BEDAVA PEYNİR NEREDE BULUNUR?
1992 yılında geldim Yenice’ye.
Nereden geldin sen?
Yeniceli değil misin? Diye sorabilirsiniz.
1969 yılında geldim elbette Yenice’ye.
Ortaokula.
Ortaokulu ve liseyi Yenice’de bitirdim.
Yenice’de çocukluğumu tüketip, bir delikanlı olana kadar Yenice’de evlerin arka taraflarına yapılan tek gözlü derme çatma evlerde kaldık, arkadaşlarımızla.
Salçalı ekmek yedik üç öğün.
Odun çaldık komşunun hayatından (kuraklığından).
Paramız olmadı hiç.
Şöyle dilediğimiz gibi harcayamadık.
Pantolonumuzun kıçındaki yamadan utanmadık. Pantolonumuzun yaması, bize hayat dersi verdi hep. Hep bir şeyleri hatırlattı.
Kaynamış yumurtaları sattık Deveci’ye. Parasıyla sinemaya gittik. Deveci Dayı, kaynamış yumurtaları boşuna salladı, kulağına dayayıp. Çılık çıkarsa almayacak.
Peeehhh! Kaynamış yumurtanın içi sallanır mı?
Sinemaya ışıklar sönünce girmeye çalıştık. Bazen girdik içeri. Bazen de dededen zor kurtulduk.
Her şeye rağmen çocuktuk.
Masumdu bizim isteklerimiz.
Kimseye kötülüğümüz olmadı.
Çocuktuk biz.
Tek başımızaydık.
Sürü hailinde gezen Yeniceli gençlerden suçumuz olmadan dayaklar yedik. Yeri gelince de dayak attık.
Bizimde elimiz ayağımız vardı. Ellerimizi yumruk yapmayı öğrettiler bize.
Ayaklarımızı da kaçmak için iyi kullandık.
Çocuktuk.
Bizim isteklerimizin ve yaptıklarımızın önemi yoktu.
Bize göre her şey önemliydi.
Büyüklere göre önemsiz.
Yinede izi kaldı o günlerin. O kavgaların.
*
1979 yılında öğretmen oldum. 23 yaşında bir ayrıldım Yenice’den. Konya’ya gittim. Konya’dan Siirt’e. Tam on yıl, Batman Kozluk’un iki köyünde çalıştım. 1992 yılında geldim Yenice’ye. Aradan geçen yıllar, yeni yüzleri salmış sokaklara. Tanıdıklarımız kalmamış. Herkes savrulmuş hayatın rüzgârıyla. Tanımadığım birçok insan.
Çakır Köyü’nde, yedi yıl çalıştım. Çok sevdim Çakır Köyü’nü. Çok iyi öğrencilerim oldu. Her zaman şükranla anacağım insanların yaşadığı bir köydür, Çakır Köyü.
Yenice Cumhuriyet İlköğretim Okulu’na geldim, 1999 yılı sonunda.
Bu defa Davutköyü, Çınarcık’ı tanıdım. Aşağı ve Yukarı Karaaşık Köylerini tanıdım. Torhasan Köyü çocuklarını tanıdım. Torhasan Köyü, çocukluğumdan beri tanıdığım insanların, dostların köyü.
Taban Köyü’nü tanıdım. Çok emek verdim, Taban Köyü çocuklarına. Taban Köyü’nden kızların, üniversiteye gitmesinde katkım olduğuna inanıyorum.
Taban’ın kız öğrencileri çalışkan, erkek öğrencileri yaramazdır. Hepsini çok severim.
Davutköy, Çınarcık ve Torhasan Köylerinde kaliteli öğrencilerim oldu.
Karasuçam Köyü fakirliği kabullendiği için, okulla çok işi yoktur. Yine de bir iki öğrenci köyüne örnek olacak okullarda okudular.
Ben 1999 yılından 2010 yılına gelindiğinde, geriye baktığımda “farklı köylerden aynı sınıfta okuyan” birçok öğrencinin öğretmeni olmuşum.
Çok anılarım var.
Çok güzel anılar.
Elimde tek anılarım kalmış.
Birkaç öğrencinin anısını sizinle paylaşayım.
Ancak, olaylara büyük bir insan gözüyle bakmayın. Çocuk olun. Çocuk gözüyle bakın.
Anlatılanların yazılanların ne kadar ciddi olduğunu anlarsınız.
*
Çalıştığım ilköğretim okulunda, Türkçe dersinde verilen kompozisyonlarda öğrencilerin yazdığı ilginç yazılar.
Bu duygular, verilen sözdeki ana temayı kavrayamayan çocukların samimi açıklamalarıdır.
Hepside yaptığı işin ardında ciddi olarak durmaktadırlar.
Bu görüşler, onların görüşü.
Ben saygı duyuyorum.
Yıllar sonra kendi yazdıklarına güleceklerini de biliyorum.
Öğretmenin çocuklara verdiği söz; ”Bedava peynir fare kapanında bulunur.”
Öğrencilerin yazdıklarını okuyalım.
Noktasına, virgülüne dokunmadan yazıyorum.
*
1.Öğrenci.
“Bedava Peynir”
“Peynir hemen hemen her yerde parayla satılır. Fareleri tutmak için kapana peynir korlar. Fare peyniri kapar. Ondan bedava peynir, fare kapanında bulunur.
Babam bizim evde fareler vardı. Fareleri yakalamak için fare kapanı kurdu. Fareler kapana gelmişler ama kapana yakalanmadan peyniri almışlar.
Fareler kapandan peyniri alıp fare kapanına yakalanmadan kaçmışlar. Bu yüzden bedava peynir fare kapanında bulunur derler.”
Herkes öğrendi mi şimdi, bedava peynir nerede bulunurmuş?
*
2.öğrenci.
“Fare Kapanı”
“Bir fare tutmak için kapana peynir koyup tutmasını sağlar.
Kapana bedavaya koyarız ve peynir yirken sıkıştırı ve ölür. O fare yir sonrada yirken yikişip (İyi ki “y” harfi kullanmış) ölür.
Bu söz farenin sözüdür. Bedava peynir fare kapanında bulunur.”
Farenin sözüne kulak verin. Peynir olmayan kapana fare gelir mi? Manyak mı bu fareler? Allah! Allah.
*
En güzeli de bu olsa gerek. 8.sınıf öğrencisi yazmış. Yazan öğrencide gelişim yetersizliği var. Çocuk 5.sınıf öğrencisi gibi. Sempatik ve çok masum görünüşlü. Adı Mesut. Ailesinden kendisine bir yardım yok.
3.öğrenci:
“Akıl İşi”
Yani burada farelere tuzak hazırlanıyor. Ama fareler bunu bedava peynir dige anlar. Hah hah hah! Peynir buldum diye sevinir. Fare kapanını hiç fark etmezler. Ama yakalanınca “ahh!” derler. Keşke bedava diye yemeseydim der ama iş işten geçmiş olur. İnsanlarda bile ucuz olan şeyler iyi olmaz. Yani çeliş kisi var. Bedava şey sizce iyi olabilir mi? Bence olmaz. Kişi içinde olduğun şeyin farkında olmaz. Çünkü herhangi bir şey düşünemez. Sadece içinde olduğu dünyayı düşünebilir. Yani ”akıl akıldan üstündür” derim. Ben Biz bile bedava peynir yemiyoruz. Bu yüzden biz tuzağa düşmeyiz. Ben şimdi empati kurarak kendimi fare yerine koyuyorum. Belki bende fare olsaydım. Ben de yerdim. Ve tuzağa düşerdim. Vee ölürdüm. Allah rahmet eylesin. Ruhuna El-Fatiha. Amin. Şu fare Mesut öldü. İyi bilir miydiniz? Kötü bilirdikkk! Bende “öteki tarafta görüşürüz” derim.
O kadar. İtirazı olan var mı?
Valla benim yok.
*
“Ben sana bir yumurta verdim. Sen bana bir yumurta verdin. İkimizde de, yine birer yumurta. Sen bana bir bilgi verdin. Ben sana bir bilgi verdim. İkimizde de iki bilgi. Verdiğimiz bilgiler azalmadı, çoğaldı. Yumurtalar aynı kaldı.”
Bu Türkçe öğretmeni öğrencilerin kafasını nasılda karıştırmış. ”Bilgi paylaştıkça çoğalır” demiş, örnekler vermiş. Birde çocukların yazmasını istemiş. Yazmış çocuklar. Yazmışlarda.
Görelim neler yazmışlar.
Matematikle Türkçe karışmış.
*
Öğrencinin birisi şöyle yazmış.
“Bilgi”
Sende bir yumurta var bendede ama ben sana verirsem sende iki tane olcak ama sen bana verirsen bende hiç kalmaz(vallahi anlamadım) Bende bir bilgi ve yumurta var ama bendeki bilgileri ve yumurtayı sana versem bana hiçbir şey kalmaz. Sende bir bilgi var ama o bilgilerle ve yumurtayla karşılaştırmak istemiyorum.
Bilgilerimi ve yumurtalarımı kimseye vermek istemiyorum.
Bilgilerimiz olmazsa hiçbir şey olmaz.
“Yumurta ve bilgi karşılaşınca iyi olmaz.”
*
Şimdi yazacağım daha ilginç. Öğrenci incileri döktürmüş.
“Alma Verme”
İki kişi varmış biri ona veriyormuş biri ona veriyormuş aralarında biri birilerine verişiyormuşlar.
Birinde bir bilgi varmış birinde bir bilgi varmış.
O ona söylüyormuş o ona söylüyormuş ve böyle aralarında ortaklaşıyormuşlar.
Aralarında paylaşma yapıyorlar.
Ve böylece anlaşıyorlar paylaşıyorlar ve böylece ne güzel oluyor herkes böyle olsa keşke.
Ve böylece iyiliksever olduğunu anlatıyor.
*
Yaa! Anladınız mı?
Verişeceksiniz ki, her şey güzel olsun.
Farelerle peynirler birbirine karışsa da, peynir parayla ya da bedava olsa da, hiçbirisi önemli değil.
Birbirimize bir şeyler verelim. Hesaba ne gerek var.
Sofrada kalan, son lokmayı paylaşabildik mi? Ya da vazgeçebildik mi? Ya da başka bir canlıyla mı paylaştık?
Paylaştık mı?
Paylaştıysak, sorun yok.
Yumurtalarda çoğalır.
Bilgilerde çoğalır.
Sevgilerde çoğalır.
Paylaştıysak her şey çoğalır.
En önemlisi ne biliyor musunuz?
Çocuk olmak.
Çocukların elinde, her şey çoğalır.
Çocuklardır, Dünya’yı her sabah yeniden kuran.
Yorulan Dünya’yı, her gün ayağa kaldıran çocuklardır.
Bu Dünya’nın ellerinden, çocuklar tutuyor.
Dünya ondan yıkılmıyor.
Yoksa bir fiske ile yıkılır da…
Bizim küçük Mesut tutuyor.
Ülkemin bütün çocuklarına selam olsun.
Çanakkale Kepez’den, Yenice’ye selamlar.
Şuayipodabasi…
27.05.2010/Kepez/Çanakkale
Not:Yenice Çanakkale’nin bir ilçesidir. N.Bilge CEYLAN’ın filmlerini çektiği ilçe.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.