Reşideddin ve Tebriz
Büyük İlhanlı vezir ve bilgini olan Reşideddin, Tebriz’de, çok sayıda büyük ve önemli eserin yapılmasını sağlamıştır. Daha 1300 yılında çağının en büyük üniversitesi olan Reşidiye (Rebbe Reşidi) faaliyete geçmişti.
Ayrıca Reşidettin, Türk Tarihi açısında da çok önemli bir kaynak olan “Cami’üt Tevarih” adlı eserini bir bilim kuruluna hazırlatarak yazdı. Burada her milletin tarihi kendi tarihçileri dinlenerek ve toplanan bilgiler bir bilim kurulundan geçirilerek, tarafsız kalmaya özen gösterilerek yazılmıştır.
Gerçi İlhanlılar Başkent Tebriz’de çok büyük imar çalışmaları yapmış ve pek çok eser bırakmış ise de bunların çoğu yıkılmıştır. Bugüne kalanlar ise Gazaniye, Sultaniye, Rab’ı Reşidi ve Ali Şah Camileridir. İşte Tebriz kalesi de bu Alişah Camisinin yıkıntıları üzerine inşa edilmiş olup ziyaretim sırasında burada kazı ve restorasyon çalışmaları devam ediyordu.
Elbette ki Tebriz, en yüksek dönemini Moğolların Başkenti olarak yaşamış, bu dönemde neredeyse dünya Tebriz’den yönetilmiştir denilebilir. Bilimin, kültürün, sanatın, ticaret ve zenginliğin bir numaralı merkezi olmuştur.
Ama ne var ki, bu bolluk ve refah ortamının halka fazla yayılmadığı görüşü yaygındır. Örneğin 1294 yılında Tebriz’e gelen ünlü gezgin Marko Polo, Tebriz’in zenginliğinden, ihtişamından söz ederken, halkın fakir olduğundan söz etmektedir.
Ve aynı yıllarda madeni para kullanımının yasaklanması üzerine, halkın pazara mal getirmediği ve bu yüzden kağıt para kullanımından vazgeçilerek, yeniden madeni para kullanımına geçildiği belirtilmektedir.
Yine bazı kaynaklarda, İlhanlılar Döneminde Tebriz’de toplanan verginin, İngiltere veya Fransa Krallıklarında toplanan vergiye denk olduğu belirtilmektedir ki bu durum da Tebriz’in zenginliğini gösterdiği kadar, çok ağır vergiler alındığını da göstermektedir. Hatta bu ağır vergiler yüzünden bir kısım halkın şehirden kaçtığından, bazılarının da evlerinin kapısını kapatarak pencerelerden girip çıktığından söz edilmektedir.
5549 Birlikte dolaştığımız Azeri Anar
Elbette ki, her olayın iyi ve kötü tarafları olduğu gibi Moğol istilasının da Türk Tarihi açısından zararları kadar, yararlı tarafları da vardır. Bu faydaların başında da Anadolu’nun Türkleşmesi gelmektedir.
Çünkü Anadolu’da, Malazgirt Savaşından önce gelen çok az sayıdaki öncüler ve Malazgirt Savaşından sonra gelen Türklerin sayısı, Anadolu’nun yerli nüfusu karşısında çok azdı.
Fakat Moğol istilası sırasında Moğolların önünden kaçıp gelenler ve sonrasında Anadolu bir Moğol ülkesi olduktan sonra gelenler, Anadolu’nun Türkleşerek bir Türk yurdu haline gelmesini sağlamıştır.
KISACA RE ŞİDEDD İN ’İN H AYATI
Tarih kitapları, olayları o denli devlet ve devletlerarası ilişkiler açısından ve o denli yüzeysel olarak vermektedir ki, tarih içinde insanı ancak çok uçlarda, olağandışı insanların ve genelde hükümdarların belli birkaç davranışında görebiliyoruz. Reşideddin’de de aynı şeyleri fark ettim.
5553 Merkezde bir park
Çünkü şu ana kadar bildiğim ve öğrencilerime öğrettiğim Reşideddin, Cami-üt Tevarihin yazarı bir İlhanlı veziri idi. Oysa Tebriz Tarihi nedeniyle araştırınca gördüm ki, Reşideddinin 71 yıllık yaşamı, eksiksiz küsursuz tam bir İlhanlı Tarihi. Üstelik devletler içerikli bir tarih yerine insan esaslı bir tarih. Onun için burada kısaca Reşideddin’in yaşamına değineceğim.
Reşideddin Fazlullah 1247 yılında Hemedan’da doğdu. Musevi bir ailenin çocuğu olup dedesi Hülagu Hanın sarayında çalışmış, babası ise saray eczacısıdır. Reşideddin ise saray doktoru olarak Abaka Han’ın hizmetine girdikten sonra, otuz yaşında İslamiyet’i de kabul edince hızla yükselerek, vezir olmuştur.
Gazan Mahmut Han’dan sonra 1304’te onun yerine geçen Kardeşi Oycaytu’ya da vezirlik yapan Reşideddin, bu döneme damgasını vurmuş bir devlet adamıdır.
Dünyaca ünlü eseri Cami-üt Tevarih bu dönemde yazılmış ve Tebriz’de Rab’ı Reşidi diye bir mahalle kurularak, çeşitli milletlerden ve mesleklerden insanlar buraya yerleştirilmiştir. Ayrıca döneminin tüm kültür ve sanat faaliyetlerinin içinde yer almıştır.
Fakat hızla yükselen Reşideddin, 1312’den sonra hızla düşüşe geçmiş olup; Hükümdar Olcaytu, 1316’da Sünniliği terk ederek Şiiliğe geçtiği için öldürülerek tahtan indirilince, onun öldürülmesinden sorumlu tutularak tutuklanıp, nihayet 1318 de oğlu ile birlikte asıldı.
1407’de Timur’un oğlu Miranşah, Reşideddin’in kafir olduğunu ileri sürerek, Tebriz’deki Müslüman Mezarlığından kemiklerini çıkartarak, teşhir ettikten sonra Yahudi Mezarlığına gömdürmüştür.
Görüldüğü gibi Reşideddin’in hayatı, yalnızca bir hükümdarlar ve devletler tarihi değil, döneminin sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi yapısını, bunların ilişkilerini belirlemedeki önemini, iktidar mücadelesinde din ve toplumun rolünü, yükseliş ve ihtişam kadar düşüşü, kin ve intikam duygularını da sergilemektedir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.