- 569 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
UHUD BİR İMTİHANDI
Kureyş, Ebû Süfyan öncülüğünde Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem’e karşı toplandı. Şairler bile insanları şiirleriyle savaşa teşvik ediyorlar ve onlardaki cahiliye fanatizmini harekete geçirmeye çalışıyorlardı.
Peygamberimizin (sav) amcası Hz.Abbas Müslüman olmuş, ancak Allah Resulü izin vermediği için Medine’ye hicret etmemişti. Zira ondan müşriklerin hareketleriyle ilgili çok önemli bilgiler alıyordu.
Müşrikler 6 Nisan 625 cumartesi günü Mekke’den ayrılarak yola çıktılar. Hz. Abbas da bir mektup yazarak müşrik ordusunun iki yüz at, üç bin deve ve yedi yüzü zırhlı üç bin kişilik bir kuvvetle Medine üzerine yürüyüşe geçtiklerini haber verdi.
Resûlullah (sav) Medine’de kalmayı ve onlara karşı asker çıkarmamayı düşünüyordu.
Daha sonra başta Abdullah b.Ubey olmak üzere o fikirde olanlar , Efendimize savaşa girmemizin daha uygun olacağını aksi takdirde onlardan korktuğumuzu sanacakları kaidesiyle peygamberimizi zorladılar. Daha sonra Abdullah b.Ubey ve onun düşüncesine sahip olanlar savaşmamaktan yana olsa da Efendimiz hiçbir peygamber zırhını giydikten sonra savaşmadan çıkarmaz buyurdu.
Rasûlullah bin kişiden oluşan bir ordu ile yola çıktı. Medine ile Uhud arasında iken Abdullah b.Ubey ordunun üçte biriyle ayrıldı ve gitti.
Rasûlullah (sav) ilerledi, Uhud’un eteklerinde karargâh kurdu. Uhud; Medine’ye üç kilometre uzaklıkta bir dağdır. Rasulûllah (sav) ordusunun arkasını Uhud’a verdi ve : “Biz emretmedikçe hiç kimse savaşmasın.” dedi. Ordu 700 kişiydi.Daha sonra Abdullah b.Cübeyr’i okçuların başına komutan tayin etti. Okçular elli kişiydi.
Rasulûllah okçulara :” Oklarınızla süvari birliklerini bizden uzak tutun. Arkamızdan sarkmasınlar. Savaş lehimize de olsa aleyhimize de olsa yerlerinizden ayrılmayın. Hatta kuşların bizleri parçalayıp yediğini görseniz de yerlerinizden ayrılmayın.” buyurdu.
Daha sonra sancağı Mus’ab b. Umeyy (ra)’e verdi.
İki ordu Uhud’da karşı karşıya geldi. Hz.Hamza (ra) da kıyasıya savaşıyordu. Önünde kimse duramıyordu. Cübeyr b.Mut’im’in kölesi Vahşi saklanmış onu gözlüyordu. O, iyi bir atıcıydı. Hz. Hamza (ra)’yı öldürmesi karşılığında Cübeyr ona azat olacağını vaad etmişti. Cübeyr’in amcası Tuayme Bedir harbinde öldürülmüştü. Vahşi mızrağını Hz.Hamza’ya fırlattı. Mızrak onun kasıklarına isabet etti ve Hz.Hamza (ra) şehit oldu.
Mus’ab b. Umeyr de şehit edilinceye kadar Rasûlullah (ra) önünde savaştı.
Allahu Teala Müslümanlara yardım vaad etmişti. Vaadini doğruladı. Müşrik askerleri çözülmeye başladılar tam bir hezimet yaşıyorlardı.
Rasulûllah (sav)’ın tepeye yerleştirdiği okçular bu durumu görünce aşağıya inmeye başladılar. Zaferin gerçekleştiğine inanıyorlardı. Komutanları onlara Rasulûllah (sav)’ın talimatını hatırlattı. Ama onlar dinlemediler. Birbirlerine: “Haydi ganimete gidelim, ganimete gidelim” diyoralardı.Çünkü müşriklerin bir daha toparlanabileceğine ihtimal vermiyorlardı.
Müslümanların arkasını düşman atlılarına terk ettiler. İşte bu esnada müşrikler arkadan geldi. Biri :”Muhammed öldürüldü.” diye bağırdı. Kaçan müşrikler de geri döndü. Düşman Rasuluûllah (sav)’a ulaşmıştı. Atılan taşlar şakağını yaralamış, dişini kırmıştı. Ayrıca Rasulûllah (sav) yüzünden ve dudağından yara almıştı.
Teşkilat halinde çalışan Müslümanların unutmamaları gereken en önemli konu, hareket içinde itaat ve disipline önem vermeleridir. Bazen en küçük emre itaatsizlik, büyük zararlara sebep olabilir. Uhud savaşındaki okçuların yerlerini terk etmeleri buna güzel örnektir. Okçular yerlerini terk ettiği için kazanılmış savaş kaybedilmiştir.
Ganimet paylaşımı, dünya nimetleri ve nemalanma niyetleri Müslümanlar için en kritik sınav dönemeçleridir. Allah bütün Müslümanları bu büyük fitneden korusun ve dünyevi amaçlara meylettirmesin.
Dünyevi çıkarlar ne zaman ki, Allah’ın rızasının önüne geçmiş, o zaman Müslümanlar dağılmış, güçlerini kaybetmiş ya da çer-çöp olmaktan kurtulamamışlardır.
Uhud savaşında gördüğümüz kahramanlık ve fedâkarlıklar, sahabenin Hz.Peygamber (sav)’i korumak için gösterdikleri cesaret asla unutulmamalı.
Hatırlarsanız Bedir Savaşı’nı kazanmıştık. Bedir Savaşından sonra Müslümanların kendilerine güveni artmış, Allah’ın yardımı ile zaferlere odaklanmışlardı. UHUD İSE BİR İMTİHANDI. Yenmek gibi yenilmek de vardı. Zaferin getirdiği kendinden emin olmak düşüncesi yaygınlaşmasın diye ve temel esaslarımızdan biri olan itaatten ayrılmanın nelere yol açabileceğinden ders alınsın diye Yüce Allah, kazanılmış olan savaşı onlara kaybettirmişti. Demek ki , Müslümanlar hiçbir zaman zafer sarhoşluğuna düşmeyecek ve kendilerini bu tür afet ve hastalıklardan koruyacaklardır.
Uhud şehitlerini hiçbir zaman unutmamak ve her zaman hayırla yâd etmek gerekir.
Musab bin Umeyr’i, Hz.Hamza (ra)’yı, Abdullah bin Cebiş’i, Zeyd bin Sabit’i… ve diğerlerini…
Fırat SÖYLEMEZ 15.01.2018 00:08
YORUMLAR
Allah razı olsun hocam...güzel bir anlatımla o mübarek savaşı ve peygamberimiz öncülüğünde sahabeyi yad etmiş olduk.saygılarımla