tekebbür edecek derecede büyük tutma. Çünkü mahlûkat mâbûdiyetten uzaklık noktasında müsâvi oldukları gibi, mahlûkiyet nisbetinde de birdirler." Küçük görmeyelim. Önemli bir uyanıştır bu. Bu uyanışı yaşamak, en azından, yolun geri kalanını kurtarmaktır.
YORUMLAR
Allah zaman içinde insanlardan bizi ayırarak kendine yaklaşması için fırsat veriyor.
Bu fikri her zaman söylerim de ama senin gibi güzel ifade edemem..
Allah ilminizi artırsın.
Selamlar.