- 435 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Mutlu yıllar sana
Evin koridoruna balonlar yayılmış, duvarlar süslenmişti. Koridora açılan kapıda orta yaşlı bir adam belirdi. İçeriye doğru seslendi. “Âdem’i getiriyorum.” Hızlı adımlarla yürüdü. Koridorun sonundaki odaya girdi. Pencere kenarındaki koltukta evin hanımı oturmuş, kucağında açtığı albümden çocuğa fotoğraflar gösterip hikâyelerini anlatıyor, çocuk ilgiyle dinliyordu. Bir fotoğrafın üzerine parmağını koyup sordu. “Bu ben miyim?” Kadın çocuğun başını öpüp kokladı. “Hastanede seni kucağıma verdiklerinde ağlıyordun.” Adam kapıyı birkaç kez tıklatıp başları kendine döndürdü. “Doğum günü çocuğu, seni bekliyoruz.” Çocuk sevinçle diz çöktüğü yerden fırladı. Annesiyle babası arkasından geliyordu. Çocuk durdu. Merakla sordu. “Baba, neden doğum günü kutlarız?” Adam gülümsedi. Beraber salona girdiler. Çocuk yiyeceklerle donatılmış masanın arkasına geçti. Arkadaşları, akrabaları etrafına toplandı. Babası ışığı söndürdü. Doğum günü şarkısı çalarken annesi karanlığın içinden mumları yanan pastayı getirip çocuğun önüne bıraktı. Çocuk mum ışığıyla aydınlanmış gülümseyen yüzlere baktı. Derin bir nefes aldı. Bir dilek tutup mumları söndürdü. Şarkı kesildi. Salon sessizliğe ve karanlığa gömüldü. Işığın açılması uzadıkça çocuk sabırsızlanıyordu. Neşesi kayboldu. “Işığı açabilirsiniz!” El yordamıyla birkaç adım attı. Sandalyelere çarptı. “Anne, baba!” Kimse yoktu. Salonun ortasına kadar geldi. Ağzı kurumuş avuçları terlemişti. Bir adım daha atmıştı ki ışık açıldı. Babası kapı eşiğinde prizin yanında dikiliyordu. Çocuk sevinçten ağlayarak annesine koşup sarıldı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.