KARAC'OĞLAN (Binbir Gözeden)
(Binbir Gözeden)
HAYATI ve ŞİİRLERİ
<<>> Gönül Vazgelir mi Senden, Meğer Can Ayrıla Tenden?.. <<>>
Hayatı hakkında çeşitli görüşler olan ve yetmiş yıldan fazla bir süredir hakkında
araştırmalar yapılan Karac’Oğlan, Ahmet Kutsi Tecer’e göre XVI. yy başlarında
yaşamıştır. Ahmet Kutsi Tecer’in dayandığı kaynaklardan ilki, III. Murad’ın 1582’
de yaptırdığı ve 55 gün süren sünnet düğününü anlatan " Sûr-nâme " adlı eserdir.
Seyyid Lokman’a ait eser minyatürlerle süslü ve " Karac’Oğlan Türküsü ile gönlün
eğlendirir " parçasından adının ve eserlerinin İstanbul’da bilindiği sonucuna va-
rılmaktadır. Karac’Oğlan’nın XVII. yy da yaşadığına dair deliller de ileri sürülmek-
tedir. Bunlardan ozanın dizelerine dayandırılanlar da vardır. Örneğin: Ali Rıza
Yalgın’ın Cenupta Türkmen Oymakları adlı eserinde geçen dizeler
Karac’Oğlan dendi ünüm duyuldu
Bin onbeşte göbek adım koyuldu.
ya da Tarsus gazetesinde yayınladığı şu dizelerdir:
Bin onbeşte beratçığım yazıldı
Seksenbeşte belkemiğim bozuldu
Bin doksanda mezarımın başında
Döner baykuş, öter bülbül.
Buna göre 1606 da doğmuştur. Acem Şah’ına hitaben yazdığı ve
Sultan Murad kalkmış kendi geliyor msraıyla biten destanıda Murad zamanın da yaşadığına dair delil olarak gösterilmektedir. Başka bir destannında da
Haleb’i Osmanlı alacak
Dağı taşa katar bir gün
dizeleriyle IV. Murad’ın İran seferlerini ve Celâli isyanlarını anlattığı söylen-
mektedir. Yine bir başka destanında da
Hazır ol vaktine Nemse Kralı
Yer götürmez asker ile geliyor
diye Köprülü Fazıl Ahmed Paşa’nın Avusturya seferine dikkat çekiliyor. Prof.
Köprülü’nün de buna katıldığı görülüyor. Ayrıca dili ve şiirlerinin XVII. yy.
cönk ve mecmualarında rastlandığı için daha önce yaşamış olamıyacağına
işaret ediliyor. Kayıkçı Kul Mustafa, Kâtibi, Gevheri ve Aşık Ömer’in
şiirlerine nazireleri ve Gevheri’yle de görüştüklerine dair yayınlanmış
söyleşmeleri delil olarak gösterilmektedir. Doğduğu yer üzerine çeşitli
görüşler vardır. Kendi şiirlerinde de değişik yer adları geçmektedir.
Bunların içinde yaygın olanı Kozan Dağı civarındaki Bahçe ilçesi Varsak
Köyü’dür. İbrahim Aczi 1942’de yayımlanan Akşehir’li Hoca Hamdi Efendi’nin
1875 tarihli gezi hatıralarında Kilis’ten sözederek: " Mâ’lüm olaki Karac’
Oğlan Varsak karyesinde dünyaya gelüp babası Türkmen aşiretinden Kara İlyas,
fakirü’l-hal olmağa sayd-u şikârla taayyuş eder olup bin on üç (M.1604)
tarihinde Kozan Derebey’lerinden Hüsam Bey’in sayıl namiyle tut-kap asker
devşürdüğü hengâmda İlyas dahil tutulup götürülerek orda gaib olduğu için
lâkabı Sayıl-zâde Mehmed Efendi’den anlaşılmıştır, " diyor. Karac’Oğlan ise:
Kozan Dağı’ndan neslimiz
Arı Türkmendir aslımız
Varsak’tır durak yerimiz
Gurbetde yâr eğler bizi
ya da
Göğce idi benim yerim durağım
Evvel yakın idim şimdi ırağım
Felek beni nazlı yardan ayırdı
Göğce’den çıktım çocuktum
Feke’ye geldim, ayıktım
Kozan’da ısıcaktan bayıktım
Karac’Oğlan dön obana
Binboğa’dır benim ilim
der.
Karac’Oğlan’ın babası Türkistan’ın Bayat İl’ inden göçüp gelen Mehmed
Arslan oğlu Kara Ali’dir. İçel, Niğde, Karaman, Konya, Ankara, Aydın, Kayseri,
Sivas, Gümüşhane, Erzincan, Gaziantep, Halep, Hama il, köy ve yaylalarına
kadar kendi ve aşiretiyle gezmiştir. Bursa ve İstanbul’a dair dizeleri vardır.
Aradım, yuvayı Bursa’da buldum, gibi. 1679’da öldüğü ve İçel’in Mut ilçesinde
bu gün ziyargâh olan tepe üzerinde yattığı söylenir. Öksüz Aşık, Köroğlu, Aşık
Garib ve Aşık Kerem’den etkilenmiş ve Dadaloğlu, Gündeşlioğlu, Deliboran, Bay-
burtlu Zihni, Dertli, Seyranî, Talibî, Ruhsatî ve Yeşil Abdal’ı etkilemiştir.
Üç beş mistik şiiri dışında aşk ve doğa üstüne söylemiştir. Ancak bazı şiirle-
rinde aşk ve doğayı anlatırken sosyal eleştriler görülür. En önemli özelliği
ve Yunus gibi her yerde sayılmasının nedeni Türkçe söylemiş olmasıdır. Şiirleri
için en güvenilir kaynak olarak cönkler sayılır. Ünü Rumeli’nden Kırım’a kadar
yayılmıştır. Ali Ufki’nin Mecmua-i Saz ü söz adlı koleksiyonunda da (1648) iki
türküsünün notaya alınmış olması saray çevresinde dinlendiğini göstermektedir.
Onda divan ve tekke şiiri etkisi görülmez. Halk şiiri geleneğini değerlendiren
Rıza Tevfik Bölükbaşı, Faruk Nafiz Çamlıbel, Behçet Kemal Çağlar, Ahmet Kutsi
Tecer ve Cahit Külebi’yi de etkilediği söylenir. Ayrıca yazarımız Yaşar Kemal
yaşamını " Üç Anadolu Efsanesi, 1967 " adlı eseriyle öyküleştirmiştir. Büyük
bestecilerimizden Saadettin Kaynak (Elâ Gözlerini Sevdiğim Dilber, Benim yârim
gelişinden bellidir, Deli gönül gezer gezer gelirsin, Ben güzele güzel demem,
İncecikten bir kar yağar ve Ela gözlüm yıktın benim evimi), Turhan Toper (Ela
gözlü nazlı dilber koma beni el yerine), Sadi Hoşses (Gönül gel gitme gurbete)
şiirlerini bestelemişlerdir.
<<>><<>> Gündüz Hayalımdan Gitmez, Gece Girer Düşlerime!.. <<>><<>>
KOŞMALARINDAN
5
Ağacın eyisi özünden olur,
Yiğidin eyisi sözünden olur,
İl için ağlayan gözünden olur,
Ağlama hey gözün yaşın sevdiğim.
Yavrı keklik gibi kaynar eğlenir,
Mis kokulu yağlar ile yağlanır,
Sabah akşam türlü yazma bağlanır,
Eğip geçer yeşil başın, sevdiğim.
Karac’Oğlan der ki: Hoşça salınsın,
Dursun yol üstünde, bacı alınsın;
Çözüver düğmeni, göğsün görünsün;
Nokta nokta benli döşün sevdiğim
44
Ala gözlerini sevdiğim dilber,
Yâr senin ahdına durmaz mı sandın?
Hatırın hoş olsun, birin bin olsun,
Senden âlâsını bulmaz mı sandın?
Doğru gelenlere doğru varayım,
Haldan bilenlere kurban olayım,
Sen birin bulmuşsun, ben de bulayım;
Güzeller güzelin bulmaz mı sandın?
Yavrının yaylası sulaklı, otlu,
Söyle kömür gözlüm, dilleri tatlı;
Bir yanı ekinli, bir yanı otlu,
Şu dünyada murad almaz mı sandın?
Yavrımın gözleri benzer şahana,
İsmi, cismi gelmemiştir cihana;
Uykusun gözüne etmiş bahana,
Tek yatana sabah olmaz mı sandın?
Karac’Oğlan der ki: Böyle olmasın,
Arada engeller murad almasın,
Sana senden olmuş, benden olmasın;
Herkes ettiğini bulmaz mı sandın?
53
Annacımdan gelen küçücek gelin,
Bir saat karşımda durabilin mi?
Şu dertli gönlümün Lokman’ı sensin,
Kırıldı kanadım, sarabilin mi?
Evlerinin önü yazıdır, yazı;
Beğler bırakıyor cerana tazı.
Sallanma karşımda kahpenin kızı,
Ölürsem kanımı verebilin mi?
Atıma binip de ineyim düze,
Sürmeler çekeyim şol ala göze;
Bir cevap sorayım, darılma bize;
Kolunu boynuma sarabilin mi?
Karac’Oğlan der ki: Sıkıldı canım,
Gelmiyor yanıma muhannet yârim.
Ezel söz vermesen n’olurdu zalım?
Yıkılmış gönlümü yapabilin mi?
TÜRKÜLERİNDEN
475
Çıktım seyrân eyledim Niğde’yi Bor’u,
Aceb gezsem mavi donlum var m’ola?
Güzeller durağı Tokat, Engür’ü,
Aceb gezsem mavi donlum var m’ola?
Hey geri de deli gönülüm, hey geri,
Adana, İlbeğil, Göksun, Tekir’i,
Otuz iki sancak, Diyarbekir’i
Aceb gezsem mavi donlum var m’ola?
Hasiri de deli gönül hasiri,
Deryâda dönüyor kıral yesiri,
Haleb, Tırabulus, koca Mısır’ı,
Aceb gezsem mavi donlum var m’ola?
Yeşil ördek yayılıyor çemende,
Mohdî günü doğar âhir zamanda,
Kürd’ de, Hindistan’ da, Çin’de, Yemen’de,
Aceb gezsem mavi donlum var m’ola?
Yeşil ördek sulanıyor gölekte,
Altun küpe şavk veriyor kulakta,
Cennet-i alâda, hörü melekte,
Aceb gezsem mavi donlum var m’ola?
Mecliste içerler demi kanyadan,
Güzel seven murad alır dünyadan,
Kayseri’ den, Karaman’ dan, Konya’dan,
Aceb gezsem mavi donlum var m’ola?
Hacı Bektaş Velî şeyhlerin pirî,
Konya’ da yoklayın Molla Hünkâr’ı,
İçel’ den, Anteb’ den, Gürün’den beri,
Aceb gezsem mavi donlum var m’ola?
Mardin’ den de Karac’Oğlan, Mardin’den,
Çeken bilir ayrılığın derdinden,
Koçhisar’ dan, Hasan Dağ’ın ardından,
Aceb gezsem mavi donlum var m’ola?
489
İncecikten bir kar yağar,
Tozar Elif Elif deyi,
Deli gönül abdal olmuş,
Gezer Elif Elif deyi.
Elif’ im uğru nakışlı,
Yavrı balaban bakışlı,
Yayla çiçeği kokuşlu,
Kokar Elif, Elif deyi.
Elif’ im kaşların çatar,
Gamzesi sineme batar,
Ak elleri kalem tutar,
Yazar elif elif deyi.
Evlerinin önü çardak,
Elif ’ in elinde bardak,
Sanki yeşil başlı ördek,
Yüzer elif, Elif deyi.
Karac’Oğlan, eğmelerin,
Gönül sevmez değmelerin,
İliklenmiş düğmelerin,
Çözer Elif, Elif deyi.
VARSAĞILARINDAN
353
Yörü, behey Bulgar Dağı!
Senden yüce dağ olma mı?
Sende yaylayan güzelin,
Yanakları ağ olma mı?
Bulgar Dağı iki çatal,
Arasında güller biter,
Bir yiğide bir yâr yeter,
İki seven del’olma mı?
Bulgar Dağı pare pare,
Kim’al giyer, kimi kare,
Selâm eylen nazlı yâre,
Ayrılanlar bir olma mı?
Yol üstünde iki hanlar,
Hani sana konnan canlar?
Sevip sevip ayrılanlar,
Yanıp yanıp kül olma mı?
Karac’Oğlan, seni gördüm,
Düşümü hayıra yordum,
Bugün güzellere sordum,
Bencileyin kul olma mı?
SEMAÎLERİNDEN
367
Ala gözlü, nazlı dilber,
Halımdan habarın var mı?
Seni iller alıyorlar,
Zulumdan habarın var mı?
Güzeller yola düzüldü,
Âşıkın bağrı ezildi,
Yörü, kemerin çezildi,
Belinden habarın var mı?
Atlılar yurdu aşıyor,
Bâdeler doldu taşıyor,
Yavrı, turuncun düşüyor,
Koynundan habarın var mı?
Karac’Oğlan, budur halım,
N’eylemeli dünya malın?
Binboğa’dır benim ilim,
İlimden habarın var mı?
DESTANLARINDAN
441
Dinle sana bir nasihat edeyim:
Hatırdan, gönülden geçici olma.
Yiğidin başına bir hâl gelirse,
Anı yâd illere açıcı olma.
Mecliste ârif ol, kelâmı dinle,
İl iki söylerse, sen birin söyle,
Elinden geldikçe sen eylik eyle,
Hatıra dokunup yıkıcı olma.
Dokunur hatıra kendisin bilmez,
Asılzâdelerden hiç kemlik gelmez,
Sen eylik et de, o zâyi olmaz,
Darılıp da başa kakıcı olma.
İl âriftir, yoklar senin bendini,
Dağıtırlar tuzağını, fendini,
Alçaklarda otur gözet kendini,
Katı yükseklerden uçucu olma.
Murâdım, nasihat bunda söylemek,
Size lâyık olan, onu dinlemek,
Sev seni seveni, za’y etme emek,
Sevenin sözünden geçici olma.
Karac’Oğlan söyler: Sözün başarır,
Âşkın deryasını boydan aşırır,
Seni bir mecliste hacil düşürür,
Kötülerle konup göçücü olma.
439
Bana kara diyen dilber
Gözlerin kara değil mi?
Yüzünü sevdiren gelin,
Kaşların kara değil mi?
Güzel, ben seni isterim,
Seni koynumda beslerim,
Yüzünü güzel göreyim,
Zülüfün kara değil mi?
Boyun uzun, belin ince,
Yanakların olmuş gonca,
Salıverirsin kolunca,
Beliğin kara değil mi?
Utanırım, akar terim,
Güzellikte yok benzerin,
En sevdiğim, makbûl yerin,
Saçların kara değil mi?
Beni kara diye yerme,
Mevlâ’m yaratmış hor görme,
Ala göze siyah sürme,
Çekilir kara değil mi?
Hind’den, Yemen’den çekilir,
İner, Bağdad’a dökülür,
Türlü taâma ekilir,
Biber de kara değil mi?
Göllerde kuğular olur,
Göğsü ak, kara benlidir,
Mısır’da çok zengin vardır,
Kölesi kara değil mi?
Pınara konan kuğunun,
Kanadı beyaz çoğunun,
Çöldeki arab beğinin,
Çadırı kara değil mi?
İller de konup göçerler,
Lâle sünbülü biçerler,
Ağalar, beğler içerler,
Kahve de kara değil mi?
Evlerinden sular akar,
Güzelleri göze bakar,
Hûblar yanağına sokar,
Sünbül de kara değil mi?
Karac’Oğlan der: İnşallah,
Görenler desin maşallah,
Kara donludur Beytullah,
Örtüsü kara değil mi?
<<>><<>><<>> Çiçek Topla Benim İçin... <<>><<>><<>
Not: Kaynak Gösterilerek Alıntı Yapılabilir.
KAYNAKÇA
- Karacaoğlan, Haz.: Dr. Müjgân Cunbur, 2. bsk., Kültür ve Turizm Bak. Yay.: 605, 1000 Temel Eser Dizisi:111, Başbakanlık Basımevi, Ankara, 1985.
- Karacaoğlan, Mustafa Necati Karaer, 1. bsk., Kültür ve Turizm Bak.: 963, Türk Büyükleri Dizisi: 100, Ankara, 1988. ISBN 975-17-0268-2
- Karacaoğlan- Yaşamı ve Bütün Şiirleri, Öner Yağcı, Gün YAy., İstanbul. ISBN 975-8122-00-2
- Türk Halk Şiiri Antolojisi, M. Sunullah Arısoy, Bilgi, Kurtuluş Ofset, ankara, 1985
- Karacaoğlan- Yaşamı ve Bütün Şiirleri, Cahit Öztelli, 7. bsk., Doğuş Matbaası, istanbul, 1983
- Türk Halk Şiiri Antolojisi, M. Sunullah Arısoy, Bilgi
- Türk Edebiyatı ansiklopedisi, Atilla Özkırımlı, Cem
- Resimli Marifli Türk Edebiyatı Tarihi, Seyit Kemal Karaalioğlu, 2.bsk., İnklap ve Aka, İstanbul, 1980
- Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 10, Anadolu Yay.
- Karacaoğlan, İlhan BAşgöz, Cem, Ayla Ofset, 1984.
YORUMLAR
Yazınızı okurken harcamış olduğunuz emek ve zamanı göz önüne getirdim. Büyük bir özveri ile sayfanıza aktarılan bilgiler ışığında yüz akımız ve bizden biri olan Karacaoğlan ve her çiçekten bir bal alırcasına Türk illerini arı misali gezen, obaları, pınarları, yaylaları gezip dolaşan Türküleri, şiirleri ile bizlere bilgi aktaran eserleri ile gönüllerden çıkmayan duyguları gönüllere dolan ozanımızı tanıtmanız büyük bir özveri olmuş, kutlarım ve sevgilerimi çokça bıraktım güzel sayfanıza.